Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 5.5.1993-30.12.2003 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, 05.05.1993-30.12.2003 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde hizmet akdine dayalı olarak sürekli çalıştığının tesbitini istemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının 05.05.1995-30.12.2003 tarihleri arasında asgari ücretle davalı işyerinde çalıştığının tesbitine, diğer sürelere ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
Gerçekten, davacının, işyerindeki çalışmaları işe giriş bildirgelerine, aylık ve dört aylık bordrolara dayanılarak kuruma kısmi olarak bildirilmiş ve bildirime uygun olarak da primleri ödenmiştir. Öte yandan, işe giriş bildirgesi ve bordrolar davacı çalışmalarının işyerinde kesintili geçtiğinin karinesidir. Karinenin tersinin ise, eşdeğerdeki belgelerle kanıtlanması gerektiği söz götürmez. Başka bir anlatımla, yazılı belgelerin varlığı halinde tanık sözlerine itibar edilemez. Dairemizin, giderek Yargıtay"ın oturmuş ve yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır.
Bu durumda, davalı işverenin ibraz ettiği ücret bordrolarında davacının imzası olanlar saptanarak imzasını içeren ücret bordrolarına geçmiş sürelerin dışındaki sürelerle ilgili olarak istemin reddine, imzalı olmayan bordrolardaki süreler yönünden de işverence Sosyal Sigortalar Kurumu’na verilen dört aylık sigorta primleri bordrolarında kayıtlı tanıklar saptanarak, bu tanıkların bilgilerine başvurmak, gerektiğinde ve özellikle dönem bordrosu bulunmayan süreler yönünden, davacının tesbitini istediği tarihlerde çalıştığını iddia ettiği işyerine komşu olan işyerlerini belediye, emniyet veya jandarma vasıtasıyla saptamak, saptanan bu işyerlerinin kayıtlarına geçmiş kişilerin, başka bir anlatımla, Bağ-kur’da, Sosyal Sigortalar Kurumu’nda veya diğer sosyal güvenlik kuruluşlarında kayıtları olan komşu işyeri sahiplerinin veya çalışanlarının bilgilerine başvurulmak ve sonucuna göre karar vermek gerekirken, mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Öte yandan, tespitine karar verilen sürelerden bir kısmının kuruma bildirildiği ve söz konusu çalışmaların kurum kayıtlarında gözüktüğü sigortalı hizmet cetvelinden açıkça anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, kuruma bildirilen ve tescil edilen sürelerin tespitinde, davacının hukuki yararı olmadığından, kuruma bildirilen sürelerin, tesbitine karar verilen sürelerden dışlanmaması da isabetsizdir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 10.05.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.