11. Hukuk Dairesi 2015/6757 E. , 2016/3238 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 12/02/2015 tarih ve 2014/438-2015/85 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler elektronik ortamda okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkili ile davalının ortak bir şirket kurmayı istediklerini ve .... adında kurulacak şirkete sermaye koymayı taahhüt ettiklerini, bu kapsamda müvekkilinin 30/12/2011 tarihinde 150.000 TL, diğer ortak davalı da 30/05/2012 tarihinde 75.000 TL. Sermaye koyma taahhüdü altına girdiklerini, müvekkilinin söz konusu sermaye borcunu yerine getiremediği için davalı tarafından bononun haksız ve yetkisiz bir şekilde icra takibine konulduğunu, müvekkilinin davalıya senede ilişkin bir borcunun bulunmadığını, ayrıca müvekkilinin davalıya herhangi bir borcunun da bulunmadığını, senedin sebepten mücerret olmadığını ileri sürerek davalı tarafından müvekkili aleyhine İcra Müdürlüğünün 2012/2299 Esas sayılı icra takip dosyasına konu bono nedeniyle müvekkilinin davalıya borcu olmadığının tespiti ile davalı aleyhine % 20"den aşağı olmamak üzere haksız takip tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davacının İcra Hukuk mahkemesinde açılan davadan feragat ettiği için işbu davayı açamayacağını, borcunu kabul ettiğini, takibe konu bononun taraflar arasında imzalanan sözleşmede bahsi geçen bono olmadığını, kişisel alacağını teminat altına alan bir bono olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia,savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında imzalanan sözleşmede, davacının 30/12/2011 tarihinde taahhütlerini yerine getirmemesi halinde senet verileceği ve bu senedin sözleşmedeki taahhüt yerine gelmediğinde devreye gireceğinin belirtildiği, davalının senedin bu sözleşme dışında başka bir sebeple verildiği yolundaki savunmasını ispatlayamadığı, sözleşme gereğince senedin davacı tarafından şirkete sermaye koyma taahhüdü borcuna teminat olarak verildiği, limited şirket ortaklarının sermaye (katkı) payı taahhüdünden doğan borcu için sadece şirkete karşı sorumlu oldukları ve alacaklıların veya ortakların bu hususta ifayı talep yetkisinin olmadığı, dava ve takip konusu bono nedeniyle davalının kişisel olarak alacaklı olmadığına kanaat getirildiği ve İcra Mahkemesi kararlarının maddi anlamda kesin hüküm oluşturmayacağı ve davacının icra mahkemesindeki feragatinin açık bir feragat olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, takip dayanağı bono nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline, davalının kötü niyeti ispatlanamadığından davacı yararına haksız takip tazminatına yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, bonoya dayalı menfi tespit istemine ilişkin olup, mahkemece, taraflar arasında imzalanan protokol kapsamında ortak oldukları şirkete konulacak sermaye payı taahhüdüne ilişkin teminat olarak verilen bononun alacaklısının şirket olduğu ve davalının kişisel olarak alacaklı olmadığından bonoya dayalı olarak icra takibinde bulunamayacağı gerekçesiyle davacının borçlu olmadığının tespitine ve icra takibinin iptaline karar verilmiştir. Ancak, dosya kapsamında bulunan protokol ve bono incelendiğinde, icra takibine konu edilen bononun protokolde bahsi geçen bono olduğu ve tarafların sermaye taahhütlerinin yerine getirilmemesi halinde ödenmek üzere karşılıklı olarak birbirlerine teminat amacıyla verdikleri anlaşılmaktadır. Bu durumda ispat yükünün bonoyu elinde bulunduran davalı üzerinde olduğunun kabulü ile davalının protokol kapsamında verilen bononun takibe konu edilmesi için gerekli şartların oluştuğunu ve bononun teminat vasfını kaybederek tahsili mümkün hale geldiğini ispat etmesi gerekeceğinden bu kapsamda sunacağı delillerin değerlendirilmesi ve sonrasında davacının sermaye borcunu ödediği ve şirket işleri için harcamalar yaptığı, şirkete sermaye borcunun kalmadığı aksine alacaklı olduğu yönündeki iddialarının da araştırılarak bononun teminat vasfının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı verilen karar doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA; ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 23/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.