9. Hukuk Dairesi 2009/22556 E. , 2010/1727 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
AVUKAT ...
DAVA :Davacı, tasarrufu teşvik nema alacağının ödetilmesine karar
verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı işçinin tasarrufu teşvik ve nema alacağı isteğinin kısmen kabulüne dair verilen karar, Dairemizce “3417 sayılı yasaya göre yapılması gereken tasarruf teşvik kesintileri ile işveren katkı paylarının ödenmemesi durumunda ilgili yasa Sosyal Sigortalar Kurumuna tahsil görevini yüklemiştir. Somut olayda da Sosyal Sigortalar Kurumu bu yönde icra takibi başlatmış ve davalının iddiasına göre uzlaşma sonucu ödeme ile takip sonlanmıştır. Mahkemece bu konunun ilgili kurum ile gerekirse icra takip dosyasından araştırılması gerekir. Kurumca gerekli tahsilâtlar uzlaşma yoluyla da olsa sağlanmışsa, davalı işverenin tasarruf teşvik tutarı ile nema ödeme yönünde bir yükümlülüğü olmaz. Davacının adına ilgili bankada tasarruf teşvik hesabı açılmamış olması ve ödemlerin bu hesaba aktarılmaması işverenin sorumluluğunu gerektirmez. Bu konuda yükümlülük tahsilatı yaptığı ileri sürülen Sosyal Sigortalar Kurumuna ait olmalıdır. Mahkemece konuyla ilgili olarak eksik incelemeyle karar verilmesi hatalı olmuştur…. tasarruf teşvik alacaklarının Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından tahsil edilmiş olması durumunda mükerrer ödemeye yol açılmaması için tasarrufu teşvik kesintisine ilişkin talebin reddine karar verilmelidir. Ancak, davalı ... tarafından tasarruf teşvik alacaklarının bankaya süresinde yatırılmadığından davacı işçinin tüm zararının karşılanması gerekir. Başka bir anlatımla, tasarruf teşvik anlamında yasal yükümlülük yerine getirildiğinde davacı işçinin hak kazanabileceği nema tutarları belirlenmeli, davalı işverenin bu yönden sorumlu olduğu kabul edilmelidir. Ödemelerin yapılmamış olması sebebiyle işçi aleyhine bir durumun benimsenmesi doğru olmaz” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda işverenin dava konusu alacakları bankaya süresinde yatırmadığı ve davacı işçinin tüm zararını karşılaması gerektiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunun Tasarruf teşvik kesintisi ve katkı payı ödemeleri, 18.3.1988 tarihinde yürürlüğe giren 3417 sayılı yasa ile öngörülmüş, anılan yasanın 6. maddesine göre anılan ödemelerin ilgili adına açılacak banka hesabına yatırılmaması durumunda, Sosyal Sigortalar Kurumunun tahsil görevinin olduğu açıklanmıştır.
3417 sayılı yasa 24.4.2003 tarih ve 4853 sayılı yasa ile yürürlükten kaldırılmış ve sözü edilen yasanın 7. maddesinde, “3417 sayılı Kanunun mülga 2 nci maddesi kapsamındaki hak sahipleri tarafından bu Kanun kapsamına giren alacaklarla ilgili olarak yargı mercilerine açılmış ve devam eden davalar ile icra takipleri hakkında bu Kanun hükümleri uygulanır” şeklinde kurala yer verilmiştir. 4853 sayılı yasanın 8. maddesinde ise, tasarruf teşvik kesintileri ile katkı paylarını süresinde işverence yatırılmaması halinde, Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından primlerin tahsiline ilişkin hükümler çerçevesinde tahsil edileceği açıklamıştır.
4853 sayılı Kanuna 26.12.2006 tarihinde 5568 sayılı eklenen ek madde 1 hükmü doğrultusunda, tasarruf teşvik hesaplarına dair tüm varlık ve yükümlülükler 31.12.2007 tarihi itibarıyla Hazineye devredilmiş durumdadır. Anılan hükümde, “Mülga 9.3.1988 tarihli ve 3417 sayılı Kanunla kurulan ve bu kapsamda hak sahiplerine yapılacak ödemelere ilişkin usûl ve esasları belirlemek üzere 24.4.2003 tarihli ve 4853 sayılı Kanunla tasfiye edilen Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabına ait tüm varlık ve yükümlülükler, 31.12.2007 tarihine kadar Hazineye devrolunur. Devre ilişkin hususları belirlemeye Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir. Devir tarihinden sonra hak sahiplerine yapılacak her türlü ödeme, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketi kayıtları esas alınarak Banka tarafından gerçekleştirilir. Bu ödemelere ilişkin bilgi ve belgelerin Hazine Müsteşarlığına iletilmesini takiben söz konusu ödeme karşılığı tutarlar Müsteşarlık bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten karşılanmak suretiyle hak sahibine ödenmek üzere Bankaya aktarılır. Konusu suç teşkil eden fiillerden kaynaklanan ödemeler hariç hak sahiplerine fazla ödeme yapıldığının tespiti halinde, bu tutarların tahsilinden vazgeçilerek terkin edilir ve Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketi yönünden gerçekleşmiş ödemelere ilişkin tüm hak ve yükümlülükler kendiliğinden sona erer” şeklinde kurala yer verilmiştir.
