
Esas No: 2017/1897
Karar No: 2017/4848
Karar Tarihi: 06.06.2017
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2017/1897 Esas 2017/4848 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin 01.08.1983 tarihi olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulü ile davacının 01.08.1983 tarihinde bir gün süre ile 19586.29.01 işveren ... nezdinde sigortalı olarak çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Bozma ilamımızda da belirtildiği üzere;
506 sayılı Kanunun 108.maddesi uyarınca, sigortalılık başlangıcı yönünden salt işe giriş bildirgesi verilmiş bulunması yeterli olmayıp, ayrıca Kanunun 2. maddesinde öngörülen şekilde fiili çalışmaların aranması da gereklidir.
Sigortalılıktan söz edebilmek için, fiili çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Kanunun 79/8.maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava, aynı zamanda sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında, adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği, ancak, yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda, çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı ve Anayasa’nın 60. maddesinde tanımlanan sosyal güvenlik hakkının niteliği gereği bu tür davalarda, hâkim, doğrudan soruşturmayı genişleterek, sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını resen belirlemelidir.
Bu nedenledir ki, somut olayda, uyuşmazlık; fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, noktasında toplanmaktadır.
Eldeki davada ise Mahkemece bozma ilamına uyulmuş ise de, bozma sonrası yapılan araştırma ve incelemede davacının yaptığı işin niteliği belirlenemediği gibi, işyerinin kim adına tescilli olduğu ve kapsam tarihleri de çelişkili olup, bozma öncesinde dinlenen tanığın yeniden dinlenilmesinden başka, davacının çalışmasının varlığına delil teşkil edecek hiçbir olguya yapılan araştırmalar sonucunda rastlanılamadığının anlaşılması karşısında, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06.06.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.