Abaküs Yazılım
4. Ceza Dairesi
Esas No: 2019/782
Karar No: 2019/4732
Karar Tarihi: 20.03.2019

a ilişkin olarak; - Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2019/782 Esas 2019/4732 Karar Sayılı İlamı

4. Ceza Dairesi         2019/782 E.  ,  2019/4732 K.

    "İçtihat Metni"

    Tehdit suçundan sanık ..."ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/1-2. cümle, 62 ve 52. maddeleri gereğince 500,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Ankara 21. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/10/2018 tarihli ve 2018/175 esas, 2018/634 sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/11/2018 tarihli ve 2018/1272 Değişik İş sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 08/01/2019 günlü ve 94660652-105-06-15974-2018-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14/01/2019 günlü ve 2019/2718 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
    Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10/04/2018 tarihli ve 2014/15-487 esas, 2018/151 sayılı kararında belirtildiği üzere, temyiz ve istinaf kanun yollarından geçmeksizin kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların ülke sathında uygulama birliğine ulaşmak ve ciddi boyutlara ulaşan hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi amacıyla olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma konusu yapılabileceği nazara alınarak yapılan incelemede,
    Dosya kapsamına göre,
    1-Ankara 21. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/10/2018 tarihli kararına karşı yapılan itiraz üzerine mercii tarafından sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesinde belirtilen koşullar mevcut bulunduğundan bahisle itirazın reddine karar verilmiş ise de, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22/01/2013 tarihli ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararı ile itiraz merciinin sadece şeklî olarak değil, hem maddî olay, hem de hukukî yönden inceleme yapabileceği yönündeki kararı nazara alındığında, itiraz mercii Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından sanığın esasa yönelik itirazları konusunda da inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sadece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin koşulların var olup olmadığı yönünden değerlendirme yapılarak itirazın reddine karar verilmesinde,
    2- Sanığın eşinin muayenesi için gittiği ... Eğitim Ve Araştırma Hastanesinde görevli müşteki doktora hitaben söylediği kabul edilen "sen benim kim olduğumu öğrenemedin ama ben senin kim olduğunu öğrendim, seni şikâyet edeceğim, göreceksin bitireceğim seni" şeklindeki sözü nedeniyle sanık hakkında tehdit suçundan mahkûmiyet kararı verildiği anlaşılmış ise de; benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 05/03/2018 tarihli ve 2016/7493 esas, 2018/3025 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, sanığın söylediği kabul edilen bahse konu ifadeler tartışmanın bütünü ve söylendiği bağlam içinde değerlendirildiğinde, sanığın müşteki doktorun görevine son verme konusunda herhangi bir yetki ve gücünün bulunmadığı gibi anılan sözlerin de müşteki hakkında ilgili kurumlara şikâyet hakkının kullanılacağı şeklinde değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla, sanığın tehdit suçundan beraati yerine mahkûmiyetine karar verildiği gözetilmeksizin, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde, isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    I-Olay:
    Tehdit suçundan sanık ..."ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/1-2. cümle, 62 ve 52. maddeleri gereğince 500,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Ankara 21. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/10/2018 tarihli ve 2018/175 esas, 2018/634 sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/11/2018 tarihli ve 2018/1272 Değişik İş sayılı kararının, itiraz mercii tarafından sanığın esasa yönelik itirazları konusunda da inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sadece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin koşulların var olup olmadığı yönünden değerlendirme yapılarak itirazın reddine karar verilmesi ve sanığın şikayetçi doktorun görevine son verme konusunda herhangi bir yetki ve gücünün bulunmadığı gibi anılan sözlerin de şikayetçi hakkında ilgili kurumlara şikâyet hakkının kullanılacağı şeklinde değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla, sanığın tehdit suçundan beraatine karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
    II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yönelik sanığın itirazının, sadece şekil yönünden incelenmesinde isabet bulunup bulunmadığının ve sanığın söylediği kabul edilen sözlerin tehdit suçunu oluşturup oluşturmadığının belirlenmesi ilişkindir.
    III- Hukuksal Değerlendirme:
    Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK"nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu"nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesine eklenen 5 ile 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun"un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
    Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden ve şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanun"un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa"nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddenin altıncı fıkrasına, 25/07/2010 tarihinde Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun"un 7. maddesiyle "sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez." cümlesi eklenmiş, yine maddenin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanan 6545 sayılı Kanun"un 72. maddesiyle "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" cümlesi eklenmiştir.
