11. Hukuk Dairesi 2020/3146 E. , 2021/6211 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BURSA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 5. HUKUK DAİRESİ
ASIL DAVADA DAVACI-
BİRLEŞEN DAVADA
VE SAN. TİC. A.Ş
Taraflar arasında görülen davada Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 31.05.2018 tarih ve 2016-1041/785 sayılı kararın asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi"nce verilen 30.05.2019 tarih ve 2018-1526/365 sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, 6100 sayılı Kanun"un 369. maddesi gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı vekili; davacı şirket ile davalı şirket arasında devam eden ticari ilişki bulunduğunu, davacı şirketin ücret karşılığında davalıya ticari mal satışları yaptığını, davalının mal satışları neticesinde oluşan ve cari hesaplarında gözüken borcunu ödemediğini ileri sürerek İstanbul 3. İcra Müdürlüğünün 2015/14093 esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine yapılan icra takibine itirazın iptali ile %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl davada davalı vekili; davacı ile 2014 yılında yapılan ticari işler nedeniyle davalı firmanın tüm borçlarının ödendiğini, aslında davalının 67.576,46 TL alacağının bulunduğunu, davacının bu durumu bilmesine rağmen kötüniyetli olarak icra takibine giriştiğini, davacı tarafın cari ekstresinde yer alan 24/10/2014 tarih ve 92.728,80 TL bedelli fatura ve irsaliyenin davalı şirket ile bir ilgisinin olmadığını ileri sürerek davanın reddine, %20 kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili; müvekkil firmanın davalı yanla 2014 yılında yaptıkları ticaretten dolayı toplam 60.621,60 TL alacaklı olduğunu ve müvekkili firmanın alacağının ödenmediğini ileri sürerek 60.621,60 TL alacağın avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili; asıl davada ileri sürülen sebeplerle birleşen davanın haksız olduğunu, ticari ilişkiden dolayı müvekkilinin alacaklı olduğunu ileri sürerek birleşen davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; asıl davada takip ve dava konusu 92.728,80 TL bedelli fatura içeriğini teşkil eden malların davalıya teslim edildiğinin kanıtlanamadığı, bu faturanın davalı tarafından BA formuyla maliyeye bildirilmediği, davacı tarafça davalının malı almamış ise ödeme yapmasının bir anlamı bulunmadığı ileri sürülmüş ise de taraf defterindeki kayıtlara göre davalının kimi zaman davacıdan alacaklı konuma geldiği, yani kayıtlarda davalının 92.728,80 TL"lik faturaya ilişkin olarak bu faturanın ödemesi niteliğinde hasredilebilecek bir ödeme bulunmadığı, alacağın miktarı itibariyle tanık dinlenmesinin mümkün olmadığından davacının iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle reddine, birleşen dosya yönünden ise; 92.728,80 TL"lik fatura içeriğini teşkil eden malların davacı Yıldırımlar Ltd. Şti."ne teslim edildiği ispatlanamadığından taraf defterlerindeki kayıtlara göre Yıldırımlar Ltd. Şti."nin davalı şirketten 60.621,60 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 60.621,60 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, karara karşı asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesinde; taraflara ait ticari defterler ile bağlı kayıtlar üzerinde yapılan bilirkişi incelemelerine göre davacı tarafça düzenlenen 92.728,80 TL bedelli faturanın davalı ticari defterlerinde, davalı şirket tarafından düzenlenen 6.954,86 TL bedelli iade faturasının ise davacı şirket ticari defterlerinde yer almadığı, bu durumda davacı şirketin 92.728,80 TL bedelli fatura içeriğini teşkil eden malların davalıya, davalının ise 6.954,86 TL bedelli iade faturasını davacıya teslim edildiğini kanıtlamakla yükümlü olup, davacı tarafça sunulan sevk irsaliyelerinde teslim alan kısmında yer alan... isimli kişinin nakliyeci olduğunun tarafların kabulünde olduğu, sevk irsaliyesinin teslim alan kısmında davacının da kabulünde olan nakliyeci..."nın isim ve imzası dışında başkaca bir imza ve malları teslim almaya yetkili olduğu konusunda araştırma yapılabilecek herhangi bir isim bulunmadığından sevk irsaliyesinden malların davalıya teslim edildiğinin ispat edilemediği, alacağın miktarı itibariyle tanık dinletilmesi de mümkün olmadığından ve taraflar arasında cari hesaba dayalı süre gelen ticari ilişki mevcut olup ticari defter kayıtlarına göre bazı dönemlerde davalı alacaklı konumuna geçmiş olduğundan davalı tarafından davacıya verilen 50.000.- TL ve 70.000.- TL çek ödemesinin 92.728,80 TL fatura nedeniyle yapıldığının kabulünün mümkün olmadığı gerekçesiyle asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Asıl dava icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. HMK"nın 6763 sayılı Kanunun 42. maddesi ile değişik 362/1-a maddesi hükmüne göre, Bölge Adliye Mahkemelerinin miktar veya değeri 40.000,00 TL"yi geçmeyen davalara ilişkin verdiği kararlar aleyhine temyiz yoluna başvurulamaz. Bu miktar, HMK"nın Ek 1. maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm tarihi itibarile 58.800.- TL"dir. Asıl davanın değeri 32.107,25 TL olup yukarıda anılan madde hükmüne göre temyiz sınırının altında kaldığı anlaşılmaktadır. HMK"nın 366. maddesi delaletiyle kıyasen uygulanması gereken aynı kanunun 346/2. maddesi hükmü uyarınca, kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında Bölge Adliye Mahkemesince bir karar verilmesi gerekmekle birlikte, Yargıtay tarafından da bu yolda karar verilebileceğinden, asıl davada davacı vekilinin kesin olan karara yönelik temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2- Birleşen dosya yönünden yapılan temyiz incelemesi neticesinde ise, yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl dava davacısının Bölge Adliye Mahkemesince asıl dava dosyasında verilen hükme yönelik temyiz isteminin REDDİNE, yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, birleşen dava davalısının temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince birleşen dava dosyası yönünden verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 3.105,79 TL temyiz ilam harcının temyiz eden birleşen davaya yönelik birleşen davada davalıdan alınmasına, 15/11/2021 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.