15. Ceza Dairesi 2017/9064 E. , 2019/11555 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Sanık hakkında; müşteki ..."ya yönelik eylemi nedeniyle,
1-Nitelikli dolandırıcılık suçundan beraat,
2-Resmi belgede sahtecilik suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına
Resmi belgede sahtecilik suçundan sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar ile dolandırıcılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, O yer Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık hakkında; İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 19/10/2012 tarihli iddianamesi ile, müşteki ...’ nün imzasını taklit ederek şirket adına düzenlediği senet ve çekleri piyasada kırdırarak bedellerini tahsil edip uhdesine geçirmesi şeklindeki eylemi nedeniyle mağdur ...’ye yönelik "dolandırıcılık" suçundan cezalandırılması için kamu davası açıldığı halde, sanık hakkında bu suç yönünden sanığın eylemine temas eden “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan” hüküm kurulmamış ise de, zamanaşımı süresi içerisinde bu konuda hüküm kurulması mümkün görülmüştür.
Sanığın müşteki ...’ nün sahibi ve temsilcisi olduğu ... Ortapedi San. ve Tic. Ltd. Şti’de muhasebe elemanı olarak çalıştığı, sanığın kendisine verilen genel vekaletnamede kambiyo senedi tanzim etme yetkisi bulunmadığı halde sanığın şirket müdürü müşteki ..."nün imzasını taklit ederek keşidecisi ... Ortapedi şirketi olan hamiline yazılı 7.000 TL ve 5.700 TL bedelli iki adet çek ve alacaklı ..., borçlusu ... Ortopedi şirketi olan 2.900 TL bedelli senedi düzenleyerek piyasada kırdırmak suretiyle bedellerini tahsil ettiği ve müştekinin yetkilisi olduğu şirket aleyhine icra takibi yapılmasına sebebiyet verdiği, bu suretle sanığın üzerine atılı suçu işlediği iddia edilen olayda;
1-Sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yönelik temyiz talebinin incelenmesinde;
5271 sayılı CMK"nın 231. maddesine göre verilen ve davayı sonuçlandırıcı nitelikte olmayan "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına" ilişkin karara karşı aynı kanunun 231/12. maddesine göre itiraz yolu açık olup temyiz olanağı bulunmadığı, sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karara karşı yapılan itiraz üzerine, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yaptığı inceleme sonucunda verilen ret kararı ile verilen hükmün kesinleştiği anlaşıldığından, o yer Cumhuriyet Savcısı temyiz isteminin, 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 317. maddesi gereğince REDDİNE,
2-Sanık hakkında dolandırıcılık suçundan verilen beraat hükmüne yönelik temyiz talebinin incelenmesinde;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2011/3-269 esas, 2012/31 sayılı kararında açıklandığı üzere; ceza yargılama hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı CYY’nın 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi ayrık hükümler bulunmakla birlikte, kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Anılan Yasanın 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
Ceza Yargılaması Yasasının 225. maddesi uyarınca ise; “hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” Bu düzenleme gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
Anılan yasal düzenlemelere göre iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması yasaya açıkça aykırılık oluşturacaktır. Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuksal çözüme kavuşturacaktır.
Ceza Yargılaması Yasasının 226. maddesinde; “sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır” hükmü getirilmiştir.
Ancak yasa koyucu bu düzenlemeyle; iddianamede anlatılan eylem değişmemiş olmakla birlikte, o eylemin hukuksal niteliğinde değişiklik olmasını anılan ilkeye aykırı görmemiş, bu gibi hallerde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre bir hüküm kurulmasına olanak sağlamıştır. Bu düzenlemenin bir sonucu olarak mahkeme, eylemin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin iddianamede hırsızlık olarak nitelendirilen eylemin, suç eşyasının kabul edilmesi suçunu oluşturacağı görüşünde olan mahkeme, sanığa ek savunma hakkı da vermek suretiyle anılan suçtan hüküm kurabilecektir. İddianamede anlatılan ve kapsamı belirlenen olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması halinde gerekli görülürse her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidilebilecektir.
Ceza Yargılaması Yasasının 225. maddesinin; “hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir” şeklindeki açık ve kesin düzenlemesi karşısında, yerel mahkemece; sanığın yargılama sonucunda sabit kabul edilen eyleminin hukuksal niteliğine göre, yasada “beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbiri, davanın reddi ve düşmesi” olarak sayılan hükümlerden birinin veya mahkûmiyet ve güvenlik tedbiri örneğinde olduğu gibi birden fazlasının kurulması ile yetinilmesi, iddianameye konu olan eylem sabit olmakla birlikte, sanık tarafından işlenmediğinin anlaşılması veya sanığın işlediğinin kesin delillerle kanıtlanamaması durumunda ise gerçek fail ya da faillere ulaşılabilmesi amacıyla suç duyurusunda bulunulması gerekmektedir. Bu durum karşısında sanık hakkında iddianamede anlatılan eylem nedeniyle hem suçu işlemediğinin sabit olması nedeniyle beraat, hem de aynı fiilin nitelendirilmesini ve delil değerlendirilmesini gerektiren başka bir suçu oluşturabileceği olasılığı üzerine suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanığın iddianamede anlatılan eyleminin ‘müşteki ...’nün sahibi ve temsilcisi olduğu ... Ortapedi isimli şirkette muhasebe elemanı olarak çalıştığı dönemde çek veya kambiyo senedi tanzim etme yetkisi bulunmadığı halde kendi kişisel ihtiyaçları için müşteki ..."nün imzasını taklit ederek şirket adına düzenlediği senet ve çekleri piyasada kırdırarak bedellerini tahsil edip uhdesine geçirerek şirket aleyhine icra takibi yapılmasına sebebiyet vermesinden ibaret olduğu, sevk maddesi olarak TCK’nun 158/1-d maddesi gösterilmiş ise de iddianamede anlatılan eyleminin TCK’nun 155/2 maddesinde düzenlenen hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçuna temas ettiği, ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 08.06.1997 gün ve 88/147 sayılı kararında da açıklandığı üzere, bir olayın açıklanması sırasında başka bir olaydan da söz edilmesi o olaydan da dava açıldığı anlamına gelmeyeceğinden cihetle; sanığın suça konu senedi vererek para tahsil ettiği mağdur ...’a karşı eyleminden dolayı açılmış bir dava bulunmadığı, hükmün konusunun iddianamedeki fiil olduğu gözetilmeden, iddianame kapsamı dışına çıkılarak sanık hakkında ...’a karşı eyleminden dolayı dava açılmayan dolandırıcılık suçundan beraat hükmü verilmesi,
Yasaya aykırı, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 13.11.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.