10. Hukuk Dairesi 2016/18835 E. , 2017/960 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı sonrasında davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacının, Umut Işığı Kanser Hastalarına Yardım Derneği"nde, 31.08.2009 tarihli genel kurul toplantısında dernek yönetim kuruluna 3.yedek üyeliğine, 15.09.2010 tarihli yönetim kurulu kararı ile de yönetim kurulu asil üyeliğine seçildiği ve dava dışı derneğin 2009 Eylül 2010 Temmuz dönemlerine ilişkin prim borcuna ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi uyarınca sorumlu olduğu gerekçesiyle davalı Kurum tarafından davacıya ödeme emri tebliğ edildiği, davanın yasal süresinde açıldığı belirlenmiştir.
Ödeme emrine konu prim borçları yönünden,
Tüzel kişi işverenlerin ortak ve yetkililerinin kamu alacaklarından sorumluluğu; mülga 506 sayılı Kanunun 80., bazı maddeleri dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 88., 6183 sayılı Kanunun 35 ve mükerrer 35. maddelerinde düzenlenmiştir.
506 sayılı Kanunun 80. maddesi; "Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur." hükmünü öngörmüş; 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi de bir kısım farklar dışında anılan maddeye benzer düzenleme getirmiş olup, "Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur." hükmünü getirmiştir.
6183 sayılı Kanunun 35. maddesinde; limited şirketlerin ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları düzenlenmiş; mükerrer 35. Maddesinde ise; amme alacakları ve bu bağlamda davalı Kurumun işveren tüzel kişilerden prim ve diğer alacaklarının, tüzel kişinin mal varlığından kısmen veya tamamen tahsil edilememesi ya da tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarıyla sorumlu olacağı belirtilmiştir.
Yukarıdaki düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, Kurumun prim alacağına ilişkin olarak işveren ile birlikte müteselsilen sorumluluk koşullarının oluşması için, işveren kamu kurum ve kuruluşu ise, kamu görevlilerinin tahakkuk ve tediye ile görevli olması, tüzel kişiliğe haiz diğer işyerlerinde ise üst düzey yönetici ya da yetkilisi ve kanuni temsilci sıfatıyla işveren tüzel kişiliği temsil ve ilzama yetkili bulunulması gerekir. Ancak, 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi burada bir ayrıma giderek özellikle şirket yönetim kurulu üyelerinin, temsil ve ilzam yetkisi aranmaksızın (haklı sebepleri olmazsa) müştereken ve müteselsilen sorumlu olacaklarını ayrıca belirtmiştir.
Yapılan açıklamalara göre özel hüküm olması nedeniyle somut olayda uygulanması gereken 5510 sayılı Kanunun 88. maddesine göre ticaret şirketlerinden farklı olarak, sorumluluğun söz konusu olması için gereken; iptali istenen ödeme emrinin içeriğini teşkil eden 2009 Eylül 2010 Temmuz dönemleri arasındaki prim borçlusu olan davacının, dava konusu tüm dönemde temsil ve ilzam yetkisinin bulunup bulunmadığının yeterince araştırılmadığı görülmektedir. Hal böyle olunca, davacının, dava konusu dönemde Umut Işığı Kanser Hastalarına Yardım Derneği"nde yönetim kurulu üyeliğiyle birlikte temsil ve ilzam yetkisi olup olmadığı kuşku ve duraksamaya yer kalmayacak şekilde araştırılıp sonucuna göre yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde yapılacak değerlendirmeye göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 13.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.