Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/1634
Karar No: 2010/4401
Karar Tarihi: 28.09.2010

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2010/1634 Esas 2010/4401 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2010/1634 E.  ,  2010/4401 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil

    ... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 20.01.2010 gün ve 70/3 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı, dava konusu Dereköy, 312 ada 1 parselde yıkık evi ve bahçesi bulunduğunu, bu yerin kendisine ait olduğunu, tüm köylünün bildiğini açıklayarak Hazine adına tesbit gören dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptaliyle adına tapuya tescilini istemiş, davalı Hazine vekili davanın reddine karar verilmesini savunmuş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava konusu taşınmaz 27.7.2003 tarihinde davalı Hazine adına tesbit görüp 29.5.2009 tarihinde tapuya tescil edilmiştir. Dava konusu 312 ada 1 parselin edinme sütunundan; bu taşınmazın davacının zilyetliğinde iken bilinmeyen bir tarihte taşınmazı terk ettiği ve bu yerin hiç kimsenin zilyetliğinde bulunmadığı gerekçesiyle Hazine adına tesbit gördüğü anlaşılmaktadır. Mahallinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve duruşmada dinlenen davacı şahidinin beyanlarında bu yeri davacının önce annesi ve babasının bilahare kendisinin zilyetliğinde olduğu 1974 yılında Kıbrıs Barış harekatından sonra bu yerin kendi haline bırakıldığını açıklamışlardır. Mahalli mahkeme davacının taşınmazı 1974 yılından sonra kendi haline bırakmak suretiyle terk etmesini iradi terk olarak nitelendirmiş ve davanın reddine karar vermiştir.
    MK.nun 976. maddesine göre fiili hakimiyetin geçici nitelikte sebeplerle kullanılmaması veya kullanma olanağının ortadan kalkması zilyetliği sona erdirmez. Kanunda mevcut olan “…fiili hakimiyetin geçici nitelikteki sebeplerle kullanılmaması …” unsuru ile “…kullanma olanağının ortadan kalkması…” ayrı ayrı iki unsur olarak ele alınmalıdır. Bu iki hal birbirinden farklı sebeplerdir. Dava konusu yerin davacı tarafından 1974 yılında yapılan Kıbrıs Barış harekatından sonra terk etmesi bilahare İstanbul’dan tekrar adaya dönüp başka bir yerde ikamet etmesi bu anlamda iradi terk sayılmaz. Ayrıca dava konusu taşınmaz tarım arazisi niteliğinde değildir. İnsanların hayatlarını sürdürmek için ikamet ettikleri ev niteliğinde olup 138 m2 yüzölçümünde bir yerdir.
    Uyuşmazlık konusu taşınmaz harap bahçe niteliğinde olduğu keşif tutanağı kapsamı ve teknik bilirkişinin raporu ile sabit olduğundan arsaya dönüştüğünün kabulü gerekir. Yüksek Dairenin uygulanması gereği arsa niteliğinde olan yerler üzerinde sürdürülen zilyetliğin ekonomik amaca uygunluğu aranmaz. Öte yandan şehirleşme, işsizlik ve ekonomik nedenlerle kişilerin yaşadıkları yerlerden geçici bir süreyle ayrılmaları ve taşınmazları ile ilgilerini azaltmaları ve buna bağlı olarak ev ve bahçelerinin bakımsız hale gelmeleri, taşınmazlarını iradi olarak tek ettikleri anlamına gelmez. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmasında bu nedenle isabet bulunmamaktadır.
    Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 28.09.2010 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
    KARŞI OY
    Davacı asil 07.10.2009 tarihli dava dilekçesinde; dava konusu 312 ada 1 parselde kayıtlı yıkık ev ve bahçesinin kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, ben bu yaşıma kadar adayı hiç terk etmedim. Hatta taşınmazın bulunduğu Dereköy’de yıllarca annemle birlikte kahvecilik yaptım. Dolayısıyla taşınmaz bana aittir, Davalı Hazine adına kadastro yoluyla oluşturulan tapu kaydının iptal edilerek adıma tescil edilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı Hazine, kadastro tespitinin doğru olduğunu, Gökçeada da bulunan taşınmazların büyük bölümünün kendi haline terk edildiğini, davacının bu yerle bağlantısını ispatlaması gerektiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Mahkemece, mahallinde yapılan keşif tutanağına, dinlenen mahalli bilirkişi, davacı tanığının anlatımı ve davacının keşif zabtına geçen beyanları dikkate alınarak; dava konusu taşınmazın 1974’lü yıllardan itibaren hak sahipleri tarafından kendi haline bırakılarak terk edildiği, yaklaşık 30 yıl bu vaziyette kaldığı, bu işlemin iradi terk olduğu açıklanarak davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekili, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu açıklayarak kararın bozulmasını istemiştir.
