8. Hukuk Dairesi 2010/2798 E. , 2010/4378 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ve müşterekleri ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ....Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 05.11.2009 gün ve 375/410 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 28.09.2010 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacılar vekili Avukat ... ve karşı taraftan davalılar vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, 20.9.2002 tarihli dilekçesiyle, davacılar ile davalıların miras bırakanı ... adına tapuda kayıtlı bulunan taşınmazın, daha sonra ... ve ... tarafından açılan tespite itiraz davaları ile adı geçenler adına tapuya bağlanan 202 ada 54 sayılı parselin, ... ile ...... mirasçıları arasında yapılan ifraz sonucu tapu kaydının 922 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 202 ada 90 ve 923 ada 8 sayılı parsellere gittiğini, tarafların aynı murisin mirasçıları olması nedeniyle mirastan düşen payları oranında tapuya tesciline karar verilmesi gerektiğini, ...mirasçıları ile Mustafa arasında ifrazın gizli yapıldığını açıklayarak sözü edilen parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile tüm mirasçılar adına mirastan düşen payları oranında tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı taraf davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, kesin hüküm ve mirasçılar arasında yapılan paylaşım nedeniyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK. nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan miras payı oranında mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin kesin hükme ilişkin gerekçesine katılma olanağı bulunmamaktadır. Dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede 2613 sayılı Kanun hükümleri gereğince kadastro çalışmaları yapılmıştır. Dava konusu taşınmaz 202 ada 54 sayılı parsel nosu ile Hazine adına belgesizden tespit edilmiştir. Kars Belediye Başkanlığının itirazı üzerine, Kadastro
Komisyonunun yaptığı incelemede, belediyenin isteği yerinde görülmeyerek 12.5.1980 tarihinde itirazın reddine karar verilmiştir. Daha sonra Kars Kadastro Mahkemesinde ...... ve ... tarafından Hazineye karşı kadastro tespitine itiraz davası açılmış olup, anılan mahkemenin 4.9.1997 tarih ve 1997/9 Esas, 1997/39 Karar sayılı kararıyla itirazın kabulüne, 202 ada 54 sayılı parsel 74.096.80 m2 yüzölçümlü olarak ½ pay oranında belirtilen dosyanın davacıları ...... ve ... adlarına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir. Sözü edilen mahkeme kararı 24.11.1998 tarihinde kesinleşmiştir. Böylece Hazine adına yapılan tespitin iptal edildiği hükmen saptanmış olmaktadır. Kesinleşen Kadastro Mahkemesinin kararı üzerinde yapılan incelemede; davacıların ...... ve ..., davalının ise Hazine olduğu, bunlar dışında herhangi bir şahsın davada yer almadığı, eldeki davanın davacılarının isimlerine de rastlanılmadığı görülmüştür. HUMK. nun 237. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanununun 34. maddesinde açıklanan kesin hükümden söz edilebilmesi için davanın konusu, hukuki sebebi ve taraflarının aynı olması gerekir. Kadastro Mahkemesinde biten davada davacılar Tahir, Hatice, Erol, ... ile ..., ..., ... ve ...’ın yer almadığı belirlenmiştir. O halde, kesinleşen Kadastro Mahkemesinin kararı HUMK. nun 237 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 34. maddesi anlamında taraflar arasında kesin hüküm oluşturmaz. Davanın bu sebeple reddi yerinde değildir.
Dava konusu taşınmaz esasen 1954 yılında açılan tescil davası ile üç parça halinde 23.2.1954 gün ve 3117, 3118 ve 3119 sayfa sayılı tapu kayıtları ile miras bırakan Mehmet ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, sözü edilen tapular kadastro çalışmaları sırasında 202 ada 54 sayılı parselle işlem görmüştür. Tescil sonucu oluşan üç tapunun toplam miktarı (A 7500 m2 + B 12000 m2 + C 29500 m2) 49.000 m2 dir. Davacılar dava dilekçelerinde; her ne kadar tapunun miktarı 49.000 m2 ise de yaklaşık 30 dönümlük miktarın tapusuz olduğunu, miras bırakanları Mehmet ... tarafından kullanıldığını, miras malı olması nedeniyle kendilerinin de payının bulunduğunu açıklayarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır. Ne var ki, Kadastro Mahkemesinin 24.11.1998 tarihinde kesinleşen 1997/9 Esas ve 1997/39 Karar sayılı kararında; “…23.2.1954 tarih ve 3117, 3118 ve 3119 sayfa nolu tapu kayıtlarının çekişme konusu 202 ada 54 sayılı parseli kapsadığını ve sınırlarının sabit olduğunu, genişletmeye elverişli olmadığını..” açıklamıştır. Bu durumda sözü edilen tapu kayıtları sabit sınırlı olup, tapu miktar fazlasından veya tapusuz taşınmaz olduğundan söz edilemez. Davacının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları da yerinde değildir. Kaldı ki, eldeki dava dosyası ile Kadastro Mahkemesinin dosyasının kapsamı, diğer tüm bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde, uyuşmazlık konusu 202 ada 54 sayılı parselin paylaşım sonucu davacılara düştüğü dosya kapsamı ile anlaşılmıştır. Dava konusu 202 ada 54 sayılı parsel daha sonraları imar görmüş ve imar parsellerine ait tescillerine esas alınan belgeler ile imar sonucu oluşan tapular getirtilip dosya arasına konulmamış ise de varılan sonuca bir etkisi olamayacağından getirtilmesine gerek görülmemiştir. Kesinleşen Kadastro Mahkemesinin kararı bu yönüyle taraflar arasında güçlü delil oluşturur. Mahkemenin bu yöne ilişkin red gerekçesi ise yerinde bulunmaktadır. Paylaşımın yapıldığı; dosya arasında bulunan 23.2.1954 tarih 3117 (29500 m2), 3118 (12.000 m2) ve 3119 (7500 m2) sayfa nolu taşınmazların tapu kayıtları ile sabit olup, taksimin (sebebi irs gösterilmiş) 6.12.1974 tarih 1481 yevmiye numarasıyla yapıldığı görülmüştür.
Saptanan bu somut ve hukuki olgular karşısında davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ONANMASINA Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 750,00 TL avukatlık ücretinin davacılardan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalılara verilmesine ve aşağıda dökümü yazılı 17,15 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna 28.09.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.