10. Hukuk Dairesi 2016/12691 E. , 2018/9867 K.
"İçtihat Metni".......
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, temyiz talebinin reddine dair ek kararın ve kararın, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dava dosyası incelendiğinde, 28.04.2011 tarihinde karar verildiği, kararın davacı kurum vekili ile davalılara tebliğ edilmediği, davacı Kurum vekili tarafından 10.12.2015 tarihinde kararın temyiz edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, ...... yapılan incelemede temyiz başvuru dilekçesi olmadığından temyiz başvuru süresinin, davacı kurum vekili tarafından temyiz sevk ücretinin ödendiği 09.05.2011 tarihinde dolduğu gerekçesi ile temyiz talebinin reddine dair ek karar verildiği, ek kararın ve kararın süresi içinde temyize getirildiği görülmekle; 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 8. maddesi hükmüne göre, iş mahkemelerinden verilmiş bulunan nihai kararların 8 gün içinde temyiz olunması gerektiği, gerekçeli kararın taraflara yöntemince tebliği edilmediği anlaşılmakla; 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 321.maddesinin 2. fıkrasına göre; kararın tefhimi için hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanamadığı ve bu nedenle zorunlu olarak hüküm özetinin tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir. Bu hüküm doğrultusunda, hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte tefhim edilmediği hallerde gerekçeli kararın taraflara tebliği zorunludur ........nın (İkinci Bölüm) 20.03.2014 gün ve 2012/1034 Başvuru sayılı kararı da aynı yöndedir).
Mahkemece, taraflara tefhim edilen kısa kararda (hüküm özeti) hükmün tüm unsurları yer almakla birlikte kararın gerekçesinin tefhim edilememesi halinde temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlar. Ancak, hüküm tüm unsurları ve gerekçesi ile birlikte tefhim edilmiş ise artık hükmün HMK’nın 321/2 maddesine göre usulüne uygun ve eksiksiz bir biçimde tefhim edildiği kabul edilir ve temyiz süresi tefhim tarihinden itibaren başlar. 5521 sayılı Kanun‘un 8.maddesinde yer alan ve temyiz süresinin başlangıcına esas alınan tefhim kavramının “hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal“ olarak anlaşılması zorunludur.
Tarafların, gerekçeli karar tebliğ edilmeden önce, temyiz süre tutum dilekçesi veya gerekçeli temyiz dilekçesi sunmak suretiyle kararı temyiz ettikleri hallerde dahi, kararın gerekçesini dikkate alarak yeni temyiz gerekçelerine dayanmaları mümkün olduğundan, bu gibi hallerde bile gerekçeli kararın taraflara tebliği gerekir.
Davanın tümden kabulü yada reddi söz konusu olsa bile tarafların kararın gerekçesini temyiz etmekte hukuki yararları bulunabileceğinden, bu gibi durumlarda bile gerekçeli kararın yöntemince taraflara tebliği zorunludur.
Yukarıda yer alan açıklamalar doğrultusunda; Mahkemece, her ne kadar temyiz başvuru süresinin 09.05.2011 tarihinde dolduğundan bahisle 10.12.2015 tarihinde yapılan temyiz başvurusunun süresinde olmadığı gerekçesiyle 18.12.2015 tarihli ek karar ile temyiz talebinin reddine karar verilmiş ise de, gerekçeli kararın tebliğ edilmediği anlaşılmakla, temyiz talebi süresinde olduğundan, Mahkemenin, 18.12.2015 tarihli Ek kararının kaldırılmasına karar verilerek işin esasının incelenmesine geçildi.
2-Dava, 23.11.2006 tarihinde meydana gelen trafik-iş kazası sonucu vefat eden kazalının hak sahiplerine bağlanan gelir ile cenaze ödeneğinin rücuan tahsili istemine ilişkindir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hâkimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hâkiminin, ceza hâkiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkûmiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi ....... hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır.
Eldeki davada, davalı ..."in kullandığı çekici ve buna bağlı römorkla ... ..... seyir halinde iken kazalının, yönetimindeki tankerle ... şeridine geçmesi üzerine araçların çarpışması neticesinde kazalı vefat etmiştir.
Ceza davasında bozma sonrasında yapılan yargılama sonucunda davalı ..."in, ikinci derecede tali kusurlu görülerek adli para cezası ile cezalandırılmış olduğu ve hükmün bu haliyle kesinleştiği anlaşıldığından, eldeki davada her ne kadar alınan bilirkişi raporlarında davalı ... kusursuz görülmüş ise de Mahkemece ceza davasında kesinleşen maddi olgunun bağlayıcılığı dikkate alınarak İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden; kusur oran ve aidiyeti konusunda yeniden rapor alınmalı, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, Mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 27/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
...........