8. Hukuk Dairesi 2014/9421 E. , 2015/22815 K.
"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Adana 5. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/11/2013
NUMARASI :
DAVACI : T.. A..
DAVALI : F.. Ş.. vs.
DAVA TÜRÜ : İstihkak
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire"ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
K A R A R
Davacı 3. kişi vekili, alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan takip nedeniyle müvekkili bankaya haciz müzekkeresi gönderildiğini, 08.10.2012 tarihinde borçlu M.. D.."ın hesabında bulunan 7.660,69 TL üzerinde müvekkili bankanın rehin ve hapis hakkı bulunduğunun bildirdiğini, 5. İcra Hukuk Mahkemesi"nin 2012/...Esas sayılı dosyasında, bankanın istihkak iddiasının reddine, takibin devamına karar verildiğini, borçlunun müvekkili bankadan kredi kullandığını, bankanın 28.782,00 TL kredi alacağının bulunduğunu, ekim 2012 taksitinin ödenmemesi üzerine, hesabın kat edildiğini, müvekkili banka ile borçlu arasında düzenlenen tüketici kredisi sözleşmesinin 10. maddesi uyarınca rehin hakkının borçlunun alacaklısına karşı ileri sürülme imkanının bulunduğunu, belirterek istihkak iddiasının kabulüne, %15"den aşağı olmamak üzere tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, davacı bankanın rehin hakkının doğmadığını, rehin hakkının doğması için zilyetliğin alacaklıya devrinin zorunlu olduğunu, rehin edilen, rehin verenin fiili hakimiyeti altında kaldığı sürece, rehin hakkının doğmadığını, borçlunun bankadan 03.0.2012 tarihinde 35.000,00 TL kredi çektiğini, kredinin çekildiği tarihten sonra banka tarafından borçlunun bankaya yatan maaşı ve diğer paraları üzerinde rehin ve hapis hakkı ile ilgili hiçbir kısıtlama yapmadığını,borçlunun kredi çektikten ve hesabı kat edildikten sonra işveren tarafından yatırılan maaş ve maaş farkını istediği gibi kullandığını, bankadan para çekme yatırma işlemini yaptığını, 19.09.2012 tarihinde yatırılan para üzerinde rehin hakkının kullanılmadığını, haciz tarihinden sonra rehin ve hapis hakkının kötüye kullanıldığını, ileri sürerek istihkak iddiasının reddine ve %20 tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; her ne kadar bilirkişiler tarafından sözleşme hükümleri uyarınca bankanın rehin hakkını kullandığı belirtilmiş ise de, banka kayıtlarına göre davacı banka ile borçlu M.. D.. arasında 29.06.2012 tarihinde tüketici kredisi sözleşmesi imzalandığı, kullandırılan 35.000,00 TL nakit kredinin 24 taksitte ödenmesinin kararlaştırıldığı, haciz müzekkeresinin 03.10.2012 tarihinde gönderildiği, bu tarihe kadar kredi borçlusunun 16.07.2012-15.08.2012 -19.09.2012 tarihinde ödemelerde bulunduğu, kredi taksitlerinin her ayın 15"inde ödenmesinin kararlaştırıldığı, haciz ihbarnamesinin bankaya gönderildiği tarih itibari ile vadesi gelmiş kredi borcunun bulunmadığı, haciz yazısından önce hesap üzerinde herhangi bir haciz ve blokenin
bulunmadığı, haciz müzekkeresinin ulaştığı tarihten önce borçlunun mevduat hesabı üzerinde para çekme işlemlerini gerçekleştirdiği, bu işlemlerin yapıldığı tarihlerde bankanın henüz vadesi gelmemiş kredi alacağı olmasına rağmen banka tarafından hesaba her hangi bir kısıtlamanın getirilmediği, sözleşme hükümlerine dayanarak haciz yazısından sonra bankanın borçlunun hesabına bloke koyup rehin hakkına dayanması hakkın kötüye kullanması niteliğinde olup, hesapta bulunan para üzerinde sözleşme hükmü uyarınca doğrudan bankanın rehin hakkının bulunduğu ve her şartta rehin hakkını kullanabileceğinin kabulü halinde bankaların kullandırdıkları kredilerin, kredi kullandıran bankanın alacağından başka hiç bir alacak için haczedilmesinin mümkün olmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 3.kişinin İİK’nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davasına ilişkindir.
Davacı üçüncü kişi banka ve takip borçlusu arasında 35.000,00.-TL değerinde kredi sözleşmesi imzalanmış olup, anılan sözleşmenin 10. maddesinde, müşteri ve kefilleri, bankaya karşı işbu sözleşmeden ve/veya herhangi bir sebepten doğmuş ve doğacak her türlü borçlarının teminatını teşkil etmek üzere, bankanın bütün şubelerinde bulunan borçluya ait her türlü hesap bakiyeleri ile doğmuş doğacak her türlü alacakları, vs. üzerinde rehin ve hapis hakkının bulunduğu belirtilip, bunların veya bedellerinin Bankaca takas ve mahsup edilebileceği kabul edilerek sözleşme imzalanmıştır.
Davacı üçüncü kişinin dayandığı rehin ve hapis hakkının anılan kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte doğduğunun kabulü gerekir. Bununla birlikte üçüncü kişi bankanın borçlusuna karşı ileri sürebildiği rehin ve hapis hakkını, borçlusunun alacaklısına karşı da (istihkak iddiası ile) ileri sürebilmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay’ın ve Dairemizin yerleşik uygulaması da bu yöndedir. (HGK 28.03.2012 T. 2011/12–849 Esas- 2012/242 K.)
Gerçekten de TMK’nun 881. maddesinde: “Halen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacak, ipotekle güvence altına alınabilir…” düzenlemesi yer almaktadır. Buna göre; anılan düzenleme alacak rehnine kıyasen uygulandığında, ileride doğacak alacakların da rehnedilebileceği sonucuna varılabilir.
Ancak, bankanın üçüncü kişi sıfatı ile istihkak iddiasında bulunabilmesi için haciz kararının alındığı tarih itibarı ile kredi borcunun tamamının ödenmemiş olması, geri ödemesi yapılmamış kredi alacağı varsa bu miktar ile sınırlı olmak üzere üçüncü kişi bankanın dava konusu hesaplar üzerinde rehin ve hapis hakkının bulunduğunun kabul edilmesi gerekir.
Somut olayda haciz yazısının tebliği tarihinde kredi sözleşmesinden doğan borcun tamamının ödenmemiş olduğu alınan bilirkişi raporları ve dosya içerisinde bulunan diğer belgeler ile sabittir.
Bu sebeple, haciz tarihi itibariyle borcun tamamının ödenmemiş olması sebebiyle davacı 3. kişi bankanın davasının kabulüne karar vermek gerekirken yazılı şekilde, belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK"nun 366 ve 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK"nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 48,60 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 17.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.