    Toplanan deliller tüm dosya kapsamından; dava konusu taşınmaza ait kadastro tutanağının getirildiği görülmüştür. 312 ada 1 nolu parselin 138 m2 olarak bahçeli harap bina niteliğiyle, belgesizden, 27.07.2003 tarihinde, Hazine adına tespitinin yapıldığı ve itirazsız olarak 29.05.2009 tarihinde kesinleşerek idare adına kayıtlandığı görülmüştür.
    Mahallinde 08.12.2009 tarihinde keşif yapılmıştır. Dinlenen mahalli bilirkişi özetle, dava konusu taşınmazın bitişiğindeki 312 ada 2 nolu parselde doğduğunu, 1970 yılına kadar o binada yaşadığını, 1970’den 2000 yılına kadar Yunanistan’a göç ettiğini, bu taşınmazda 1970’li yıllara kadar iki katlı bir ev bulunduğunu, dava konusu bu yerde yaşlı bir ailenin yaşamakta olduğunu, o kişilerin ölmeleri nedeniyle bu evin kendi halinde kaldığını, şu anda zeminde binanın kalıntılarının mevcut olduğunu, davacının anne ve babasının yaşadığı yer olup olmadığını bilmediğini, davacının da bu evde yaşayan kişilerin çocukları olduğunu hatırlayamadığını, davacının o kişilerle ne gibi bir bağlantısı olduğunu bilemediğini açıklamıştır. Aynı bilirkişi ek beyanında ise 1970’li yıllardan itibaren keşfi yapılan binada kimsenin oturmamış olduğunu söylemiştir. Diğer mahalli bilirkişi; dava konusu yapılan binanın sahiplerini hatırlamadığını, bu binanın ne zaman yıkıldığını bilmediğini, başkaca bilgisinin olmadığını açıklamıştır. Davacı tanığı keşfi yapılan yerdeki yıkılan binanın kimlere ait olduğunu ve davacının bu yerle bir bağlantısının olup olmadığını bilmediğini söylemiştir. Davacı asil keşif zabtına geçen beyanında dayısı ile annesinin 1970’li yıllarda öldüğünü, annesine kaldıktan sonra kendisine intikal ettiğini, 1974 yılında İstanbul’dan adaya geldikten sonra nüfusun kalabalık olması nedeniyle başka bir eve taşındıklarını, o yıldan itibaren bu evin kendi haline bırakıldığını şu anda da yıkılmış vaziyette olduğunu beyan etmiştir. Fenni bilirkişi ve inşaatçı bilirkişi raporlarını sunmuşlardır. İnşaat mühendisi dava konusu taşınmazın içerisinde bulunan ve yıkık vaziyette olan taş binanın taban alanının 19.89 m2 olduğunu belirlemiştir. Duruşmada dinlenen davacı tanığı davacıyı tanıdığını, davacının annesi ve anneannesinin birlikte bu evde oturduklarını, anneannesinin öldükten sonra annesine kaldığını, annesinden de davacıya kaldığını, ancak Kıbrıs Barış Harekatından önce bu evde insanların yaşamakta olduğunu, sonrasında kendi halinde kalması nedeniyle yıkıldığını bildiğini açıklamıştır. Dosyadaki tüm bilgi ve belgeler bundan ibarettir.
    Bu durumda, davacı dava dilekçesinde açıklandığı üzere doğumundan dava tarihine kadar...’yı hiç terk etmediğini halen, dava konusu taşınmazın bulunduğu Dereköy’de kahvecilik yaptığını, açıklamıştır. Aynı davacı, keşif zabtındaki beyanında dava konusu evde 1974 yılına kadar ikamet ettiklerini, nüfuslarının kalabalık ve bu evin küçük olması nedeniyle başka bir eve taşınıldığı için bu evin kendi haline bırakıldığını ve şuanda da yıkıldığını söylemiştir. Mahalli bilirkişiler davacının bu evde oturup oturmadığını bilmediklerini, oturan kişilerle de bağlantısını kuramadıklarını söylemişlerdir. Davacı tanığı da aynı mealde beyanda bulunmuştur. Açıklanan olgular mahkemenin ve tarafların kabulündedir. Uyuşmazlık Hazine adına tespit ve tescil edilen bu yerine evveliyatının davacının anneannesi ve annesine dolayısıyla davacıya ait olup olmadığı ve 1974 yılından itibaren davanın açıldığı 2009 yılına kadar zilyetliğin kesilip kesilmediğinde toplanmaktadır.
