11. Ceza Dairesi 2017/4434 E. , 2017/7085 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması, suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet
I- “Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi” ve “başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması" suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine karşı sanığın temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Katılan aleyhine resmi belgede sahtecilik suçundan yürütülen soruşturmada 28.05.2007 tarihinde, hırsızlık suçundan yürütülen soruşturmada 29.05.2007 tarihinde katılanın kimlik bilgilerini kullanıp şüpheli sıfatıyla ifade veren sanık hakkında başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan kurulan hükümde zincirleme suç hükümlerinin uygulanmaması ve adli sicil kaydına göre tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında TCK’nın 58. maddesinin uygulanmaması aleyhe temyiz bulunmadığından bozma sebebi yapılmamış; 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığa yüklenen suçların sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş ve incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde eleştiri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
II- Resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne karşı sanığın temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
1-Sanığın sahte sürücü belgesi ve sahte plaka düzenleyip kullanmak suretiyle resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında; suç tarihinde yürürlükte bulunan 18.07.1997 tarih ve 23053 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 30. maddesine göre; tescil plakalarında, işlemi yapan tescil kuruluşu ile plaka basım işlemini gerçekleştiren kuruluşun mühürlerinin bulunmasının, anılan maddede 09.09.2011 gün ve 28049 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan Yönetmeliğin 3. maddesiyle yapılan değişiklikle de bu tarihten itibaren yalnızca tescil kuruluşunun mührünün bulunmasının zorunlu olduğunun hüküm altına alındığı, resmi belgede, imza, mühür gibi bulunması gerekli hususların bulunmaması halinde objektif olarak çok sayıda kişiyi aldatamayacağından suçun oluşmayacağı, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.10.2003 gün ve 232-250 sayılı, 09.10.2012 gün 2011/8-335 Esas 2012/1804 sayılı kararlarında da açıklandığı üzere; belgenin nesnel olarak aldatıcılık niteliğinin bulunması ve aldatma keyfiyetinin belgeden objektif olarak anlaşılması gerektiği, suça konu belgenin fotokopi olması durumunda hukuki sonuç doğurmaya elverişli nitelikte olmadığı, aslı bulunamayan belgelerin aldatma niteliklerinin bulunup bulunmadığının tespit edilemediği, muhatabın hatasından, dikkatsizlik veya özensizliğinden kaynaklanan fiili iğfalin, aldatma niteliğinin varlığını göstermeyeceği, belgelerde sahtecilik suçlarında aldatma niteliğinin bulunup bulunmadığının takdiri hakime ait olduğu cihetle, somut olayda, suça konu sürücü belgesinin ilgili kurum tarafından düzenlenmediğinin ve aslının ele geçmediğinin anlaşılması,.... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün 30.05.2007 tarihli ekspertiz raporunda, suça konu plakanın üzerinde basılı bulunması gereken trafiğe ait soğuk mühür izinin bulunmadığının belirtilmesi, ancak plakanın sahte olup olmadığı hususunda herhangi bir görüş bildirilmemesi karşısında; suça konu plakanın sahte olarak düzenlenip düzenlenmediğinin araştırılması, aslının duruşmaya getirtilip incelenmek suretiyle özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması, aldatıcılık niteliğinin bulunup bulunmadığının karar yerinde tartışılması ve denetime olanak verecek şekilde dosya içine konulmasından sonra aslı ele geçmeyen suça konu sürücü belgesinin aldatıcılık niteliğinin tespit edilemeyeceği de gözetilerek sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini yerine eksik araştırmayla yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
2 - Kabule göre de;
a) 5237 sayılı TCK"nın 43. maddesinde, "değişik zamanlarda" denilmesi karşısında; aynı anda işlenen eylemlerde zincirleme suça ilişkin hükümlerin uygulanma olanağı bulunmadığından, suça konu belgelerin farklı tarihlerde düzenlendiğine dair kesin delil bulunmayıp, TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca fiilin aynı anda işlendiğinin kabul edilmesi gerekliliği nedeniyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı, eylemin kül halinde 5237 sayılı Yasanın 204/1. maddesinde öngörülen resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı ancak sanığın güttüğü amaç ve saik, suç konusunun önemi, kastın yoğunluğu ve sahte belge sayısı dikkate alınarak temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, suçun zincirleme şekilde işlendiğinin kabulü ile temel cezanın TCK’nın 43. maddesi uyarınca artırılması suretiyle fazla ceza tayini,
b) Adli sicil kaydına göre tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında TCK’nın 58. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
c) TCK’nın 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aleyhe temyiz bulunmadığından kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, 25.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.