
Esas No: 2014/4506
Karar No: 2014/4506
Karar Tarihi: 17/11/2014
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
METİN RAGIP ARIKAN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/4506) |
|
Karar Tarihi: 17/11/2014 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Alparslan ALTAN |
Üyeler |
: |
Serdar ÖZGÜLDÜR |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör |
: |
Murat AZAKLI |
Başvurucu |
: |
Metin Ragıp ARIKAN |
Vekili |
: |
Av. Çetin BAYDEMİR |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, İstanbul 40.
Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı itirazın iptali davası sonunda, eksik
inceleme ve araştırmaya dayalı hüküm kurulduğunu, yargılamanın makul sürede
bitirilmediğini ve hükmün icrası aşamasında davalının devlet kurumu olması
nedeniyle teminat alınmadan icranın geri bırakıldığını belirterek, mülkiyet ve
adil yargılanma hakları ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ve
manevi tazminat talep etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 1/4/2014 tarihinde
İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden
yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci
Komisyonunca 25/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm
tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
16/9/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5.
Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 14/10/2014 tarihli yazısında,
Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine
atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Yıldız Teknik Üniversitesi aleyhine, İstanbul 8.
İcra Müdürlüğünün E.2007/17825 sayılı dosyasında 320.907,28 TL asıl alacak ve
67.481,50 TL faizin ödenmesi amacıyla 11/10/2007 tarihinde ilamsız icra takibi
başlatmıştır.
8. Davalının icra takibine itirazı üzerine başvurucu, 12/12/2007
tarihinde İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinde icra takibine itirazın
iptali davası açmıştır.
9. Yeni ticaret mahkemelerinin kurulmasından sonra yargılamaya
İstanbul 40. Asliye Ticaret Mahkemesinde devam edilmiştir.
10. Mahkeme, 27/12/2011 tarih ve E.2011/39, K.2011/122 sayılı
kararıyla; taraflar arasındaki sözleşme ve bilirkişi raporları ile tüm dosya
kapsamına göre davanın kısmen kabulüne, 236.558,00 TL asıl alacak ve 29.727,46
TL faiz üzerinden takibin devamına karar vermiştir.
11. Karar başvurucu ve davalı
Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından tehiri icra talepli olarak temyiz edilmiştir.
12. Davalı Yıldız Teknik Üniversitesi, İcra Müdürlüğüne
başvurarak Devlet kurumu olması nedeniyle teminatsız şekilde tehiri icra kararı
verilmesini talep etmiş, İcra Müdürlüğünce davalı kuruma, Yargıtaydan
teminatsız olarak tehiri icra kararı getirmesi için süre verilmiştir.
13. İstanbul 8. İcra Müdürlüğü,
24/2/2012 tarihinde İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesine başvurarak, borçlu
kurumun teminat göstermeksizin tehiri icra kararı talep ettiğini belirtmiş ve
bu konuda karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
14. Mahkemece, 8/3/2012 tarih ve
E.2012/5 Değişik İş sayılı kararla; ilamı temyiz eden davalı borçlunun Devlet
olduğu gerekçesiyle 9/6/1932 tarih ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"nun 36.
maddesinin ikinci fıkrası gereği teminat alınmasına yer olmadığına evrak
üzerinde yapılan inceleme sonucu karar verilmiştir. Anılan kararın başvurucuya
tebliğ edilip edilmediği anlaşılamamıştır.
15. Tarafların temyizi üzerine
İstanbul 40. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen karar, Yargıtay 15. Hukuk
Dairesinin 6/6/2013 tarih ve E.2012/3844, K.2013/3863 sayılı ilâmıyla
onanmıştır.
16. İstanbul 8. İcra
Müdürlüğünce, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin hükmü onaması üzerine, dosyadaki
tüm alacaklar hesaplanarak 18/9/2013 tarihinde, toplam 556.437,56 TL
başvurucunun hesabına yatırılmıştır.
17. Tarafların karar düzeltme
istemi ise Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 3/2/2014 tarih ve E.2013/6116,
K.2014/629 sayılı ilâmıyla reddedilmiştir.
18. Karar, başvurucuya 17/3/2014
tarihinde tebliğ edilmiştir.
19. Başvurucu, 1/4/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
20. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 30. maddesi, 22/4/1926 tarih ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun
355 ve devamı maddeleri, 2004 sayılı Kanun’un 36. ve 67. maddeleri, 18/6/1927 tarih ve 1086 sayılı mülga
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 443. maddesi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
21. Mahkemenin 17/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 1/4/2014 tarih ve 2014/4506 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu, İstanbul 40. Asliye Ticaret Mahkemesinde
açtığı itirazın iptali davasında, bilirkişi heyetinden dört ayrı rapor alındıktan
sonra bu raporlar yeterli görülmeyerek başka bir heyetten yeni bir rapor
alındığını ancak, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmediğini ve hatalı
rapora dayalı olarak davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, yargılamanın 6
yılı aşkın bir süre devam ettiğini ve makul sürede bitirilmediğini, ayrıca
hükmün icrası aşamasında davalının devlet kurumu olması nedeniyle teminat
alınmadan icranın durdurulması nedeniyle Anayasa"nın 10. maddesine aykırı
hareket edildiğini belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma hakları ile eşitlik
ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı
İddiası
23. Anayasa’nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
24. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
25. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
26. Anılan kurallar uyarınca,
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik
içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti
niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça
Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
27. Somut olayda başvurucu,
İstanbul 40. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı davada Mahkemece bilirkişi
heyetinden dört ayrı rapor alındığını, bu raporlar yeterli görülmeyerek başka
bir heyetten yeni bir rapor alındığını, raporlar arasındaki çelişkinin
giderilmediğini ve hatalı rapora dayalı olarak davanın kısmen kabulüne karar
verildiğini belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
28. Başvurucu, Yıldız Teknik
Üniversitesi aleyhine yaptığı ilamsız icra takibine itiraz edilmesi üzerine
12/12/2007 tarihinde İstanbul 40. Aliye Ticaret Mahkemesinde itirazın iptali
davası açmıştır. Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ile
başvurucunun yaptığı iş konusunda bilirkişi heyetinden rapor alınmış,
tarafların rapora itiraz etmeleri üzerine ek rapor tanzim ettirilmiştir. Ek
rapora başvurucu ve davalının itiraz etmesi üzerine iki ayrı ek rapor
alınmıştır. Tarafların ek raporlara da itiraz etmeleri nedeniyle yeniden
oluşturulan bilirkişi heyetine rapor tanzim ettirilmiştir. Mahkeme, tüm dosya
kapsamını, taraflar arasındaki sözleşmeyi incelemiş, başvurucunun yaptığı işi
değerlendirmiş ve son alınan bilirkişi raporunu da dikkate alarak davanın
kısmen kabulüne karar vermiştir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesince 6/6/2013
tarihinde hüküm onanmış, karar düzeltme isteminin reddedildiği 3/2/2014 tarihi
itibarıyla karar kesinleşmiştir.
29. Mahkemenin gerekçesi ve
başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemesi
tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
30. Başvurucu, yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi
olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı
tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı
bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının
Derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt
sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik
oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
31. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de
içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. İcranın Teminatsız Geri
Bırakılması Nedeniyle Mülkiyet Hakkının ve Eşitlik İlkesinin İhlali İddiası
32. 6216 sayılı
Kanun’un “Bireysel başvuru usulü”
kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun,
başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”
33. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün “Başvuru süresi ve mazeret” başlıklı 64.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekir.”
34. Bireysel başvurunun ön şartlarından
birisi de başvuru süresidir. Süre, başvurunun her aşamasında dikkate alınması
gereken bir usul hükmüdür.
35. Bireysel başvuruların, 6216 sayılı
Kanun"un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük"ün
64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler yahut yurt
dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir (B. No: 2012/1075,
12/2/2013, §§ 18-19).
36. Somut olayda başvurucu, Mahkemece
verilen kararın icrası aşamasında, davalının devlet kurumu olması nedeniyle
teminat alınmaksızın icranın durdurularak eşitlik ilkesinin ve mülkiyet
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
37. 2004 sayılı Kanun"un 36.
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
“İlâma karşı istinaf veya temyiz yoluna
başvuran borçlu, hükmolunan para veya eşyanın resmî bir mercie depo edildiğini
ispat eder yahut hükmolunan para veya eşya kıymetinde icra mahkemesi tarafından
kabul edilecek taşınır rehni veya esham veya tahvilât
veya taşınmaz rehni veya muteber banka kefaleti
gösterirse veya borçlunun hükmolunan para ve eşyayı karşılayacak malı mahcuz
ise icranın geri bırakılması için bölge adliye mahkemesi veya Yargıtaydan karar alınmak üzere icra müdürü tarafından
kendisine uygun bir süre verilir. Bu süre ancak zorunluluk hâlinde
uzatılabilir.
Borçlu, Devlet veya adlî yardımdan yararlanan
bir kimse ise teminat gösterme zorunluluğu yoktur.”
38. 1086 sayılı mülga Kanun"un
443. maddesi şöyledir:
“Temyizi dâva icrayı tehir etmez. Ancak müstedi
indettemyiz haksız çıktığı takdirde mahkûmun bihi eda ve teslim edeceğine dair kefaleti kaviye göstermek
veyahut mahkumunbih olan nutuk ve eşyayı bir mevkii
resmiye depozito etmek veya hasmı tarafından emval ve emlâkı
haczedilmiş olmak şartiyle Mahkemei
Temyiz talep üzerine müstacelen icranın tahirine
karar verebilir.
Müstedi Devlet
ise veya müzahareti adliyeye nail olup da dâvanın ve
hükmün mahiyetine ve ahvali saireye nazaran icranın
tehiri icap ediyorsa bilâ teminat icranın tehirine
karar verilebilir.
Nafaka hükümleri müstesnadır.
Gayrimenkule ve buna mütaallik
aynı haklara ve aile ve şahsın hukukuna mütedair hükümler katiyet kesbetmedikçe icra olunamaz.
Hükmün kesinleştiği; ilâmın altına veya arkasına yazılıp
tarih ve mahkeme mührü konmak ve mahkeme başkanı veya hâkimi tarafından
imzalanmak suretiyle belirtilir.”
39. 1086 sayılı mülga Kanun"un
halen yürürlükte olan 443. maddesine göre, gayrimenkule ve buna müteallik ayni
haklara dair hükümler kesinleşmedikçe infaz edilemez ancak, konusu para veya
eşyaya ilişkin bir karar temyiz edilmiş olsa bile icra edilebilir. 2004 sayılı
Kanun"un 36. maddesine göre ise kararı temyiz eden borçlu, hükmolunan para veya
eşyayı depo eder veya teminat gösterirse temyiz sonucuna kadar icra geri
bırakılır. Bu iki hükümle infaz yönünden alacaklı ve borçlunun çıkarları,
karşılıklı olarak dengede tutulmuş olmaktadır.
40. Para veya eşyaya ilişkin bir
kararın temyizi halinde borçlu teminat göstererek icranın geri bırakılması
talebinde bulunabilir. İcra Müdürlüğü bu durumda, icranın geri bırakılması için
Yargıtaydan karar alınmak üzere borçluya uygun bir
süre verir. Bu durumun istisnası olarak borçlu Devlet ise teminat gösterme
zorunluluğu bulunmamaktadır.
41. Başvuru konusu olayda,
başvurucu tarafından açılan dava sonucunda İstanbul 40. Asliye Ticaret
Mahkemesince 27/12/2011 tarihinde davanın kısmen kabulüne ve 236.558,00 TL asıl
alacak ve 29.727,46 TL işlemiş faiz üzerinden takibin devamına karar
verilmiştir. Karar, davalı Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından tehiri icra
talepli olarak temyiz edilmiştir.
42. Davalı Yıldız Teknik
Üniversitesi, İcra Müdürlüğüne başvurarak Devlet kurumu olması nedeniyle
teminatsız şekilde tehiri icra kararı verilmesini talep etmiş, İcra
Müdürlüğünce borçlu kuruma Yargıtaydan teminatsız
olarak tehiri icra kararı getirmesi için süre verilmiştir.
43. İstanbul 8. İcra Müdürlüğü,
24/2/2012 tarihinde İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesine başvurarak, borçlu kurumun
teminat göstermeksizin tehiri icra kararı talep ettiğini belirtmiş ve bu konuda
karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
44. Mahkemece, 8/3/2012 tarih ve
E.2012/5 Değişik İş sayılı karar ile ilâmı temyiz eden davalı borçlunun Devlet
olduğu gerekçesiyle 2004 sayılı Kanun"un 36. maddesinin ikinci fıkrası gereği
teminat alınmasına yer olmadığına evrak üzerinde yapılan inceleme sonucu karar
verilmiştir. Anılan kararın başvurucuya tebliğ edilip edilmediği
anlaşılamamıştır.
45. İstanbul 40. Asliye Ticaret
Mahkemesince verilen kararın Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 6/6/2013 tarihli
ilâmıyla onanması üzerine İstanbul 8. İcra Müdürlüğünce, dosyadaki tüm
alacaklar hesaplanarak 18/9/2013 tarihinde, 556.437,56 TL başvurucuya ödenmiştir.
46. Başvurunun incelenmesinde,
İstanbul 8. İcra Müdürlüğünün yazısı üzerine İstanbul 17. İcra Hukuk
Mahkemesince davalı borçlunun Devlet olduğu gerekçesiyle teminat alınmasına yer
olmadığına evrak üzerinde yapılan inceleme sonucu verilen kararın başvurucuya
tebliğ edilip edilmediği anlaşılamamışsa da İstanbul 40. Asliye Ticaret
Mahkemesince verilen kararın Yargıtay tarafından onanması sonucu, 18/9/2013
tarihinde başvurucuya ödeme yapıldığı, dolayısıyla bu tarihte tehiri icra
kararının hüküm ve sonuçlarının ortadan kalktığı belirlenmiştir. Başvurucu,
tehiri icra kararının hükümsüz kaldığı 18/9/2013 tarihinden itibaren otuz gün
içinde bireysel başvuruda bulunması gerekirken, bu sürenin aşılmasından sonra
1/4/2014 tarihinde başvuruda bulunmuştur. Dolayısıyla başvuruda süre aşımı
bulunduğu sonucuna varılmaktadır.
47. Açıklanan nedenlerle, ihlale
neden olduğu iddia edilen karara ilişkin olarak otuz gün geçtikten sonra
yapılan başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin “süre aşımı”
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Yargılamanın Makul Sürede Tamamlanmadığı
İddiası
48. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek
başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
49. Başvurucu, 12/12/2007 tarihinde açtığı ilamsız icra
takibine itirazın iptali davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek,
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
50. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde
yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili
hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle,
Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede
yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
51. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
52. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi
uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede
karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, alacağın tahsili
amacıyla yapılan ilamsız icra takibine itiraz edilmesi üzerine İstanbul 40.
Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan itirazın iptali davasında, 1086 sayılı mülga
Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut
yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama
olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
53. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak,
uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka
bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih somut başvuru açısından
12/12/2007 tarihidir.
54. Sürenin bitiş tarihi ise yargılamanın sona erme tarihidir
(B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Somut başvuru açısından bu tarih Mahkemece
verilen hükme yönelik karar düzeltme isteminin Yargıtay tarafından reddedildiği
3/2/2014 tarihidir.
55. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
başvurucu, Yıldız Teknik Üniversitesi aleyhine yaptığı ilamsız icra takibine
itiraz edilmesi üzerine 12/12/2007 tarihinde İstanbul 40. Aliye Ticaret
Mahkemesinde itirazın iptali davası açmıştır. Mahkemece, taraflar arasındaki
sözleşme hükümleri ile başvurucunun yaptığı iş konusunda bilirkişi heyetinden
rapor alınmış, tarafların rapora itiraz etmeleri üzerine ek rapor tanzim
ettirilmiştir. Ek rapora başvurucu ve davalının itiraz etmesi üzerine iki ayrı
ek rapor alınmıştır. Tarafların ek raporlara da itiraz etmeleri nedeniyle
yeniden oluşturulan bilirkişi heyetinden rapor alınmış ve 27/12/2011 tarihinde
davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Temyiz üzerine Yargıtay 15. Hukuk
Dairesince 6/6/2013 tarihinde hüküm onanmış, karar düzeltme isteminin
reddedildiği 3/2/2014 tarihi itibarıyla karar kesinleşmiştir.
56. 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul
hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-64).
57. Başvuruya konu ilamsız icra takibine itirazın iptali
davasının incelenmesinde; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, yargılamanın
niteliği, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan
engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında davanın karmaşık
niteliğinin olmadığı ve somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini
gerektirecek bir yön bulunmadığı, söz konusu altı yılı aşkın yargılama
sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
58. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
59. Başvurucu, ihlalin tespitini, mülkiyet ve adil yargılanma
hakları ile eşitlik ilkesinin ihlali nedeniyle 266.300,68 TL maddi tazminat,
makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle manevi tazminat ödenmesini
talep etmiştir.
60. 6216 sayılı Kanun"un “Kararlar” kenar
başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
61. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin altı yılı aşkın süre eden yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
4.150,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
62. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia
edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun
maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
63. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1.
Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2.
İcranın teminatsız geri bırakılması nedeniyle mülkiyet hakkı ve eşitlik
ilkesinin ihlali yönündeki
iddiasının “süre aşımı” nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3.
Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
4.
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 4.150,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
17/11/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.