
Esas No: 2014/5657
Karar No: 2014/5657
Karar Tarihi: 19/11/2014
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
BAKAN İNŞAAT TURİZM SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/5657) |
|
Karar Tarihi: 19/11/2014 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Serruh
KALELİ |
Üyeler |
: |
Nuri NECİPOĞLU |
|
|
Hicabi
DURSUN |
|
|
Erdal TERCAN |
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Raportör |
: |
Murat AZAKLI |
Başvurucu |
: |
Bakan İnşaat Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti. |
Temsilcisi |
: |
Vahyettin
BAKAN |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, 8/7/2009
tarihinde Antalya 5. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı iflasın ertelenmesi
davasının reddedildiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek,
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talep
etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 18/4/2014 tarihinde
Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden
yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca
24/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak
üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
15/9/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5.
Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 13/10/2014 tarihli yazısında,
Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine
atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, inşaat alanında faaliyet gösteren şirketin, son
dönemde inşaat sektöründe yaşanan olaylar, kamu yatırımlarının azalması
nedeniyle yeni ihale alınamaması, ihale edilmiş ve devam eden işlere ait
ödeneklerin yetersizliği, ekonomik kriz, banka kredisi kullanılamaması gibi
nedenlerle işletme sermayesinin yetersiz hâle geldiğini, borca batık olduğunu,
ancak iyileştirme projesi kapsamında mali durumunun iyileşmesinin mümkün
olduğunu ileri sürerek, 8/7/2009 tarihinde hasımsız olarak Antalya 2. Asliye
Ticaret Mahkemesinde iflasın bir yıl süreyle ertelenmesi davası açmıştır.
8. Davaya asli müdahil olarak katılan O.C. ve Kırmızıtaş İnş. Tic. ve San. Ltd. Şti. davanın reddini ve
başvurucu şirketin iflasını talep etmişlerdir.
9. Mahkeme, 3/2/2011 tarih ve E.2009/163, K.2011/38 sayılı
kararla; başvurucu şirketin 30/6/2009 tarihi itibarıyla rayiç değerlere göre
borçlarını karşılamaya yetecek düzeyde aktiflerinin bulunmadığı, dolayısıyla
borca batık olduğu, dosyaya sunulan iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı
olmadığı, şirketin mali durumunun iyileşmesi olanağının bulunmadığı
gerekçesiyle, iflas erteleme talebinin reddine, 6762 sayılı mülga Türk Ticaret
Kanunu"nun 324. ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"nun 179. maddeleri gereği
3/2/2011 tarihi itibarıyla şirketin iflasına karar vermiştir.
10. Başvurucunun temyizi üzerine, Yargıtay 23. Hukuk
Dairesinin 22/9/2011 tarih ve E.2011/687, K.2011/471 sayılı ilamıyla, hükme
esas alınan bilirkişi raporunun yetersiz olduğu ve müdahillerden bir kısmının borcun
ödendiği iddiasının yeterince araştırılmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına
karar verilmiştir.
11. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama
sırasında Antalya 5. Ticaret Mahkemesinin kurulması üzerine dava dosyası anılan
Mahkemeye devredilmiştir.
12. Antalya 5. Ticaret Mahkemesince, başvurucu şirkete ait
araçların değerlerinin tespiti amacıyla bilirkişilerden raporlar alınmış,
ayrıca başvurucuya ait ticari defter ve belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi
yapılmasına karar verilmiştir.
13. Başvurucu, 24/1/2013 tarihli duruşmada, şirketin ticari
defterlerinde yazılı makine ve ekipmanların tamamının müdahiller dışındaki
alacaklılar tarafından satıldığını, şirketin malvarlığında, değerleri tespit
edilen araçlar dışında araç, demirbaş veya taşınmaz bulunmadığını,
bilirkişilerin inceleme yapacağı başka malvarlığının olmadığını, bu nedenle
bilirkişi incelemesinin sonuca etkisinin olmadığını belirterek davanın kabulünü
talep etmiştir.
