17. Hukuk Dairesi 2015/16921 E. , 2018/11076 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan yargılaması sonucunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili ve davalı vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, 18.10.2013 tarihinde ... "nın sevk ve idaresindeki yolcu otobüsü sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu meydana gelen kazada Neslihan"ın eşi, Büşra ve Tuğçe"nin babası olan ..."nın vefat ettiğini, mütevveffanın otobüste muavin olarak çalıştığını, vefat nedeniyle destekten yoksun kaldıklarını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davacı ... için 1.000,00 TL, Büşra için 500,00 TL, Tuğçe için 500,00 TL olmak üzere toplam 2.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacılar vekili, 22.07.2015 havale tarihli ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporu doğrultusunda dava değerini artırarak, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla Neslihan için 140.472,60 TL, Tuğçe için 48.841,31 TL, Büşra için 34.310,21 TL olmak üzere toplam 223.624,12 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş ve talebine ilişkin ıslah harcını aynı gün yatırmıştır.Davalı vekili, kazaya karışan aracın müvekkili şirkete 29.03.2013-2014 tarihleri arasında Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı otobüs olduğunu, maddi
tazminat taleplerinin öncelikle Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası Poliçesi kapsamında talep edilmesinin gerektiğini, kaza anında emniyet kemerinin takılı olmadığının tespit edilmesi halinde belirlenecek tazminattan uygun bir indirim yapılmasını, müteveffanın kaza yapan araçta muavin olup meydana gelen kazanın iş kazası niteliğinde olması nedeniyle SGK tarafından davacılara herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığının sorulmasını, müteveffanın gelir durumunun tespiti için SGK"dan belge temin edilmesini, davacı tarafın avans faiz işletilmesine ilişkin talebinin haksız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davacıların dava dilekçesi ve ıslah talebinin kabulü ile davacı eş Neslihan için 1.000,00 TL, Büşra için 500,00 TL, Tuğçe için 500,00 TL olmak üzere toplam 2.000,00 TL"nin dava tarihi olan 03.12.2014 tarihinden itibaren; davacı ... için 139.472,60 TL, davacı ... için 48.341,31 TL, davacı ... için 33.810.21 TL olmak üzere toplam 223.624,12 TL"nin ıslah tarihi olan 22.07.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, dair karar verilmiş, hüküm, davacılar vekili ve davalı vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı ...Ş. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine, karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Yargılamaya hakim olan ilkelerden olan “taleple bağlılık ilkesi” 1086 sayılı HUMK"nın 74. maddesinde (6100 sayılı HMK m. 26) düzenlenmiş olup, hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır ve ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez.
Somut olayda, davacılar vekili dava dilekçesinde, davacı ... için 1.000,00 TL, Büşra için 500,00 TL, Tuğçe için 500,00 TL olmak üzere toplam 2.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı talep etmiş, bilirkişi raporundan sonra maddi tazminat talebini davacı ... için 140.472,60 TL, Tuğçe için 48.841,31 TL, Büşra için 34.310,21 TL olmak üzere toplam 223.624,12 TL olarak ıslah etmiştir. Mahkemece davanın kabulü
ile dava dilekçesinde talep edilen 2.000,00 TL"nin dava tarihinden itibaren, ıslahla artırılan 223.624,12 TL"nin ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacılara verilmesine şeklinde karar verilerek, hüküm kurulurken talepten fazlasına hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi doğru görülmemiş kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
3-Mahkemece, kaza ile ilgili olarak kusur raporu alınmış ve 03/07/2015 havale tarihli bilirkişi raporunda dava dışı otobüs sürücüsünün %100 kusurlu olduğu ve desteğin kusurunun olmadığı belirtilmiştir.