    5560, 5728, 5739, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK"nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
    1) Suça ilişkin olarak;
    a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
    b- Suçun Anayasa"nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
    2) Sanığa ilişkin olarak;
    a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
    b-Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
    c-Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
    d-Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
    e-Sanık hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmemiş olması,
    Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
    Tüm bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, yargılamanın herhangi bir sujesinin talepte bulunması şart değildir. Maddede öngörülen şartların oluşup oluşmadığı ve bu hükmün uygulanıp uygulanmayacağı hakim tarafından her olayda re"sen değerlendirilip takdir edilmeli ve denetime imkan verecek biçimde kararda gösterilmelidir.
    CMK’nın 231. maddesinin 12. fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir.
    Olağan kanun yollarından olan itiraz, CMK’nın 267 ile 271. maddeleri arasında düzenlenmiş olup "İtiraz olunabilecek kararlar" başlıklı 267. maddesinde; "Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir" şeklindeki düzenlemeye göre, kural olarak sadece hakim kararlarına karşı gidilebilecek olan itiraz yoluna, kanunlarda açıkça gösterilmiş olunması kaydıyla mahkeme kararlarına karşı da başvurulması mümkündür.
    CMK’nın 270 ve 271. maddelerine göre, itiraz incelemesi kural olarak duruşmasız ve dosya üzerinden yapılacak, merci gerekli görürse Cumhuriyet savcısı, müdafii veya vekili de dinleyebilecektir. Bunun yanında merci, yazı ile cevap verebilmesi için itiraz istemini Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilecek, kendisi de inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılması konusunda emir de verebilecektir.
    CMK’nın itirazla ilgili yukarıda yer verilen maddelerinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik itirazın yalnızca şekil yönünden inceleneceği, esasın inceleme dışı bırakılacağına dair bir düzenleme bulunmamaktadır.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 22/01/2013 tarih ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararında; “İtiraz mercii, o yer Cumhuriyet savcısının suç vasfına yönelik aleyhe başvurusu üzerine incelemesini sadece şekli olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapmalı, gerekli
    gördüğünde cevap vermesi için itirazı sanık müdafiine tebliğ etmeli ve Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiini dinlemeli, yine ihtiyaç duyduğu konular varsa gerekli araştırma ve incelemeyi yapmalı ya da bunların yapılmasını sağlamalı ve bunun sonucunda da TCK"nın 191/2. maddesi gereğince verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararının isabetli olup olmadığına karar vermelidir.” şeklindeki gerekçesiyle itirazın hem maddi hem hukuki yönden ele alınması ve her yönden hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerektiğine karar vermiştir.
    TCK"nın 106. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde, malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte, mağdurun şikayeti üzerine, sanık hakkında altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunacağı belirtilmiştir.
    İncelenen dosyada;
    Hakim olarak görev yapan sanık ... Aladağ"ın 21/12/2013 tarihinde gerçekleştirdiği iddia olunan tehdit eylemi nedeniyle soruşturma başlatıldığı, soruşturma neticesinde Sincan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 07/05/2014 tarihli ve 2014/4510 soruşturma, 2014/1 sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının verildiği, anılan kararın taraflara tebliğ edildiği, Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığının 11/01/2017 tarihli ve 2014/4510 sayılı kararıyla 680 sayılı Kanun Hükmünde Kararname"nin 7. maddesiyle 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu"nun 93. maddesinde yapılan değişiklik çerçevesinde yetkisizlik kararı verileceğinden bahisle kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kaldırılmasına karar verildiği ve dosyanın yetkisizlikle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturma neticesinde 24/01/2018 tarihinde sanığın TCK"nın 106/1-2. cümlesi uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davasının açıldığı, sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini kabul ettiği, yargılama neticesinde Ankara 21. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/10/2018 tarihli ve 2018/175 esas, 2018/634 sayılı kararıyla sanığın, TCK"nın 106/1-2. cümle, 62 ve 52. maddeleri gereğince 500,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, CMK"nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, anılan karara sanık tarafından beraat etmesi gerektiğinden bahisle itiraz edildiği, mercii Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/11/2018 tarihli ve 2018/1272 Değişik İş sayılı kesin nitelikteki kararıyla itiraz incelemesinde esas değerlendirmesi yapılmadan şekil şartlarına ve maddi hatalara yönelik inceleme yapıldığı belirtilerek itirazın reddine karar verildiği,
    Şikayetçi..."ın yargılamada, "Acil serviste görevli olduğum sırada boğaz ağrısı ve iltihabı şikayeti ile gelen hastayı muayene ettim. Sormam gereken tüm soruları sordum, o sırada acilde abeslang olmadığı için steril şırınga ile diline dokunarak boğazına bakmaya çalıştım, ardından muayeneyi bitirip oradan ayrılırken hemşireye tansiyon ve ateş ölçmesi için talimat verdim. Orta bankoda antibiyotik tedavisi için reçete hazırlarken sanık yanıma gelip "sen hala buradamısın, neden müdahale etmiyorsun" şeklinde sözler söyledi. Kimliğini çıkartıp neredeyse gözüme sokacak şekilde "sen benim kim olduğumu biliyormusun" dedi. Oysa protokol hastanesi olduğumuz için sürekli protokol hastaları ile muhattap oluyoruz ve onlara nasıl davranacağımız konusunda eğitim de alıyoruz. Sanığın bu tavrı üzerine ortamın gerildiğini hisseden mesai arkadaşım tanık Tuğba bu hastayla kendisinin ilgileneceğini ve benim doktor odasına gitmemi söyledi. Ben de doktor odasına geçtim, aradan yarım saat 40 dakika geçtikten sonra ben hastanın taburcu olduğunu düşünürken, sanık bu kez odaya gelip kapıyı açıp "sen benim kim olduğumu öğrenemedin, ama ben senin kim olduğunu öğrendim, seni şikayet edeceğim, göreceksin bitireceğim seni" şeklinde sözler söyledi. Benim gerek hastaya müdahalede gerekse diğer diyologlarımız sırasında herhangi bir ters tavır ve davarınışım olmamıştır, mizaç olarak sakin birisiyim, çok az hasta ile tartışmışımdır. Bu sözlerin sarf edilmesini gerektirecek hiçbir davranışım olmadı. Şikayetçiyim, davaya katılmak istemiyorum" şeklinde beyanda bulunduğu,
    Sanık ..."ın yargılamada, "Olayın üzerinden 5 yıl gibi bir süre geçmiştir, bu nedenle hatırlamakta dahi zorlanıyorum, eşimin rahatsızlığı nedeni ile çalıştığım kurum Danıştay"ın anlaşmalı olduğu, Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi"ne gittik. Acil"de görevli müşteki doktora gerek ilk müdahale sırasında gerekse müdahalenin neden geciktiğini söylemek için doktor odasına gittiğim sırada tavır ve davranışlarıyla aramızda gerçekleşen tartışmaya sebebiyet vermiştir. Doktor odasına girdiğimde kapıyı tıklatarak girdiğimi ve sırf Danıştay"ın anlaşmalı olduğu hastanede bulunduğumuzu belirtmek adına hakim olduğumu söyledim. Odanın girişinde gerçekleşen bu tartışma sırasında tam olarak neler söylediğimi şuan hatırlamıyorum, iddianameye konu edilen ve basit tehdit suçunu oluşturduğu iddia edilen eylemin doktor odasında gerçekleşen konuşma sırasında geçtiği iddia edilmektedir. Ancak aradan uzun zaman geçtiği için ayrıntılarını hatırlamıyorum. Ancak eşimin ilk muayenesi sırasında bir şırıngayı sert bir şekilde boğazına temas ettirip canını acıtmış olması ve aradan eyepce zaman geçmesine rağmen müdahalede gecikilmesi ve odasına gittiğimde de "ben ateş ölçmen, hemşire ölçer" şeklindeki sözleri nedeniyle bu tartışma çıkmıştır. İddianamede belirtilen ifadenin tehdit niteliğinde olmadığı kanaatindeyim, zira müştekiyi bitirecek güçe sahip değilim, olayın gerçekleştiği yer ve zaman dikkate alındığında, tehdit suçunun yasal unsurlarının oluşmadığını düşünmekteyim. Olayın tek tanığı aynı zamanda müştekinin mesai arkadaşıdır, farklı beyanda bulunmasını bekleyemeyiz. Ayrıca tanık ifadesi ile müşteki ifadesinin çelişkili olduğunu da düşünüyorum. Eşimin rahatsızlığı ve benim içerisinde bulunduğum dikkate alınarak kabul etmemekle birlikte suçun oluştuğu mahkemece değerlendirildiği takdirde lehime haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasını talep ederim" biçiminde savunmada bulunduğu,
    Anlaşılmıştır.
    Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
    1)Kanun yararına bozma talebinde yer alan bir numaralı bozma nedeni yönünden;
    CMK’nın 231. maddesinin 12. fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir. CMK’nın itirazla ilgili maddelerinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik itirazın yalnızca şekil yönünden inceleneceği, esasın inceleme dışı bırakılacağına dair açık bir düzenleme olmadığı gibi, ayrıca yasa yoluna başvurma hakkının içerisinde esastan inceleme yapılmasını isteme hakkının olduğunun da kabul edilmesi gerekir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının talebe bağlı oluşu(CMK"nın 231/6-c maddesi) yasa yolu incelemesinde esastan inceleme isteminde bulunulamayacağı anlamına gelmez. Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 22/01/2013 tarih ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararında itirazın hem maddi hem hukuki yönden ele alınması ve her yönden hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerektiğine karar vermiştir. Bu açıklamalar karşısında, sanık ..."ın, şikayetçiyi bitirecek yetki ve gücünün bulunmayıp yükletilen suçtan dolayı beraatine karar verilmesi talebini de içeren itirazının, hem maddi hem hukuki yönden ele alınması, kararda hukuka aykırılık saptanması halinde gerekçesi de gösterilmek suretiyle itiraz kabul edilerek yeniden karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi, bu suretle de kararın her açıdan hukuka uygunluğunun denetlenmesinin gerektiği gözetilmeden, esasa ilişkin değerlendirilme yapılmadan sadece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının koşulları açısından şekil şartlarına ve maddi hatalara yönelik inceleme yapılarak itirazın reddine karar verilmesine dair mercii Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/11/2018 tarihli ve 2018/1272 Değişik İş sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.
    2)Kanun yararına bozma talebinde yer alan iki numaralı bozma nedeni yönünden;
    5237 sayılı TCK"nın 106. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde, bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişinin altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı belirtilerek tehdit suçunun temel şekli düzenlenmişken, anılan fıkranın ikinci cümlesinde malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit düzenlenmiş ve failin mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Bu düzenlemeden hareketle hayat, vücut dokunulmazlığı, cinsel dokunulmazlık ve malvarlığı değerlerine yönelik tehdit dışında kalan bir ifadenin, sair tehdit olarak kabul edilebilmesi için açık bir kötülük bildirimi ve kastını içermesi veya oluşa göre tereddüde mahal vermeyecek şekilde bu yönde algılanması gerekmektedir. Bu nedenle, özellikle haksız bir fiil veya hukuksuz bir uygulamaya tepki olarak ortaya konulan ve yasal yollara başvuruyu da içinde barındırabilecek tarzda yorumlanabilecek ifadeler, sözlerin sarfedildiği doğal ortamın bütünlüğü içerisinde değerlendirildiğinde, tehdit suçunun oluşması için aranan uygunluk, elverişlilik, yeterlilik koşullarını içermeyecektir. Sair tehdit eyleminde hukuka aykırılık öğesinin oluşması bakımından olayda hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması da zorunludur. TCK"nın 26. maddesinde "hakkını kullanan kişiye ceza verilmez" hükmü yer almaktadır. Anayasanın 36. maddesinde ise, herkesin yargı merciileri önünde iddia ve savunmada bulunma hakkının bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca, gerçek kişiler veya resmi mercilerin hukuka aykırı işlem ve eylemleri nedeniyle kişilerin şikayet hakları da hak arama özgürlüğü kapsamında bu madde içerisinde değerlendirilmektedir. Şikayet hakkının kullanılması, kişilerin veya kamu görevlilerinin yasaya uygun davranmadıkları iddiasıyla idare veya yargı makamlarınca denetlenmelerine olanak sağlamaktadır. Şikayet edilen kişinin suç işlediği için cezalandırılması veya kamu görevlisinin hukuka aykırı davranışı nedeniyle disiplin işlemine ya da yargılamaya tabi tutulması sair kötülüğe uğratılması anlamına gelebilecek ise de, yasal hakkın kullanılması nedeniyle kişi cezalandırılamaz. Hukuksuz bir muameleye maruz kalan kişinin bu haksızlığı icra eden sivil veya kamu görevlisi olan kişiye, hukuk önünde hesaplaşması anlamına gelen sözleri söylemesi tehdit olarak düşünülmemelidir. Zira bu halde Anayasayla güvence altına alınan (m.74) şikayet hakkının kullanımı söz konusudur. Bu kişinin ilgili makamlara müracaat etmesi de kendiliğinden hak alma ya da tehdit düşüncesiyle değil, şikayet hakkının kullanılması amacıyla hareket ettiğinin göstergesi olmaktadır.
    Tehdit fiili, kişinin ruh dinginliğini bozan, iç huzurunu, bilinç ve irade özgürlüğünü ihlal eden bir olgudur. Fiilin mağdur üzerinde ciddi bir korku yaratabilmesi açısından sonuç almaya objektif olarak elverişli, yeterli ve uygun olması gerekir. Ayrıca tehdidin somut olayda muhatap üzerinde etkili olması şart değildir. Bu nedenle mağdurun korkup korkmadığının araştırılması gerekmez. Tehdit suçunun manevi öğesi genel kasttan ibaret olup suçun yasal tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek işlenmesini ifade eder. Olayda tasarlamanın varlığı aranmadığı gibi, saikin de önemi yoktur. Kavga ve tartışma sırasında haksız bir fiilin kendisinde husule getirdiği şiddetli öfke ve elemin (gazabın) failin iradesini etkileyen bir etken olarak kusur yeteneğinde meydana getirdiği azalma nedeniyle koşulları varsa ancak yasal indirim nedeni olarak kabul edilebilmesi olanaklı ise de, önceden ilke boyutunda kastı kaldıran ve suçun oluşumunu engelleyen bir husus olarak kabulü mümkün değildir. Tehdit suçunun şarta bağlanması durumunda mahkumiyet kararı verilebilmesi için sanığın iradesinin söz konusu şartın gerçekleşmesi hususunda etkili olması gerekir. Sanığın iradesinin söz konusu şartın gerçekleşmesi yönünde ne şekilde etkili olacağı tartışılıp açıklanmalı eğer sanığın şartın gerçekleşmesi için herhangi bir etkisinin olmayacağı açıksa suçun unsurları oluşmadığından beraat kararı verilmelidir.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; olayın oluş biçimi, sanığın, şikayetçinin görevini gereği gibi yerine getirmediğini, acil servise getirdiği eşine gereği gereği gibi müdahale edilmediğini ve müdahalede gecikildiğini savunması, mahkeme tarafından da olayın oluşu bu şekilde kabul edilerek sanığın şikayetçiye "sen benim kim olduğumu öğrenemedin, ama ben senin kim olduğunu öğrendim, seni şikayet edeceğim, göreceksin bitireceğim seni" şeklinde sözler söylediği kanaatine varılması karşısında; Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre de anılan sözlerin olayın gelişimi, tartışmanın bütünü ve söylendiği ortam içinde tehdit niteliği taşımadığı gözetilip sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırıdır. Açıklanan nedenle, sanığın TCK"nın 106/1-2. cümle, 62 ve 52. maddeleri gereğince 500,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, CMK"nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Ankara 21. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/10/2018 tarihli ve 2018/175 esas, 2018/634 sayılı kararında ve bu karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/11/2018 tarihli ve 2018/1272 Değişik İş sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.
    Her ne kadar sanık hakkında Sincan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen ve taraflara tebliğ edilmesine karşın itiraza konu edilmeyen 07/05/2014 tarihli ve 2014/4510 soruşturma, 2014/1 sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesine dair karar; CMK"nın 171. maddesinin 4. fıkrasındaki koşullar oluşmamasına rağmen, 680 sayılı Kanun Hükmünde Kararname"nin 7. maddesiyle hakim ve Cumhuriyet savcılarının kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisine ilişkin olarak 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu"nun 93. maddesinde yapılan değişiklik çerçevesinde, yetkisizlik kararı verileceğinden bahisle Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığının 11/01/2017 tarihli ve 2014/4510 sayılı kararıyla kaldırılmış ise de; yargılamanın geldiği aşama ve sanığın söylediği kabul edilen sözlerin tehdit niteliği taşımaması sebebiyle sanığın beraatine karar verilmesine ilişkin bozma nedeni nazara alındığında, sanık aleyhine olacağı değerlendirilerek bozma sebebi yapılmamıştır.
    IV-Sonuç ve Karar:
    Yukarıda açıklanan nedenlerle,
    Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, mercii Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/11/2018 tarihli ve 2018/1272 Değişik İş sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK"nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde merci mahkemesince yerine getirilmesine, 20/03/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi