16. Ceza Dairesi 2016/5470 E. , 2017/3997 K.
"İçtihat Metni" Mahkeme Kararı : Ağır Ceza Mahkemesi
Hüküm : TCK’nın 314/2, 220/6, 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi, TCK’nın 62, 53, 58/9, 63. maddeleri uyarınca mahkumiyet.
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca Dairemiz kararına karşı yapılan itirazın, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle 5271 sayılı CMK"nın 308. maddesine eklenen 2 ve 3. fıkralar uyarınca bir bütün olarak incelenmesinde;
“Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” suçundan sanık ...’ın TCK’nın 314/2, 220/6, 3713 sayılı Kanunun 5, TCK’nın 62, 53, 58/9, 63 maddeleri uyarınca 8 yıl 9 ay hapis cezası ile mahkumiyetine dair İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.05.2013 tarih ve 2013/10 Esas, 2013/112 Karar sayılı hükmünün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 09.11.2015 tarih ve 2015/3691 Esas, 2015/3823 Karar sayılı ilamı ile anılan mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 26.06.2016 tarih ve KD - 2016/191756 sayılı itiraz yazısı ile;
“Sanık ve hükme esasa alındığı anlaşılan aynı mahkemenin 2010/83 esas sayılı dosyasındaki diğer sanıklar hakkında ortak iddianame ile dava açılmış olup, sanık müdafiinin söz konusu dosyada 45 gün rapor alması nedeniyle evrakın tefrikine karar verilerek İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/10 esas sayılı dosyasına kaydedilerek bu dosya üzerinden yargılamaya devam edildiği anlaşılmıştır.
Diğer sanıklar hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/83-2012/317 Esas-Karar sayılı kararı üzerinden verilen 10 yıl 6 ay hapis cezasına ilişkin mahkumiyet hükümleri Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 10.06.2014 gün ve 2014/1237-2014/6985 Esas-Karar sayılı kararı ile ‘.... Sanıklara atılı suç için iki sınır arasında temel ceza belirlenirken suçun işleniş biçimi, meydana gelen zararın ağırlığı, örgüt adına işlenen suçların niteliği nazara alınmak suretiyle adalet ve hakkaniyet kurullarına uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle fazla ceza tayini’ gerekçesiyle BOZULMASINA, karar verildiği anlaşılmıştır. Bozmaya uyularak İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 16.09.2015 gün ve 2014/265-2015/227 Esas-Karar sayılı dosyası üzerinden yeniden yargılamaya devam edilerek diğer dosya sanıkları ..., ... , ..., ..., ... ve ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan temel cezanın asgari hadden tayini ile neticeten 7 yıl 6 ay hapis cezasına hükmedildiği kararın sanıklar müdafii tarafından lehe temyiz edildiği ancak itiraz tarihi itibariyle henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
Her iki davadaki eylemler ve tarihlerin aynı olması, her iki davada da sanıkların örgütsel konumlarının birbirlerinden farklı olmaması, mahkemelerin kabulünün de her iki dava dosyasında sanıkların eylemlerinin eylem birliği içerisinde iştirakle işlendiği yönünde olması karşısında; ceza adaletinin temini bakımından, sanığa atılı suç için iki sınır arasında temel ceza belirlenirken suçun işleniş biçimi, meydana gelen zararın ağırlığı, örgüt adına işlenen suçların niteliği ve diğer dosya sanıklarına verilen hapis cezalarının miktarları da nazara alınmak suretiyle adalet ve hakkaniyet kurullarına uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle fazla ceza tayini, gerek dosya kapsamından gerek Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin diğer sanıklar hakkındaki bozma kararı ile itiraza konu Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin dosya sanığı hakkındaki onama kararı karşısında usul ve kanuna uygun bulunmamıştır…” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Dairemiz kararına karşı yapılan itirazın, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle 5271 sayılı CMK"nın 308. maddesine eklenen 2 ve 3. fıkralar uyarınca bir bütün olarak incelenmesinden;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazı sonucu çözümü gereken hususun; sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan dolayı temel ceza belirlenirken suçun işleniş biçimi, meydana gelen zararın ağırlığı, örgüt adına işlenen suçların niteliği nazara alınmak suretiyle adalet ve hakkaniyet kurullarına uygun bir cezaya hükmedilip edilmediği noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
İncelenen dosya kapsamına göre;
Yerel mahkemece, temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşma gerekçesi olarak TCK’nın 61. maddesindeki cezanın belirlenmesine ilişkin ölçütler göz önünde bulundurularak sanığın cezalandırıldığı; söz konusu suçla uyumlu ve benzer şekilde görevi yaptırmamak için direnme suçundan dolayı hükmolunan mahkumiyete konu hapis cezasının da belirlenmiş olduğu anlaşılmıştır.
Sanık ve sanık hakkında kurulan hükme esas alınan İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2010/83 Esas sayılı dosyasındaki ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında ortak iddianame ile açılan davadan, sanığın mahkumiyetine hükmolunan eldeki davanın tefrik edildiği; adı geçen diğer sanıklar hakkındaki silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2010/83 Esas, 2012/317 Karar sayılı mahkumiyet hükümlerinin Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 10.06.2014 tarih ve 2014/1237 Esas, 2014/6985 Karar sayılı ilamı ile “.... Sanıklara atılı suç için iki sınır arasında temel ceza belirlenirken suçun işleniş biçimi, meydana gelen zararın ağırlığı, örgüt adına işlenen suçların niteliği nazara alınmak suretiyle adalet ve hakkaniyet kurullarına uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle fazla ceza tayini” gerekçesiyle BOZULMASINA karar verildiği; söz konusu bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda ise İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 16.09.2015 tarih ve 2014/265 Esas, 2015/227 Karar sayılı hüküm ile adı geçen diğer sanıkların silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan temel ceza alt sınırdan belirlenmek suretiyle sonuç olarak 7 yıl 6 ay hapis cezasıyla mahkumiyetlerine hükmedildiği anlaşılmış olup, adı geçen diğer sanıklar hakkındaki söz konusu mahkumiyet hükümlerinin ise müdafileri tarafından temyiz edilmiş olup, itiraz ve karar düzeltme incelemesi sırasında henüz kesinleşmemiş oldukları tespit edilmiştir.
İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 16.09.2015 tarih ve 2014/265 Esas, 2015/227 Karar sayılı kararında sanıklar ..., ..., ...,... , ... ve ...’ın 27.11.2009 tarihinde meydana gelen olaylar sırasında müştekilerin evlerinin balkonlarında asılı olan Türk bayraklarını indirerek 27.11.2009 tarihli “Devletin egemenlik alametlerini aşağılamak”, “5816 sayılı Kanun’a muhalefet”, “Görevi yaptırmamak için direnme” ve “Mala zarar verme suçlarını” işledikleri sabit olmadığından CMK"nın 223/2-e maddesi gereğince ayrı ayrı beraatlerine hükmolunduğu; itiraza ve incelemeye konu olan eldeki davada ise sanık ...’ın görevi yaptırmamak için direnme suçundan mahkumiyetine hükmolunduğu, dolayısıyla aynı eylem içinde söz konusu suçu oluşturan fiili de işlediği anlaşılmıştır.
TCK’nın “Cezanın belirlenmesi” başlıklı 61. maddesine göre;
“(1) Hakim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler.”
şeklinde düzenlenmiştir.
Buna göre, alt ve üst sınırlar arasında bir ceza belirlenmesi gerektiğinde göz önünde bulundurulması gereken ölçütler, TCK’nın 61. maddesinin birinci fıkrasında belirlenmiş olmakla birlikte, genel nitelikte belirtilen bu ölçütlerin her biri her suça uymayabileceğinden, her suç için tüm ölçütlerin değil, sadece ilgili suça uyanların göz önünde bulundurulması gerekir. Örneğin, taksirli suçlar açısından TCK’nın 61. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde yer alan “failin güttüğü amaç ve saik” ölçütü uygulanamaz.
TCK’nın “Adalet ve kanun önünde eşitlik” başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrasına göre; “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” Söz konusu bu hükümden anlaşılacağı üzere, cezanın, işlenen fiilin ağırlığına uygun olarak belirlenmesi gerekir.
Yapılan tüm bu açıklamalar ve anılan kanuni düzenlemelere göre, silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçu açısından temel cezanın belirlenmesinde; failin kasta dayılı kusurunun ağırlığı ile birlikte amaç ve saiki, suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, kusurun belirlenmesi sırasında suç konusunun önem ve değeri ile meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığının da göz önünde bulundurulması gerektiği tartışmasızdır.
Cezanın belirlenmesine dair söz konusu ölçütler ise yargılamayı gerçekleştiren hakim tarafından, dosya yansıyan ve toplanan deliller ile uyumlu olarak her olayın özelliğine göre yasal gerekçelere uygun olarak belirlenir. Bu noktada özellikle belirtilmek gerekir ki; olayın kabul şekli de dosyaya yansıyan ve toplanan delillere uygun olarak hakime tarafından belirlenir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 16.09.2015 tarih ve 2014/265 Esas, 2015/227 Karar sayılı kararında sanıklar
..., ..., ... ve ...’ın 27.11.2009 tarihinde meydana gelen olaylar sırasında müştekilerin evlerinin balkonlarında asılı olan Türk bayraklarını indirerek 27.11.2009 tarihli “Devletin egemenlik alametlerini aşağılamak”, “5816 sayılı Kanun’a muhalefet”, “Görevi yaptırmamak için direnme” ve “Mala zarar verme suçlarını” işledikleri sabit olmadığından CMK"nın 223/2-e maddesi gereğince ayrı ayrı beraatlerine hükmolunduğu; itiraza ve incelemeye konu olan eldeki davada ise sanık ...’ın görevi yaptırmamak için direnme suçundan mahkumiyetine karar verildiği, dolayısıyla aynı eylem içinde söz konusu suçu işlediği anlaşılmıştır. Bu haliyle, yerel mahkemece sanığın eylemdeki durumu gözetilerek temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesinde gösterilen “suçun işleniş biçimi” şeklindeki gerekçe TCK’nın 61. maddesine ve dosya kapsamına uygundur. Yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma ve adaleti sağlama yolunda çaba harcayan, sanığı birebir gözlemleyen yerel mahkemece, alt sınırı 5 yıl, üst sınırı ise 10 yıl olan silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçunda temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak 7 yıl olarak tayin ve takdir edilmesinde isabetsizlik bulunmamakta olup, bu uygulama TCK’nın 3/1 maddesinde düzenlenen “orantılılık” ilkesine de aykırılık oluşturmadığından, Dairemizin 09.11.2015 tarih ve 2015/3691 Esas, 2015/3823 Karar sayılı onama kararı isabetli bulunmuştur.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazının yerinde olmadığı ve Dairemizin 09.02.2016 tarih ve 2015/7466 Esas, 2016/1025 Karar sayılı kararının düzeltilmesini gerektiren bir neden bulunmadığı anlaşıldığından, itirazın değerlendirilmesi için dava dosyasının Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 03.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.