SGK tarafından gönderilen 14.01.2015 havale tarihli yazıda, 01/11/2013 tarihinden itibaren hak sahiplerine iş kazası ölüm geliri bağlandığı, müfettiş tahkikat raporlarında 5510 sayılı Kanunun 21/4 maddesinin uygulanmasına karar verildiğinden bağlanan gelirin rücuya tabi olduğu belirtilmiş, Mahkemece alınan 10/07/2015 tarihli hesap bilirkişi raporunda, SGK Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı"nın inceleme raporuna göre 5510 sayılı Kanunun 21/4 maddesi kapsamında %70 oranında sorumlu olacağının belirtildiği ve 21/1 maddesindeki düzenleme nedeniyle TBK"nun 55. maddesi hükmü uyarınca bağlanan gelirin rücuya tabi kısmı olan ilk peşin sermaye değerinin yarısının %70"inin onay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazminattan tenzili gerektiği belirlenmiş ve buna göre hesaplama yapılmış ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun olmayıp 21/4 maddesinde "İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilir." hükmüne yer verildiğinden, mahkemece alınan kusur raporunda otobüs sürücüsünün %100 kusurlu olduğu ve davanın aracın Zorunlu Mali Mesuliyet sigortasına açıldığı da dikkate alınarak bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı indirilmesi gerekirken ilk peşin sermaye değerinin yarısının %70"inin indirilmesi doğru görülmemiştir.
4-Dairemizce kabul görmüş pay esasına göre; çocuksuz durumda destek, desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise destek gelirden eşi ile birlikte 2’şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği,
yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocukların her birine 1’er pay, ana ve babaya 1’er pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Bu pay esası Türk aile sistemine çok uygun düşmektedir. Çünkü Türk aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselecektir. Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 pay desteğe, %50 pay eşe verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminat bu ilkelere göre hesaplanmalıdır.
Somut olayda, murisin nüfus kayıt örneği dosya içerisine alınmamış olup sisteme taraf olarak eklenmediğinden UYAP ortamından da nüfus kayıt örneği temin edilememiştir. Dosya kapsamından murisin 34 yaşında vefat ettiği, geride eşi ve çocukları kaldığı anlaşılıyor ise de desteğin anne ve babasının yaşayıp yaşamadığı anlaşılamamaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı eş Neslihan için 140.472,60 TL, kızı Tuğçe için 58.586,67 TL, kızı Büşra için 44.297,41 TL hesaplanmış, ancak yaşıyor olmaları halinde anne ve babanın destek payları tartışılmamıştır. Mahkemece yukarıda anlatılan hususları gözetmeden hesaplama yapan bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru olmayıp, murisin nüfus kayıt örneği de dosya içerisine alınarak bu konuda aynı bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre (davalı lehine kazanılmış haklar saklı kalmak kaydıyla) karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi doğru görülmemiştir.
5-Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; 6100 sayılı HMK"nun 107/1. maddesinde "Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar yada değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir" düzenlemesine; aynı maddenin 2. fıkrasında ise "karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve
kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir" düzenlemesine yer verilmiştir.
Davacı taraf, davalıdan talep ettiği destekten yoksun kalma tazminatının tam olarak belirlenmesinin bilirkişi raporuyla mümkün olduğunu belirterek, davasını HMK"nun 107/1 maddesine göre belirsiz alacak davası olarak açmış; destekten yoksun kalma tazminatının belirlendiği bilirkişi raporundan sonra, 22.07.2015 havale tarihli dilekçesi ile talebini artırmış ve bu bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davacı tarafından, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutulduğu gibi, faiz açıkça talep edilmiştir. Bu durumda, 22.07.2015 havale tarihli bedel artırım dilekçesinin dava dilekçesinin devamı olduğu gözetilerek dava dilekçesinde talep edilen miktara dava tarihinden, ıslahla artırılan miktara ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ...Ş. vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,(2), (3) ve (4) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ...Ş. vekilinin, (5) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harçların istek halinde temyiz eden davacılar ve davalı ...Ş."ye geri verilmesine 21/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.