14. Antalya 5. Asliye Ticaret Mahkemesi, 24/1/2013 tarih ve
E.2012/187, K.2013/24 sayılı kararıyla; başvurucu şirketin, değerleri tespit
edilen araçları dışında malvarlığının bulunmadığı, müdahil Kırmızıtaş
İnş. Tic. ve San. Ltd. Şti."ye yapılan ödeme dışında
başka bir ödeme yapılmadığı, şirketin mali durumunun iyileştirilmesi imkanının
bulunmadığı ve bu konuda yeniden rapor alınmasının sonuca etkili olmadığı,
şirketin borçlarını karşılamaya yetecek seviyede aktiflerinin bulunmadığı ve
borca batık olduğu gerekçesiyle iflas erteleme talebinin reddine, 6762 sayılı
mülga Kanun"un 324. ve 2004 sayılı Kanun"un 179. maddeleri gereği, 24/1/2013
tarihi itibarıyla şirketin iflasına karar vermiştir.
15. Başvurucunun, bozma kararı sonrasında yeniden bilirkişi raporu
alınmadığını ileri sürerek ve esas yönünden temyizi üzerine, Yargıtay 23. Hukuk
Dairesinin 24/5/2013 tarih ve E.2013/2270, K.2013/3453 sayılı ilamıyla hüküm
onanmıştır.
16. Başvurucunun karar düzeltme istemi de aynı Dairenin
11/2/2014 tarih ve E.2013/6835, K.2014/909 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
17. Karar, 20/3/2014 tarihinde başvurucu tarafından
öğrenilmiştir.
18. Başvurucu, 18/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
19. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun
30. maddesi, 2004 sayılı Kanun’un 179. ve 179/b maddesi, 18/6/1927 tarih ve 1086 sayılı mülga
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 507 ilâ 511. maddeleri.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
20. Mahkemenin 19/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 18/4/2014 tarih ve 2014/5657 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu, 8/7/2009 tarihinde Antalya 5. Asliye Ticaret
Mahkemesinde açtığı iflasın ertelenmesi davasının reddedildiğini, hükme esas alınan
bilirkişi raporunun usulüne uygun olarak düzenlenmediğini, yetersiz olduğunu,
lehlerine olan hususların nazara alınmadığını, Yargıtayın
bozma ilamından sonra yeniden bilirkişi raporu alınmadığını, yargılamanın kısa
sürede bitirilmesi gerekirken beş yıl gibi uzun bir sürede bitirilebildiğini
belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı
İddiası
22. Anayasa’nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
23. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
24. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
25. Anılan kurallar uyarınca,
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi
ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri
ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki
başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça Anayasa
Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
26. Başvuru konusu olayda
başvurucu, Antalya 5. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı iflasın ertelenmesi
davasının reddedildiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunun usulüne uygun
olarak düzenlenmediğini ve yetersiz olduğunu, lehine olan hususların nazara
alınmadığını, Yargıtay bozma ilamından sonra yeni bilirkişi raporu alınmadan
karar verildiğini belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
27. Başvurucu, 8/7/2009
tarihinde Antalya 5. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı davada, ekonomik açıdan
kötü durumda olduğunu, ancak iyileştirme projesi kapsamında mali durumunun
iyileşmesinin mümkün olduğunu ileri sürerek, iflasının bir yıl süreyle
ertelenmesini talep etmiştir. Davaya asli müdahil olarak katılanlar davanın
reddini ve başvurucunun iflasını istemişlerdir. Mahkemece, başvurucunun ticaret
sicil kayıtları incelenmiş, mali durumunun tespiti amacıyla üç kişilik
bilirkişi heyetinden rapor alınmış, alacak ve borç durumlarının araştırılması
için ek rapor tanzim ettirilmiş, 3/2/2011 tarihinde, başvurucunun borca batık
olduğu ve mali durumunu iyileştirme imkanının bulunmadığı gerekçesiyle davanın
reddine karar verilmiştir.
28. Temyiz üzerine Yargıtay 23.
Hukuk Dairesince, hükme esas alınan bilirkişi raporunun yetersiz olduğu ve
müdahillerden bir kısmının borcun ödendiği iddiasının yeterince
araştırılmadığı, başvurucu şirketin aktifinde yer alan bina, makine ve araçlar
üzerinde inceleme yapılmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar
verilmiştir.
29. Mahkemece bozma kararına
uyularak, başvurucuya ait araçların değerlerinin tespiti amacıyla
bilirkişilerden rapor alınmış, ayrıca başvurucuya ait defter ve belgeler
üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir. Başvurucu, ticari
defterlerinde yazılı makine ve ekipmanların tamamının, müdahiller dışındaki
alacaklılar tarafından satıldığını, şirketin malvarlığında değerleri tespit
edilen araçlar dışında araç, demirbaş veya taşınmaz bulunmadığını,
bilirkişilerin inceleme yapacağı başka malvarlığının olmadığını, bu nedenle
bilirkişi incelemesinin sonuca etkili olmayacağını belirterek davanın kabulünü
istemiştir. Mahkemece 24/1/2013 tarihinde, başvurucuya ait araçların
değerlerinin bilirkişi raporu ile tespit edildiği, başvurucu tarafından,
şirketin başka bir malvarlığı olmadığının belirtildiği, dolayısıyla yeniden
bilirkişi raporu alınmasının sonuca etkili olmayacağı, başvurucunun borca batık
olduğu ve mali açıdan iyileştirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın
reddine karar verilmiştir.
30. Temyiz üzerine Yargıtay 23.
Hukuk Dairesince, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verildiği
de belirtilerek hüküm onanmış, karar düzeltme istemi de aynı Daire tarafından
reddedilmiştir.
31. 6100 sayılı Kanun’un 266.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi
gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden,
bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin
gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda
bilirkişiye başvurulamaz.”
32. Anılan düzenlemeye göre,
özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi raporu alınmasına
mahkemenin kendiliğinden karar verme yetkisi bulunmaktadır. Somut olayda,
Mahkemece verilen ilk kararın Yargıtay tarafından, başvurucu şirketin aktifinde
yer alan bina, makine ve araçlar üzerinde inceleme yapılmadığı gerekçesiyle
bozulması üzerine Mahkemece başvurucuya ait araçların değeri bilirkişi raporu
ile tespit edilmiştir. Başvurucunun, ticari defterlerinde yazılı makine ve
ekipmanların tamamının, müdahiller dışındaki alacaklılar tarafından
satıldığını, şirketin malvarlığında değerleri tespit edilen araçlar dışında
araç, demirbaş veya taşınmaz bulunmadığını, bilirkişilerin inceleme yapacağı
başka malvarlığının olmadığını, bu nedenle bilirkişi incelemesinin sonuca
etkili olmayacağını belirterek davanın kabulünü istemesi üzerine Mahkemece yeni
bir bilirkişi raporu alınmaksızın davanın reddine karar verilmiştir. Mahkeme,
bilirkişi raporu alınmasına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi
üzerine karar verebilir. Somut olayda tüm dosya kapsamı ve başvurucunun beyanı
dikkate alınarak yeniden bilirkişi raporu alınmamış ve davanın reddine karar
verilmiş olup, anılan kararın bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik de
içermediği belirlenmiştir.
33. Mahkemenin gerekçesi ve
başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemesi
tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
34. Başvurucu, yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi
olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı
tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı
bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının
Derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt
sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik
oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
35. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de
içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Makul Sürede Tamamlanmadığı
İddiası
36. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
37. Başvurucu, 8/7/2009 tarihinde açtığı iflasın ertelenmesi
davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
38. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının
somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer
verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok
kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında
yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
39. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
40. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi
uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede
karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, Antalya 5. Ticaret
Mahkemesinde açılan iflasın ertelenmesi davasında, 1086 sayılı mülga Kanun ve
6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama
faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda
kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
41. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak,
uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka
bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih somut başvuru açısından
8/7/2009 tarihidir.
42. Sürenin bitiş tarihi ise yargılamanın sona erme tarihidir
(B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Somut başvuru açısından bu tarih Mahkemece
verilen hükme yönelik karar düzeltme isteminin Yargıtay tarafından reddedildiği
11/2/2014 tarihidir.
43. İflasın ertelenmesi davaları, 1086 sayılı mülga Kanun’un
507 ilâ 511. maddeleri arasında düzenlenen hükümler gereği basit yargılama usulüne
göre görülmektedir. Nitekim 2004 sayılı Kanun’un 179. maddesinin ikinci
fıkrasında, iflâsın ertelenmesi taleplerinin öncelikle ve ivedilikle
sonuçlandırılacağı düzenlenmiştir.
44. Basit yargılama usulü, 6100 sayılı Kanun’un 316.
maddesinde yer alan davalar ile kanunlarda açıkça belirtilen bazı davalarda
uygulanan ve yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk işleyen, daha kısa
bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile
sonuçlandırılabilecek dava ve işler için kabul edilmiş bir yargılama usulüdür
(B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 65). Bu şekilde kanun koyucu, iflasın
ertelenmesi davalarının, konunun uzmanı mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı,
basit ve ucuz bir biçimde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır.
45. Somut olayda, iflasın ertelenmesi talebiyle açılan bir
dava bulunmakta olup Mahkemece, yargılamanın basit yargılama usulüne göre
yapıldığı da kararda belirtilmiştir.
46. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
başvurucu, 8/7/2009 tarihinde Antalya 5. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı
davada, ekonomik açıdan kötü durumda olduğunu, ancak iyileştirme projesi
kapsamında mali durumunun iyileşmesinin mümkün olduğunu ileri sürerek,
iflasının ertelenmesini talep etmiştir. Davaya asli müdahil olarak katılanlar
davanın reddini ve başvurucunun iflasını istemişlerdir. Mahkemece, başvurucunun
ticaret sicil kayıtları incelenmiş, mali durumunun tespiti amacıyla bilirkişi
heyetinden rapor ve ek rapor alınmış, 3/2/2011 tarihinde, başvurucunun borca
batık olduğu ve mali durumunu iyileştirme imkanının bulunmadığı gerekçesiyle
davanın reddine karar verilmiştir.
47. Temyiz üzerine Yargıtay 23.
Hukuk Dairesince, hükme esas alınan bilirkişi raporunun yetersiz olduğu ve
müdahillerden bir kısmının borcun ödendiği iddiasının yeterince araştırılmadığı,
başvurucu şirketin aktifinde yer alan bina, makine ve araçlar üzerinde inceleme
yapılmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
48. Mahkemece bozma kararına
uyularak, başvurucuya ait araçların değerlerinin tespiti amacıyla
bilirkişilerden rapor alınmış ve 24/1/2013 tarihinde davanın reddine karar
verilmiştir.
49. Temyiz üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesince 24/5/2013
tarihinde hüküm onanmış, karar düzeltme isteminin reddedildiği 11/2/2014 tarihi
itibarıyla karar kesinleşmiştir.
50. 1086 sayılı mülga Kanun ve 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü
basit yargılama usulüne tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede
tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve
Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet
eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No:
2013/772, 7/11/2013, §§ 59-82; B. No: 2013/4701, 23/1/2014, §§ 35-51).
51. Başvuruya konu iflasın
ertelenmesi davasının incelenmesinde; hukuki meselenin çözümündeki güçlük,
yargılamanın niteliği, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında
karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında, somut
başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı
ve söz konusu dört yıl yedi ay üç gün devam eden yargılama sürecinde makul
olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
52. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
53. Başvurucu, adil yargılanma
hakkının ve makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle iflas kararının
kaldırılmasını, toplam 4.073.233,40 TL zararının tazmin edilmesini talep
etmiştir.
54. 6216 sayılı Kanun"un “Kararlar” kenar
başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
55. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin dört yıl yedi ay üç gün devam eden yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
3.350,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
56. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia
edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
57. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan yargılama
giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil
olmadığı yönündeki iddiasının “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 3.350,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
D. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harçtan oluşan yargılama
giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
19/11/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.