
Esas No: 2014/6787
Karar No: 2014/6787
Karar Tarihi: 19/11/2014
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
HAYDAR KAHRAMAN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/6787) |
|
Karar Tarihi: 19/11/2014 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Serruh KALELİ |
Üyeler |
: |
Nuri NECİPOĞLU |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Erdal TERCAN |
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Raportör |
: |
Murat AZAKLI |
Başvurucu |
: |
Haydar KAHRAMAN |
Vekili |
: |
Av. İnan AKMEŞE |
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu,
cinsel saldırı suçunu işlediği iddiasıyla tutuklandığını ve hakkında
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, koruma tedbiri nedeniyle
açtığı tazminat davasının makul süre içinde sonuçlandırılmadığını belirterek,
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve manevi tazminat talep
etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 15/5/2014 tarihinde
İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden
yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/6/2014 tarihinde, kabul
edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4.
Bölüm Başkanı tarafından 15/9/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru
konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 1/10/2014 tarihli yazısında, Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen,
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru
formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen
ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, cinsel saldırı suçunu işlediği iddiasıyla
9/11/2008 tarihinde gözaltına alınmış, 10/11/2008 tarihinde Bakırköy 2. Sulh
Ceza Mahkemesinin 2008/215 Değişik İş sayılı kararı ile tutuklanmış ve
28/1/2009 tarihinde salıverilmiştir.
8. Başvurucunun tutuklandığı suç isnadı yönünden, Bakırköy
Cumhuriyet Başsavcılığınca 2008/100286 sayılı soruşturma dosyasında 17/3/2009
tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
9. Başvurucu, isnat olunan suç nedeniyle 9/11/2008
tarihinden 28/1/2009 tarihine kadar tutuklu kalmıştır.
10. Başvurucu, haksız yere tutuklu kaldığını ileri sürerek,
1/9/2009 tarihinde, Maliye Hazinesi aleyhine Tunceli Ağır Ceza Mahkemesinde
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 141. ve 142. maddelerine dayalı olarak
açtığı koruma tedbiri nedeniyle tazminat davasında, 2.000,00 TL maddi ve
10.000,00 TL manevi tazminat talep etmiştir.
11. Mahkeme, 30/6/2010 tarih ve E.2009/66, K.2010/40 sayılı
kararı ile başvurucu hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın
kesinleşmesinden önce tazminat davası açıldığı, dolayısıyla 5271 sayılı
Kanun"un 141. maddesindeki yasal şartların oluşmadığı gerekçesiyle davanın
reddine karar vermiştir.
12. Başvurucunun temyizi üzerine, Yargıtay 12. Ceza
Dairesinin 28/6/2012 tarih ve E.2012/168162, K.2012/16281 sayılı ilamıyla;
tazminat davasında yapılan yargılama sırasında kovuşturmaya yer olmadığına dair
kararın kesinleştiği dolayısıyla Anayasa"nın 141. maddesinin dördüncü fıkrası
gereği yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması gerektiği belirtilerek karar
bozulmuştur.
13. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama
sonunda, 14/11/2012 tarih ve E.2012/52, K.2012/64 sayılı kararla tazminat
davasının kısmen kabulüne, 1.726,36 TL maddi, 1.700,00 TL manevi tazminatın
dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
14. Tarafların temyizi üzerine, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin
27/1/2014 tarih ve E.2013/26698, K.2014/1565 sayılı ilamı ile hüküm onanmıştır.
15. Karar, 24/4/2014 tarihinde başvuruya tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu, 15/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
17. 5271 sayılı Kanun’un 141. ve 142.
maddeleri.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
18. Mahkemenin 19/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 15/5/2014 tarih ve 2014/6787 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, cinsel saldırı suçunu işlediği iddiasıyla
9/11/2008 tarihinde gözaltına alınarak 10/11/2008 tarihinde tutuklandığını ve
28/1/2009 tarihinde salıverildiğini, hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair
karar verilmesi üzerine 1/9/2009 tarihinde, koruma tedbiri nedeniyle açtığı
tazminat davasının nihai olarak 27/1/2014 tarihinde sonuçlandığını, makul
sürede yargılama yapılmadığını belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde
tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
20. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
21. Başvurucu, Tunceli Ağır Ceza Mahkemesinde açtığı koruma
tedbiri nedeniyle tazminat davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek,
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 5.
maddesi, tutuklama ve yakalamaya ilişkin esasları belirledikten sonra 5.
fıkrasında “Bu madde hükümlerine aykırı
olarak yapılmış bir yakalama veya tutuklama işleminin mağduru olan herkes
tazminat hakkına sahiptir” şeklindeki düzenleme ile Sözleşme’de belirlenen esaslara aykırı olarak
gerçekleştirilen bir yakalama veya tutuklama işleminden dolayı zarar görenlerin
tazminat talep edebileceğini hüküm altına almıştır.
23. Sözleşme’nin 5. maddesine benzer şekilde Anayasa’nın 19.
maddesinin son fıkrasında, “Bu esaslar
dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun
genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir” şeklindeki düzenleme ile
hukuka aykırı şekilde yakalanan veya tutuklanan kişilerin tazminat davası
açabilecekleri hüküm altına alınmıştır.
24. Hukuka aykırı şekilde yakalandığını veya tutuklandığının
iddia eden kişi, 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinde belirtilen şekilde ilgili
ağır ceza mahkemesinde, koruma tedbiri nedeniyle tazminat davası açabilir. Bu
davaya bakan mahkeme, 5271 sayılı Kanun’un 142. maddesine göre istemin ve ispat
belgelerinin değerlendirilmesinde ve tazminat hukukunun genel prensiplerine
göre verilecek tazminat miktarının saptanmasında gerekli gördüğü her türlü
araştırmayı yapabilir.
25. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan
bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni
ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil
yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve
AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin lafzi
içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına
dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer
vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma
hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
26. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
27. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi
uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede
karara bağlanması gerekmektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49). Başvuru
konusu koruma tedbiri nedeniyle açılan tazminat davasında, 5271 sayılı Kanun’da
yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni
hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur.
28. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak,
uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka
bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih
1/9/2009 tarihidir.
29. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da
kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013,
§ 52; B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35). Somut başvuru açısından bu tarih,
Mahkemece verilen kararın Yargıtay 12. Ceza Dairesince onanarak kesinleştiği
27/1/2014 tarihidir.
30. Başvuruya konu yargılama
sürecinin incelenmesinde, başvurucu, haksız tutuklu kaldığını ileri sürerek,
Maliye Hazinesi aleyhine 1/9/2009 tarihinde Tunceli Ağır Ceza Mahkemesinde
koruma tedbiri nedeniyle tazminat davası açmıştır. Mahkemece, başvurucu
hakkındaki soruşturma dosyası ve kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
değerlendirilmiş, 30/6/2010 tarihinde, tazminat davasının 1/9/2009 tarihinde
açıldığı, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın ise dava açıldıktan sonra
4/12/2009 tarihinde kesinleştiği gerekçesiyle davanın reddine karar
verilmiştir. Temyiz üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesi tarafından 28/6/2012
tarihinde hüküm bozulmuş, Mahkemece bozma kararına uyularak bilirkişi raporu
alınmış ve 14/11/2012 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz üzerine 27/1/2014 tarihinde Yargıtay 12. Ceza Dairesince hüküm onanarak
aynı tarihte kesinleşmiştir.
31. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar
verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§
24-40).
32. Başvurunun değerlendirilmesi
neticesinde, başvuruya konu koruma tedbiri nedeniyle tazminat davası; hukuki
meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin
toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate
alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve
usuli haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla
yargılamanın uzamasına sebep olduğu da söylenemez. Anılan davaya bütün olarak
bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek
bir yön bulunmadığı ve söz konusu dört yıl dört ay yirmi altı gün devam
yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
33. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
34. Başvurucu, uzun süren
yargılama nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinin tespitini ve
50.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesini talep etmiştir.
35. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un “Kararlar” kenar
başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
36. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin dört yıl dört ay yirmi altı gün devam eden yargılama süreci
nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
2.100,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
37. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia
edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
38. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
yönündeki iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Başvurucunun, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan
makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 2.100,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
D. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
19/11/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.