Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/1010
Karar No: 2010/4400
Karar Tarihi: 28.09.2010

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2010/1010 Esas 2010/4400 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2010/1010 E.  ,  2010/4400 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil

    ... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 28.12.2009 gün ve 82/108 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
    KARAR

    Davacı, dava konusu Dereköy, 261 ada 8 ve 11 parsellerde bulunan iki adet ev ve bahçesinin, ...’nun zilyetliğindeyken 1975 yılında davacıya bağışlandığını, zilyetliğin devredildiğini ve davacının zilyetliğinin kadastro tespit tarihine kadar 60 yıldan fazla devam ettiğini, taşınmazların Hazine adına tesbitinin yapılmasının doğru olmadığını açıklayarak dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptaliyle müvekkili adına tapuya tescili talebinde bulunmuş, davalı Hazine vekili davanın reddine karar verilmesini savunmuş, mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava konusu taşınmazlar 23.10.2001 tarihinde tespit görüp 29.5.2009 tarihinde tapuya tescil edilmiştir. Dava konusu 261 ada 8 ve 11 parsellerin kadastro tutanağının edinme sütunundan bu taşınmazların bir kısım kişilerin zilyetliğinde iken terk edildiği hiç kimsenin zilyetliğinde bulunmadığı gerekçesiyle Hazine adına tespit gördüğü anlaşılmaktadır. Mahallinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve şahitler beyanlarında bu yerin önce davacının annesinin bilahare kendisinin zilyetliğinde bulunduğunu 1978 yılında köyden ayrıldıklarını, köyde kaldıkları zaman diliminde taşınmaz üzerinde zilyet bulunduklarını, 2000 yılından sonra zaman zaman gelerek taşınmazla ilgilendiklerini ifade etmişlerdir.
    MK. nun 976 maddesine göre fiili hakimiyetin geçici nitelikte sebeplerle kullanılmaması veya kullanma olanağının ortadan kalkması zilyetliği sona erdirmez. Kanunda mevcut olan “…fiili hakimiyetin geçici nitelikteki sebeplerle kullanılmaması …” unsuru ile “…kullanma olanağının ortadan kalkması…” ayrı ayrı iki unsur olarak ele alınmalıdır. Bu iki hal birbirinden farklı sebeplerdir. Dava konusu yerlerin 1978 yılında davacı tarafından terk edilmesi ve bilahare 2000 yılında tekrar adaya dönüp zaman zaman taşınmazla ilgilenmesi iradi terk sayılmaz. Ayrıca dava konusu taşınmaz tarım arazisi niteliğinde değildir. İnsanların hayatlarını sürdürmek için ikamet ettikleri ev niteliğinde olup 86 ve 80 m2 yüzölçümünde taşınmazlardır. Uyuşmazlık konusu taşınmazlar harap evler ve bahçeleri niteliğinde olduğu keşif tutanağı kapsamı ve teknik bilirkişinin raporu ile sabit olduğundan arsaya dönüştüklerinin kabulü gerekir. Yüksek Dairenin uygulaması gereği arsa niteliğinde olan yerler üzerinde sürdürülen zilyetliğin ekonomik amaca uygunluğu aranmaz.. Öte yandan şehirleşme, işsizlik ve ekonomik nedenlerle kişilerin yaşadıkları yerlerden geçici bir süreyle ayrılmaları ve taşınmazları ile ilgilerini azaltmaları ve buna bağlı olarak ev ve bahçelerinin bakımsız hale gelmeleri, taşınmazlarını iradi olarak terk ettikleri anlamına gelmez. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmasında bu nedenle isabet bulunmamaktadır.
    Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 28.09.2010 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
    KARŞI OY
    Davacı vekili, 06.11.2009 tarihli dilekçede özetle dava konusu 261 ada 8 ve 11 parsel sayılı taşınmazların Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, oysa bu yerlerin 1975 yılında davacıya kayınvalidesi tarafından bağışlanarak zilyetliğin devredildiğini açıklayarak davalı idare adına olan kayıtların iptaliyle müvekkili adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Dilekçe ekine 22.09.2009 tarihinde düzenlenen zilyetliğin devri suretiyle bağış senedi fotokopisi de eklenmiştir. Davalı idare kadastro tespitlerinin doğru olduğunu davacının iddiasını kanıtlaması gerektiğini açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davacının 1975-1976 yıllarında dava konusu taşınmazın bulunduğu Dereköy’den ayrılarak Yunanistan’a gittikleri ve bir daha Gökçeada’ya gelmedikleri saptanmakla davacının davasının reddine karar verilmiştir.
    Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Toplanan deliller tüm dosya kapsamından; dava konusu taşınmazlara ilişkin kadastro tutanakları getirilmiştir. Yapılan incelemede 261 ada 11 nolu parselin 86.84 m2 olarak bahçeli harap ev niteliğiyle senetsizden 24.10.2001 tarihinde Hazine adına tespit edildiği, tutanağın 29.05.2009 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. Yine 261 ada 8 nolu parselin kadastro tutanağı dosyada olup 80.40 m2 olarak bahçeli harap ev niteliğiyle senetsizden 24.10.2001 tarihinde Hazine adına tespit edildiği 29.05.2009 tarihinde kesinleştiği belirlenmiştir.
    Mahallinde 21.12.2009 tarihinde keşif yapılmıştır. Dinlenen yerel bilirkişi dava konusu taşınmazların yakınındaki evde doğup büyüdüğünü, bu yerleri tanıdığını, dava konusu 8 nolu parselin ... tarafından kullanıldığını, dava konusu 11 nolu parsel ise önceden İzmina isimli kadına ait iken ...’nın satın aldığını duyduğunu, yerel bilirkişinin 1983 yılında adadan ayrıldığını, davacının daha önceden adadan ayrılarak Yunanistan’a gittiğini bu yerlerin kendi haline bırakıldığını söylemiştir. Diğer yerel bilirkişi ise dava konusu 11 nolu parselin ... isimli kişiye ait olduğunu, ...’nın oğlu olması gerektiğini, dava konusu 8 nolu parselin kime ait olduğunu bilmediğini, davacının 1975-1976 yıllarında annesiyle birlikte bu köyden ayrıldıklarını ve 2000 yılına kadar bu köye gelmediklerini keşif tarihinden 2 yıl öncesinde davacının geldiğini gördüğünü söylemiştir. Davacı tanığı ise dava konusu 8 nolu taşınmazın davacının ailesine ait olduğunu, 11 nolu parselin İzmina isimli yaşlı bir kadına ait olduğunu ve satın aldıklarını, ancak davacının 1978 yılında köyden ayrıldığını, taşınmazları kendi haline bıraktığı için şuandaki duruma geldiklerini söylemiştir. Fenni bilirkişi ve inşaat bilirkişisi krokili raporlarını dosyaya sunmuşlardır. Fotoğrafçı bilirkişi fotoğrafları çekerek dosyaya sunmuştur. Bu bilgi ve belgelerin haricinde başkaca delil sunulmamıştır.
    Bu durumda, davacının 1975-1976 yıllarında Gökçeada’dan ayrılarak Yunanistan’a gittiği ve 2000’li yıllara kadar Türkiye’ye gelmediği taşınmazları kendi haline bıraktığı ve fotoğrafçı bilirkişinin dosyaya sunduğu fotoğraflardan anlaşılacağı üzere oturulamayacak derecede harap hale geldikleri anlaşılmaktadır. Davacı Türk vatandaşıdır. Taşınmazla ilgisini kesmiştir. Bir başka anlatımla bu yeri kiraya vermemiş veya bir başkasına ilgilenmesi için bırakmamıştır. Dolayısıyla iradi terk gerçekleşmiştir. Bundan ayrı, çoğunluğun görüşünde yazılı olduğu üzere “…keşif tutanağı kapsamı ve teknik bilirkişinin raporu ile sabit olduğundan, arsaya dönüştüğünün kabulü gerekir…” şeklindeki görüşe de katılmak mümkün değildir. Şöyle ki; taşınmaz Dereköy isimli köyde bulunmaktadır. Türkiye’de köylerin imar planları yoktur. 3194 sayılı İmar Yasasına göre, belediye sınırları içerisindeki bir taşınmazın arsa niteliğini kazanması için Büyükşehir ya da yerel belediyenin 1/1000 ölçekli uygulama imar planı içerisinde bulunması ve o planın kesinleşmiş olması gerekir. Bu nedenle köy yerleşim alanında bulunan bir taşınmazın bu konuda yetkin olmayan ve yukarıda değinilen yasanın kapsamına aykırı olan bilirkişi sözlerine değer verilerek arsa olarak nitelendirilmesi belirtilen yasanın kapsamına ve ruhuna aykırılık teşkil eder. Bu arada TMK. nun 713/1. maddesine göre; tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazın kazanılabilmesi için davasız ve aralıksız olarak 20 yıllık sürenin dolması gerekir. Yine, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesindeki koşulların da gerçekleşmesi gerekir. Ayrıca aynı kanunun 17. maddesi gereğince niteliği uyarınca imar ve ihyanın da tamamlanması zorunludur. Bundan ayrı, 3402 sayılı Kanunun 17. maddesinin son cümlesi de arsa nitelikli taşınmazların kazanılamayacağı biçiminde yorumlanması gerekir. Bilindiği üzere arsa niteliği alan ve belediyelerin uygulama imar planları kapsamında bulunan taşınmazlar rant amaçlı arazi parçalarıdır. Bu nedenle bu nitelikle taşınmazların zilyetlikle kazanılması mümkün olmaması gerekir.
    Öyle ise Dairenin sayın çoğunluğunun buna ilişkin görüşleriyle işin esasına ilişkin öteki görüşlerine katılmak mümkün olmamıştır. Dosyada yerel mahkemece yapılan inceleme ile toplanan tüm bilgi ve belgeler yukarıda karşı oy yazısı kapsamında açıklandığı gibidir. Tüm bu nedenlerle Dairenin sayın çoğunluğunun görüşlerine katılmam mümkün olmamıştır. Mahalli mahkeme kararı dosyadaki bilgi ve belgelere tüm dosya kapsamına usul ve yasaya uygun olmakla onanması gerektiği kanaatindeyim. 28.09.2010




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi