20. Hukuk Dairesi 2015/2190 E. , 2016/1125 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan ... ve ... vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... ili, ... ilçesi, ... mahallesinde bulunan 1704 parsel sayılı 18.000,69 m², 1716 parsel sayılı 6.107,59 m², 1752 parsel sayılı 319,62 m² yüzölçümündeki taşınmazlar, kadastro tutanaklarının beyanlar hanesine “6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca ... adına orman sınırları dışına çıkarıldığı ve ... oğlu ... tarafından 2011 tarihinden beri fındık bahçesi olarak kullanıldığı”, 1842 parsel sayılı 3.111, 82 m² yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine “6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca ... adına orman sınırları dışına çıkarıldığı ve ... kızı ... tarafından 1980 tarihinden beri fındık bahçesi olarak kullanıldığı”, 1843 parsel sayılı 3.128,18 m² yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine “6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca ... adına orman sınırları dışına çıkarıldığı ve ... kızı ... tarafından 1980 tarihinden beri fındık bahçesi olarak kullanıldığı” şerhleri yazılmak suretiyle ... adına tespit edilmiştir.
Asıl dosya davacıları ... ... mirasçıları, dava dilekçelerinde, kadastro çalışmaları sırasında, davaya konu 1704 ve 1752 sayılı parsellerin yanlışlıkla davalı adına yazıldığını, 1843 sayılı parselin asıl yüzölçümü 4500 m² iken kadastro sırasında eksik tespit edildiğini, 1842 sayılı parselin ise ... adına tespit edildiğini oysa teyzeleri ......."in 1716 sayılı parseli kullandığını beyanla, tüm bu yanlış işlemlerin düzeltilmesi ile 1752 sayılı parselin ... ... mirasçıları olan ..., ..., ..., ..., ... ve ... adlarına, 1704 sayılı parselin ise köye ait fındık harmanı olarak tescilini talep etmişlerdir.
Birleştirilen .../... E. sayılı dosyanın davacısı ... ise dava dilekçesinde, 1842 sayılı parselin murisleri ... ..."na, 1704 sayılı parselin ise dedeleri ... ..."na ait olduğunu belirterek kendisi ve müşterekleri ..., ... ... ile ... adlarına tapuya kayıt ve tescillerine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile çekişmeli 1704 ve 1843 parsel sayılı taşınmazların tespit gibi tescillerine, 1842 parsel sayılı taşınmazın tespitinin iptali ile 27.08.2013 tarihli fen bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 2.105,59 m² yüzölçümündeki bölümünün aynı parsel numarası ile ... kızı ... adına, (A) harfiyle gösterilen 1.006,23 m² yüzölçümündeki bölümünün ... ... mirasçıları adına ve hisseleri oranında tapuya tesciline, 1752 parsel sayılı taşınmazın ... ... mirasçıları adına ve miras payları oranında tapuya tesciline, 1716 parsel sayılı taşınmaz hakkında açılmış bir dava bulunmadığından tutanak aslının Tapu Müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, davalılardan ... ve ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen Ek-4. maddesi uyarınca yapılan kullanım kadastrosuna itiraza ilişkindir.
Yörede, 1992 yılında 6831 sayılı Orman Kanununun 3302 sayılı Kanunla değişik hükümlerine göre orman kadastrosu ve 2/B uygulaması yapılmış ve 27/04/1993 tarihinde kesinleşmiştir. Yine, 2012 yılında 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanununa eklenen Ek 4. maddesi gereğince kullanım kadastrosu yapılmış; çekişmeli parsellerin tutanakları itiraz edildiğinden kesinleşmemiştir.
Şöyle ki; kullanım kadastrosu, öncesi orman iken 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca ... adına orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazlar hakkında yapılmakta ve kapsamının taşınmazların fiili kullanım durumlarının tespitinden ibarettir. Dolayısıyla, davacıların açtıkları davanın, 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanununa eklenen Ek 4. maddesi gereğince kullanım kadastrosuna itiraz niteliğinde anlaşılması zorunlu olup, kullanım kadastrosuna askı ilânı süresinde açılan kadastro işlemlerine itiraz niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.
Kesinleşen 2/B alanında kalan taşınmazlar, 3402 sayılı Kanunun 18. maddesi gereğince ...ye ait yerlerden olduğu gibi 27 Ocak 2009 gününde yürürlüğe giren 5831 sayılı Tapu Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 5. maddesi ile 6831 sayılı Kanuna eklenen, Ek madde 10’da aynen “Bu Kanunun; 20/6/1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2. maddesiyle 23/09/1983 tarihli ve 2896 sayılı Kanun ve 5/6/1986 tarihli ve 3302 sayılı Kanunla değişik 2. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendi uygulamaları ile orman sınırları dışına çıkarılan yerler, çıkarma işleminin kesinleştiği tarihten itibaren kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemez.” düzenlemesi ile hüküm altına alınmıştır. Davacılar her ne kadar davalarını mülkiyete yönelik tescil talepli açmış iseler de yukarıda anlatıldığı üzere, çekişmeli parseller 2/B niteliğinde olduğundan, dava konusu parsellerin mülkiyetinin ...ye ait olduğu hususu tartışmasız olup, kesinleşen 2/B parsellerinin zilyetliğe dayalı olarak kazanılması ve mahkemece kişiler adına tescile karar verilmesi olanaklı değildir. Bu nedenle "Çoğun içinde az da vardır." ilkesi gereğince, davacıların talep konusunun, çekişmeli taşınmazların kadastro tutanaklarının beyanlar hanesindeki şerhlerin düzeltilmesine yönelik olduğunun anlaşılması ile mahkemece temyize konu taşınmazların kullanım durumuna ilişkin gerekli inceleme ve araştırma yapılmalıdır.
Davanın yukarıda belirtilen niteliğine göre, mahkemece yapılan keşif yetersiz olup, taşınmazların kimden kime kaldığı ve kullanım durumu tam olarak belirlenememiştir.
Öyleyse; yukarıda açıklandığı üzere mülkiyeti ...ye ait olduğu tartışmasız bulunan kesinleşen 2/B niteliğindeki bu tür yerlerde davacıların tescil talebi dinlenemeyeceğinden, dava konusu taşınmazların kadastro tutanaklarında bulunan kullanıcı şerhlerinin gerçeği yansıtacak şekilde düzeltilmesi amacıyla, mahallinde yeniden yapılacak keşifte, olabildiğince yaşlı tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan kişiler arasından belirlenecek üç kişilik yerel bilirkişi kurulu, fen bilirkişisi ve taraf tanıklarının katılımıyla yeniden keşif icra edilmeli, keşif sırasında yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından, taşınmazın kim tarafından, ne şekilde ve ne zamandan beri kullanıldığı, davaya konu taşınmazların kök muristen kaldığı iddia edildiğinden murisin ölümünden sonra taksime konu edilip edilmediği, edildi ise davalı taşınmazların kim yada kimlere isabet ettiği ile parsellerin mirasçıları arasında hangi miktarda ne şekilde paylaşıldığı, fiili paylaşım olan parsel varsa taşınmaz bölümlerinin arasındaki sınırın tam olarak nereden geçtiği ve taşınmaz bölümlerinin miktarları yerel bilirkişi, tespit bilirkişisi ve taraf tanıklarından sorulup duraksamaksızın saptanmalı, taşınmazlar üzerinde varsa muhdesatların kaç yılında kimler tarafından yapıldığı hususları sorularak olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, tespit tarihi itibariyle kullanıcı veya kullanıcıların kimler olduğu belirlenmeli, bilirkişi ve tanık beyanları arasında çelişki olduğu takdirde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişki giderilmeli ve bundan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek, dava konusu taşınmazların kullanım durumu hakkında duraksamaya yer vermeyecek şekilde bir karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler gözardı edilerek eksik inceleme ve araştırma ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı ... vekili ve davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün 1842 ve 1756 sayılı parsellere ilişkin BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 28/01/2016 tarihinde oy birliği ile karar verildi.