21. Hukuk Dairesi 2006/9367 E. , 2007/7906 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Ankara 18.İş Mahkemesi
Tarih : 12.4.2006
No : 1137-121
Davacı davalı işverenler nezdinde geçen ve kayıt edilmeyen çalışmalarının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, davalılardan işverene ait işyerlerinde hizmet akdine dayalı olarak geçen ve Kurum’a kayıt ve tescil edilmeyen çalışmalarının tesbitini istemiştir. Mahkemece, feragat nedeni ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dava hukuksal nitelikçe, çalışılmasına rağmen Kurum’a bildirilmeyen hizmetlerin tesbitine ilişkindir. Bu yönüyle dava konusunun doğrudan 506 sayılı Yasa’da öngörülen sigortalılık hak ve yükümlülüklerini etkileyeceği ortadadır. Sözü edilen sosyal sigortalılık, kişinin Anayasa’da ifadesini bulan temel sosyal haklardan olan sosyal güvenlik hakkına ilişkindir. Nitekim, Anayasa’nın 12. maddesine göre, herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Anayasa’nın 60. maddesinde ise, “herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde, sosyal güvenlik hakkının kişiye sıkı sıkıya bağlı dokunulmaz ve feragat edilemez bir hak olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 6. maddesinde de, bu ilke aynen benimsenerek, çalışanların işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı olduğu, bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği, sözleşmelere sosyal sigorta yardım ve yükümlerini azaltmak veya başkasına devretmek yolunda hükümler konulamayacağı belirtilmiştir. Bu haliyle sigortalı olmak, kişi bakımından sadece bir hak olmayıp, aynı zamanda bir yükümlülüktür (M.Ç. , Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi, 1985, sh. 90). Bu nedenle, sigortalılık hakkından feragat edilemez. Kamu düzenini ilgilendiren bu tür tespit davalarında hakimin özel bir duyarlılık göstererek delilleri kendiliğinden toplaması ve sonucuna göre karar vermesi gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.02.2004 gün, E:2004/21-54, K:2004/54 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Bu durumda, mahkemece, davanın hukuksal niteliği gözönünde bulundurulmaksızın feragat nedeniyle işin özüne inilmeden davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Kabule göre de, 04.12.2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 6. maddesinde, anlaşmazlık, feragat nedeniyle delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce giderilirse, tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra giderilirse tamamına hüküm olunacağı öngörülmüştür. Bu durumda, mahkemece, delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden sonra feragat nedeni ile davanın reddine karar verildiğine göre, davalı Kurum vekili yararına tarifenin ikinci kısım ikinci bölümünde yazılı avukatlık ücretinin tamamına hükmolunması gerekirken, bu yönün gözardı edilmesi de isabetsizdir.
O halde, davalı kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 10.05.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.