
Esas No: 2013/1607
Karar No: 2013/1607
Karar Tarihi: 17/11/2014
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MEHMET FATİH ÖZDEMİR BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2013/1607) |
|
Karar Tarihi: 17/11/2014 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Serruh KALELİ |
Üyeler |
: |
Nuri NECİPOĞLU |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Erdal TERCAN |
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Raportör Yrd. |
: |
Derya ATAKUL |
Başvurucu |
: |
Mehmet Fatih ÖZDEMİR |
Vekili |
: |
Av. Vedat KARADUMAN |
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu,
ihaleye fesat karıştırma suçunu işlediği iddiasıyla yargılandığı davanın makul
sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüş ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru,
5/2/2013 tarihinde Diyarbakır 7. Asliye Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun
Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci
Bölüm Birinci Komisyonunca, 26/2/2014 tarihinde, kabul
edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm
tarafından 29/5/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru
konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 1/7/2014 tarihli
yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan
görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru
formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen
ilgili olaylar özetle şöyledir:
7.
Başvurucu, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma
kapsamında 25/4/2005 tarihinde gözaltına alınmıştır.
8. 26/4/2005 tarihinde başvurucunun tutuklanmasına ancak,
kefalet karşılığı serbest bırakılmasına karar verilmiştir.
9. Başvurucu
ve diğer on bir şüpheli hakkında, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 6/7/2009 tarih ve E.2009/4941 sayılı iddianamesi ile "ihaleye fesat karıştırma, özel belgede
sahtecilik, resmi belgede sahtecilik, adam yaralamaya azmettirme, ölümle tehdit
ve 6136 sayılı Kanun’a muhalefet" suçlarını işledikleri
iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
10. Diyarbakır
7. Asliye Ceza Mahkemesi, 17/12/2012 tarih ve
E.2009/360, K.2012/715 sayılı kararı ile "5237
sayılı TCK"nın 204/1 maddesinde düzenlenen suçun resmi evrakta sahtecilik suçu
olduğu ve dava zamanaşımının aynı Kanun’un 66/1-e maddesi uyarınca 8 yıl
olduğu, 67/4 maddesi uyarınca belirlenen sürenin en fazla yarısı kadar
uzayacağının bildirildiği, 765 sayılı TCK"nun bu
eyleme karşılık gelen maddelerinin TCK"nın 342. ve 345. maddelerinde
düzenlendiği, suça konu evrakın resmi evrak olmadığı, özel evrak olduğu bu
nedenle TCK’nın 345. maddesinin tatbikinin gerektiği, cezanın üst sınırının 3
yıl hapis olduğu ve bu şekilde sanıkların üzerine atılı tüm eylemlerinin
cezalarının üst sınırı dikkate alındığında 765 sayılı TCK"nın 102/4 ve 104/2
maddelerindeki 7 yıl 6 aylık azami dava zamanaşımı süresinin suç tarihleri
itibariyle dolduğunun anlaşıldığı" gerekçesiyle kamu davasının
ortadan kaldırılmasına karar vermiştir.
11. Karar,
temyiz edilmeksizin 23/1/2013 tarihinde
kesinleşmiştir.
12. Karar
başvurucuya 23/1/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu,
5/2/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
14. 1/3/1926 tarih ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun 191.
maddesinin birinci fıkrası, 343. ve 345. maddeleri, 456. maddesinin ikinci
fıkrası, 102. maddesinin dördüncü fıkrası ile 104. maddesinin ikinci fıkrası,
10/7/1953 tarih ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler
Hakkında Kanun’un 13. maddesinin birinci fıkrası.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin
17/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
5/2/2013 tarih ve 2013/1607 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu,
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 25/4/2005 tarihinde gözaltına alındığını, 26/4/2005
tarihinde tutuklanmasına ancak, kefalet karşılığı serbest bırakılmasına karar
verildiğini, hakkında açılan kamu davasının makul sürede sonuçlanmadığını
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
17. Başvuru
formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve
kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de
bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Esas Yönünden
18. Başvurucu, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında
açılan kamu davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut
görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen
adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36.
maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında,
ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak
suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil
yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede
yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
20. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§
41–45).
21. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında
yürütülen soruşturma sonucunda düzenlenen iddianamede başvurucuya isnat olunan
suçların, ilgili kanunlarda hapis ve adli para cezasını gerektirir şekilde
tanımlandığı anlaşılmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına
dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği
konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014,
§ 32).
22. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anıdır.
Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun gözaltına alındığı 25/4/2005 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği
tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarih olup, somut
başvuru açısından bu tarih, ilk derece Mahkemesinin kararını verdiği 17/12/2012 tarihidir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
23. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, 25/4/2005 tarihinde gözaltına alınan ve 26/4/2005 tarihinde
tutuklanmasına ancak kefaletle serbest bırakılmasına karar verilen başvurucu
hakkında, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca 6/7/2009 tarihinde açılan kamu
davasında, Diyarbakır 7. Asliye Ceza Mahkemesince başvurucunun savunması
alınmış ve delilleri toplanmıştır. On iki sanığın yargılandığı davanın duruşma tutanaklarının
incelenmesinden, uzun süre, sanıkların savunmalarının alınabilmesi için farklı
mahkemelere yazılan talimat cevaplarının ve savunması alınamayan sanıklar
hakkında çıkarılan yakalama emrinin yerine getirilmesinin beklenildiği
anlaşılmıştır. Ayrıca, duruşma günlerinin dolu olması nedeniyle Mahkemece uzun
aralıklarla duruşmalar yapıldığı ve birçok duruşmada dosyanın incelemeye
alındığı belirlenmiştir. Mahkeme, 17/12/2012 tarihinde
zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle kamu davasının ortadan kaldırılmasına
karar vermiş, temyiz edilmeyen karar 23/1/2013 tarihinde kesinleşmiştir.
24. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu’nun öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki
yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce
bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No:
2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
25. Başvuruya konu davada yer alan kişi
sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği
başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya
bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini
gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu yaklaşık sekiz yıllık yargılama
sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
26. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
27. Başvurucu, makul sürede
yargılama yapılmadığı için 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep
etmiştir.
28. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
29. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık sekiz yıl devam eden yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
6.250,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
30. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki
iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 6.250,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
17/11/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.