13.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu Geçici 5.maddesinde yer alan "Belediyeler ve bağlı kuruluşları ile sermayesinin yüzde ellisinden fazlası belediyelere ait şirketlerin, 31.12.2004 tarihi itibariyle kamu kurum ve kuruluşlarından olan kamu ve özel hukuka tâbi alacakları, bunların diğer kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçlarına karşılık olmak üzere 31.12.2005 tarihine kadar takas ve mahsup edilir. Bakanlar Kurulu bu süreyi altı aya kadar uzatmaya yetkilidir. Bu madde kapsamındaki alacak ve borç ifadesi bu alacak ve borçlara ilişkin fer"ileri ve cezaları da kapsar. Yukarıda açıklanan kapsamda yer alan kuruluşların takas ve mahsup işlemine konu olan veya olmayan borçları, genel bütçe vergi gelirlerinden her ay ayrılacak paylarının yüzde kırkını geçmemek üzere kesinti yapılarak tahsil edilmektedir. Bu noktada sözü edilen kurum ve kuruluşlar bakımından Sosyal Güvenlik Kurumuna olan tasarruf teşvik kesintisi ve katkı paylarını da içeren borçların yeniden yapılandırılmasının gerçekleşip gerçekleşmediği ve bu konuda Hazine Müsteşarlığı ile uzlaşma yoluna gidilip gidilmediği hususu sorumluluğun belirlenmesi bakımından önemlidir.
Uzlaşma kapsamında tahsil edilecek tasarruf teşvik kesintisi ile katkı payını tahsil eden tasarruf teşvik kesintisi, işveren katkı payı ve bunların neması işçiye ait bir hak olsa da; yasa gereği, işverenden tahsil yükümü Sosyal Sigortalar Kurumuna ait olmakla, Kurum tarafından tasarruf teşvik kesintisinin uzlaşma kapsamında tahsiline başlanmış olması halinde işverenin yükümlülüğünün devam ettiğinden söz edilemez. Aksi halde, davalı belediyenin aynı borç sebebiyle mükerrer şekilde sorumluluğuna gidilmiş olur.
Hal böyle olunca, 5393 Sayılı Kanunun 5.maddesi kapsamında uzlaşma kapsamına alınan tasarrufu teşvik kesintisi, katkı payı ve nema alacaklarından sorumluluğun Sosyal Güvenlik Kurumu ve Hazineye ait olduğu kabul edilmelidir(Yargıtay HGK 23.12.2009 gün 2009/9–480 E, 2009/ 596 K.). Bu durumda, uzlaşma kapsamına alınan borç miktarı kadar sorumluluk işveren yönünden kalkacağından husumetin Hazineye yöneltilmesi gerekir.
Hazinenin sorumluluğunun 4853 sayılı Kanuna 26.12.2006 tarihinde 5568 Kanun ile eklenen ek madde 1 hükmüne dayandırılması halinde, özel sektörün de sağlaması gereken katkı payı ve nema alacağından da, hazinenin sorumlu olduğu sonucu ortaya çıkar. Ancak somut olayda bu hükmün uygulanmasının mümkün olmadığı açıktır.
Davalı işveren tarafından T.C. Ziraat Bankasına yatırılan tasarrufu teşvik kesintisinin bulunması halinde ise, hesapta bulunan tasarrufu teşvik kesintisi ve nemasından tarafların sorumlu olmayacağı göz önünde bulundurulmalıdır.
Yerel mahkemece, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde araştırma, inceleme ve değerlendirmede bulunmak suretiyle davalı işverenin, Hazine Müsteşarlığının ve Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumlu olup olamayacağı belirlenmeli, buna göre sonuca gidilmelidir. Eksik incelemeyle karar verilmesi hatalı olup kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
Dairemiz bozma kararında da belirtildiği üzere davalı ... hakkında Sosyal Sigortalar Kurumu İzmir İl Müdürlüğü tarafından tasarruf teşvik alacakları sebebiyle icra takibi yapıldığı, davalı belediyenin uzlaşma yönünde Hazine Müsteşarlığına başvurusu üzerine, Bakanlar Kurulu Kararı ile uzlaşma sağlandığı anlaşılmaktadır.
Bozmadan sonra Sosyal Güvenlik Kurumunca mahkemeye gönderilen yazıda 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu ve 5272 sayılı Belediye Kanununun 5335 sayılı Kanunla değişik 3.ve 7.maddeleri çerçevesinde belediye borçlarının uzlaşma sağlanmak suretiyle yeniden yapılandırıldığı, uzlaşılan borçların belediyenin İller Bankasındaki paylarından kesilerek müdürlük kayıtlarında intikal ettirildiği, Genel Müdürlüklerinin 2007/82 e-posta talimatı ile yapılan kesintilerin öncelikle Tasarrufu teşvik kesintilerine mahsup edildiği, her ne kadar mahsup yapılmışsa da, borcun tamamı bitmeden bireyselleşme yapılamadığı, bu güne kadar İller Bankasından davalı ... için yapılan kesinti toplamının 120.372,82 TL olduğu, bakiye borcunun 48.779,08 TL olduğu, 2004/2439 takip no’lu dosyanın borcu bittikten sonra dava konusu 2004/2442 takip no’lu dosyaya mahsup yapılmaya başlanacağı bildirilmiştir.
Davalı işverenin Sosyal Güvenlik Kurumuna olan tasarruf teşvik kesintisi ve katkı paylarını da içeren borçlarının yeniden yapılandırıldığı ve bu konuda Hazine Müsteşarlığı ile uzlaşma yoluna gidildiği anlaşıldığına göre artık davalı işverenin söz konusu alacaktan sorumluluğu düşünülemez. Ancak bu durumda hemen davanın reddine karar verilmemeli, davacının sonradan çıkan kanun ve bu kanun uyarınca davalı ile hazine arasında uzlaşma olduğundan haberdar olamaması nedeniyle husumette yanıldığı açık olmakla, davasını hazineye karşı yöneltmesi için uygun bir süre verilerek ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Davalı işveren hakkında açılan davanın yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olmuştur.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 01.02.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.