17. Hukuk Dairesi 2015/17214 E. , 2018/11897 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit ve istirdat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davacının yaşı küçük oğlunun geçirdiği trafik kazasında yaralanıp kafa travmasına maruz kaldığını, davalı tarafın SGK ile anlaşmalı kurum olduklarını belirtmesi üzerine çocuğun tedavisinin davalı hastanesinde yapıldığını, davacıdan tedavi bedellerinin talep edildiğini ve başlatılan icra takibinin kesinleştiğini, davacının maaşından kesinti yapıldığını, davalının tedavi bedellerini SGK"dan tahsil etmesi gerekirken davacıdan talepte bulunmasının haksız olduğunu belirterek icra takibine konu edilen 56.910,38 TL"lik bedel ile fer"ileri yönünden davacının borçlu olmadığının tespitini, davacının ödediği bedellerin istirdatını ve takibin durdurulmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, SGK ile kurumları arasındaki anlaşma gereği, davacının oğlu için yapılan tedaviye ilişkin giderlerin birkısmının SGK"dan tahsil edildiğini, SGK ile aralarındaki sözleşmenin davacının bakiye tedavi giderlerini ödeme yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağını ve icra takibinin usule uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kısmen kabulüne, 6111 sayılı Kanun"un 59. ve geçici 1. maddesi gereği, trafik kazalarından
kaynaklanan tedavi giderlerinden SGK sorumlu olduğundan, davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine; davacının istirdat talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; davalının tedavi hizmetini veren kurum olduğu ve verdiği hizmetin masraflarından icra takibine konu edilen ve davacı tarafın maaşından yapılan kesinti ile tahsil edilen bedeller yönünden, davacının istirdat talebinin reddine karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına; davacının menfi tespit isteminin dayanağı olan alacak için icra takibi yapan davalı kurumun sıfatı (davacı zararından sorumlu olanlar arasında bulunmadığı) dikkate alındığında, SGK"nın davaya dahil edilmeyişinde ve zarar hesabı için SGK"nın sorumluluğuna ilişkin bir inceleme yapılmayışında usule aykırılık bulunmamasına göre; davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazları ile davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar yönünden gerçekleştirilen tedavi hizmetleri masraflarının davacıdan tahsili için başlatılan icra takibine konu alacak yönünden menfi tespit ile ödenen bedellere ilişkin istirdat istemine ilişkindir.
Davacı taraf, davalının SGK ile anlaşmalı olarak tedavi hizmeti veren kurum olması nedeniyle, yaptığı tedavi masraflarını isteyemeyeceği iddiasında bulunarak eldeki davayı açmış; mahkeme ise, 6111 sayılı Kanun"un 59. ve geçici 1. maddeleri gereği, trafik kazasından kaynaklanan tedavi giderlerinden SGK Başkanlığı"nın sorumlu olduğu gerekçesiyle, davalının davacıdan alacaklı olmadığını kabul ederek hüküm tesis etmiştir.
Davanın açıldığı tarihten sonra yürürlüğe giren ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 98. maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun"un 59. maddesinde "trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı" düzenlemesine; Kanun"un geçici 1. maddesinde de "Bu Kanun"un yayımlandığı tarihten önce meydana gelen
trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanun"un 59. maddesine göre belirlenen tutarın %20"sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı"nın yükümlülüklerinin sona ereceği" düzenlemesine yer verilmiştir. Bu düzenlemeler ile, trafik kazasından kaynaklanan ve KTK"nun 98. maddesi kapsamında kalan tedavi giderleri bakımından, trafik sigortacısı ile sorumluluğunu üstlendiği araç işleteni ve sürücüsünün sorumluluğu son bulmuştur.
Mahkeme kararının hukuki dayanağını ve gerekçesinin temelini oluşturan 6111 sayılı Kanun"un anılan hükümleri ile, trafik kazasından kaynaklanan tedavi giderlerine ilişkin sorumluluğu bulunan zorunlu mali sorumluluk (trafik) sigortacısı ile zarar sorumlusu olan araç işleteni ve sürücüsünün bu zarardan (tedavi giderinden) sorumluluğu konusunda kısıtlama getirildiği; anılan düzenlemelerin, sadece zarar sorumlusu olan ilgilileri sorumluluktan kurtardığı açıktır. 6111 sayılı Kanun"un 59. ve geçici 1. maddeleri ile, tedavi hizmetini yerine getirip bu hususta harcamayı bizzat yapan tedavi kurumlarının yaptıkları masrafları SGK"dan talep etmeleri ya da SGK"nın tedavi yapan kuruma karşı doğrudan sorumlu olduğu yönünde bir düzenleme yapılmamış; sadece, trafik kazası nedeniyle doğan tedavi giderlerine ilişkin zarardan haksız fiil faili- araç işleteni- araç sigortacısı sıfatıyla sorumlu olanların sorumluluklarına son verilmiştir. Böylesi durumda, yapılmış tedavi hizmetinden yararlanan tarafın, zarara sebep olan araç ilgilisi zarar sorumlularından değil, SGK"dan tedavi gideri bedellerini talep etmesi gerekecektir. Tedaviyi gerçekleştirip masrafı yapan (tedavi hizmetini veren kurum- kuruluş), ilgili masraflarını, tedavi hizmetini alandan talep edebilecektir.
Açıklanan maddi ve hukuki vakıalar karşısında; davacının yararlandığı tedavi hizmetini veren kuruluş konumunda olan davalı işletmenin yaptığı tedaviye ilişkin hizmet bedellerini, hizmetten yararlanan ve bu hizmetin bedelinden asli olarak sorumlu olan davacı taraftan talep hakkına sahip olduğu dikkate alınmak suretiyle, davalının hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
3-Bozma ilamının kapsam ve şekline göre, davalı vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları ile davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin, anılan yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, aşağıda dökümü yazılı 10,70 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 10/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.