    Hemen belirtmek gerekir ki; davacı ...’da doğmuş ve kesintisiz olarak Gökçeada’da yaşamaktadır. Mahalli bilirkişi ve tanık anlatımlarına göre davacı ve miras bırakanlarının dava konusu yerle bağlantısı sağlanamamıştır. Bir an için sağlandığı açıklansa bile en çok 1974 yılına kadar bu evde ikamet etmişler miras bırakanların ölümü ile davacı bu yerle hiçbir şekilde ilgilenmemiş, aynı köyde yaşamasına rağmen evin harap olup yıkılmasına seyirci kalmıştır. Kaldı ki, davacı 1974 yılında yapılan Kıbrıs Barış Harekatı sırasında ve sonrasında da bu köyde yaşamını sürdürmüştür. Dolayısıyla Yunanistan’a gitmesi diye de bir şey de söz konusu değildir. Tüm bunlardan öte, davada dava koşulu da söz konusudur. Şöyle ki, davacının kendi anlatımları ile mahalli bilirkişi beyanlarının bir an için lehe yorumu yapılsa bile en çok 1970’li yıllara kadar anneannesi, annesi ve davacı ikamet etmiştir. Öyle ise davacının başka kardeşlerinin ya da dayı veya teyzelerinin bulunması onlar ölmüş veya ülkeden ayrılmış olsalar dahi mirasçılarının bulunması olasıdır.
    Esasen, çoğunluk görüşünde yazılı olduğu üzere “arsaya dönüştüğü ve dairenin uygulaması gereği arsa niteliğinde olan yerler üzerinde sürdürülen zilyetliğin ekonomik amaca uygunluğu aranmaz.” biçimindeki görüşe katılmak mümkün değildir.
    Şöyle ki; taşınmaz Dereköy köyünde bulunmaktadır. Köylerin imar planları yoktur. 3194 sayılı İmar Yasasına göre, bir taşınmazın arsa vasfını kazanabilmesi için Büyükşehir ya da belediyenin 1/1000 ölçekli imar planları içerisinde bulunması ve kesinleşmiş olması gerekir. Bu sebeple taşınmazın bu konuda yetkin olmayan bilirkişilerin görüşüne katılarak arsa olarak nitelendirilmesi belirtilen yasanın kapsamı gereğince mümkün olamaz. Kaldı ki, TMK. nun 713/1 maddesine göre, tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazın kazanılması için davasız ve aralıksız olarak yirmi yıllık sürenin dolması gerekir. Yine, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi uyarınca koşulların gerçekleşmesi, aynı kanunun 17. maddesi gereğince de imar ihyanın tamamlanması zorunludur. Esasen arsa ile ilgili yasal dayanağı olan düşünce 3402 sayılı Kanunun 17. maddesinin son cümlesinde de kendisini göstermektedir. Dairenin çoğunluğunun görüşünün aleyhine taşınmazın bir an için arsa niteliği dikkate alındığında (arsa nitelikli yerler tarıma ve ekonomik yarar sağlamaya) elverişli yerler olmadığından ve rant amaçlı bulunduğundan böyle bir yer üzerinde 713/1, 3402 sayılı Yasanın 14. maddesindeki koşulların gerçekleşmediği düşünülerek davanın öteki koşulları araştırılmadan reddedilmesi gerekir.
    Hal böyle olunca, mahalli mahkemenin red kararı somut olaya, dosyadaki tüm delillere usul ve ilgili yasalara uygundur. Kaldı ki, olayları en iyi bilen yerel mahkeme hakimleridir. Yargıtay önüne gelen olaylarda ve davalarda kanunlar ya da ilgili içtihatlara uygunluk denetimini yapar. Yerel mahkeme gibi araştırma ve soruşturma yapmaması gerekir. Bu sebeplerle, Dairenin sayın çoğunluğunun görüşlerine katılmam mümkün olmamıştır. Mahalli mahkeme kararının onanması gerektiği kanaatindeyim. 28.09.2010






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi