
Esas No: 2014/14482
Karar No: 2014/14482
Karar Tarihi: 19/12/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
SÜLEYMAN KOÇ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/14482) |
|
Karar Tarihi: 19/12/2017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör |
: |
Özgür DUMAN |
Başvurucu |
: |
Süleyman KOÇ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, merada aşırı otlatma yapılması nedeniyle maddi ve
manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının; bunu kanıtlamak amacıyla
otlatılan hayvan sayısının tespitine yönelik olarak yapılan delil tespiti
talebinin reddedilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, 1948 doğumlu olup Ankara"nın Çankaya ilçesinde
ikamet etmektedir.
A. Delil Tespiti Dosyası
9. Başvurucu, Ardahan"ın Merkez ilçesine bağlı Tazeköy ve Samanbeyli köyü
sınırında bulunan merada otlatma kapasitesinin üzerinde otlatma yapıldığının
tespiti istemiyle Ardahan Sulh Hukuk Mahkemesinden 8/7/2014 tarihinde delil
tespiti talebinde bulunmuştur.
10. Mahkeme 8/7/2014 tarihinde başvurucunun delil tespiti
talebinin usul yönünden reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde,
başvurucu tarafından meradan
doğrudan yararlanmasına engel olunduğu iddia edilmediğinden başvurucunun
talepte bulunma hakkının olmadığı belirtilmiştir. Mahkemeye göre ancak köy
muhtarı veya tayin ettirilecek temsilcisi talepte bulunabilir. Mahkeme; köy
muhtarı veya muhtarın davalı olduğu hâllerde ise köy derneğince seçilecek
kişinin köyü temsil edebileceğini, mera ile ilgili davalarda özel kişilerin
talepte bulunmasının mümkün olmadığını vurgulamıştır.
11. Başvurucu 21/7/2014 tarihinde karara itiraz etmiş; itiraz
dilekçesinde, merada aşırı otlatma sebebiyle Erzurum 1. İdare Mahkemesinde
açılan davada hukuki menfaatinin bulunduğunun tespit edildiğini belirtmiştir.
Başvurucu, olayda köy merasının aşırı otlatılarak ekolojik dengenin
bozulmasına, erozyon ve çevre kirliliğine sebep olunduğu için İdare
Mahkemesince verilen kararın uygulanıp uygulanmadığı tespitinin gerektiğini
ifade etmiştir.
12. Mahkeme 21/7/2014 tarihli ek karar ile başvurucunun
itirazını reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, meraların korunmasından ve tahsis
amacına uygun kullanılmasından muhtar ve belediye başkanlarının sorumlu olduğu
belirtilmiştir. Mahkeme, başvurucunun meradan yararlanmasına engel olunmadığı
için talepte bulunamayacağı yönündeki ilk kararındaki gerekçeyi yinelemiştir.
13. Karar, başvurucuya 5/8/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 4/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İdari Yargılama Süreci
15. Başvurucu, Ardahan"ın Merkez ilçesi Tazeköy
sınırları içindeki merada otlatma kapasitesine uygun sayıda hayvan
otlatılmasına ilişkin olarak -başvuru formu ve eklerinde belirtilmeyen bir
tarihte- Ardahan Valiliğinden (Valilik) talepte bulunmuştur. Valilik tarafından
süresinde cevap verilmemesi üzerine başvurucu, Valilik aleyhine Erzurum İdare
Mahkemesinde iptal davası açmıştır. Mahkeme 6/5/2003 tarihinde davanın ehliyet
yönünden reddine karar vermiştir.
16. Başvurucunun temyiz ettiği karar Danıştay Sekizinci
Dairesinin 20/1/2004 tarihli kararı ile onanmıştır. Ancak karar düzeltme istemi
üzerine Dairenin 9/3/2005 tarihli ilamıyla onama ilamı kaldırılmış ve temyiz
edilen hükmün bozulmasına karar verilmiştir. İlamda, başvurucunun Ankara"da
ikamet etse bile belirtilen köyde arazisinin bulunduğuna dikkat çekilmiştir.
Daire, köydeki meranın aşırı otlatma nedeniyle tahrip edilmesinin önlenmesi
amacıyla idareye ve yargıya başvurmada başvurucunun kişisel, güncel ve meşru
bir menfaatinin bulunduğunu vurgulamıştır. Daireye göre bu sebeple başvurucunun
kendisini ilgili görerek iptalini istediği işlemin menfaatini ihlal etmediği
gerekçesine dayalı olarak davanın reddine karar verilmesinde isabet
bulunmamaktadır.
17. Bozma ilamına uyan Mahkeme 21/9/2005 tarihinde davanın
kabulü ile dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Mahkeme, Tazeköy"ün tüm merasında ortalama kapasitesinin dört katı
miktarında aşırı bir otlatmanın var olduğu ve meranın bir kısmının Samanbeyli köyüne tahsisi ile de aşırı otlatmanın
artacağının açık olduğunu belirtmiştir. Fazla otlatma ise Mahkemeye göre
ekolojik dengenin bozulmasına, veriminin azalmasına, erozyon ve çevre
kirliliğine sebebiyet verir. Mahkeme bu gerekçeyle başvurucunun fazla
otlatmanın önlenmesi yolundaki talebinin zımmen
reddinde hukuka uyarlık görülmediği kanaatine varmıştır.
18. Valilik tarafından temyiz edilen karar Dairenin 26/9/2006
tarihli ilamıyla onanmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. İlgili Mevzuat
19. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu"nun 382. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Çekişmesiz yargı, hukukun, mahkemelerce,
aşağıdaki üç ölçütten birine veya birkaçına göre bu yargıya giren işlere
uygulanmasıdır:
a) İlgililer arasında uyuşmazlık olmayan
hâller.
b) İlgililerin, ileri sürülebileceği herhangi
bir hakkının bulunmadığı hâller.
c) Hâkimin resen harekete geçtiği
hâller."
20. 6100 sayılı Kanun"un 400. maddesi şöyledir:
"(1) Taraflardan her biri, görülmekte
olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açacağı davada
ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi
incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin
yapılmasını talep edebilir.
(2) Delil tespiti istenebilmesi için hukuki
yararın varlığı gerekir. Kanunda açıkça öngörülen hâller dışında, delilin hemen
tespit edilmemesi hâlinde kaybolacağı yahut ileri sürülmesinin önemli ölçüde
zorlaşacağı ihtimal dâhilinde bulunuyorsa hukuki yarar var sayılır."
2. Yargıtay İçtihadı
21. Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 11/10/2016 tarihli ve
E.2016/7824, K.2016/8806 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Kanunda çekişmesiz yargı işlerinin neler
olduğu düzenlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 382/1
maddesinde ... olmak üzere çekişmesiz yargının genel çerçevesi belirlenerek,
mümkün olduğunca çekişmesiz yargı işleri sayılarak belirtilmiştir. Ancak bu
sayma sınırlı olmadığından yasa maddesinde sayılmayan fakat çekişmesiz yargı
ölçütlerini taşıyan diğer işlerin de çekişmesiz yargı işi olarak kabulü gerekir.
Yani, 382. Maddede sayılmamakla beraber çekişmesiz yargının ölçütlerinden
birini veya birkaçını taşıyan bir iş de çekişmesiz yargı işi olarak değerlendirilmelidir.
...
Delil tespitine ilişkin talepler, 01.10.2011
tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 382.
maddesinde belirtilen çekişmesiz yargı işlerinden sayılmalıdır..."
22. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 29/5/2014 tarihli ve
E.2014/5679, K.2014/8995 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Delil tespiti davaları; temyizi
mümkün olmayan, HMK" nın 403. maddesi uyarınca ancak
itiraz yolu açık çekişmesiz yargı davalarındandır...."
B. Uluslararası Hukuk
23. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının medeni
hukuk alanına giren konularda uygulanabilirliği öncelikle bir “uyuşmazlığın”
varlığına bağlıdır. İkinci olarak söz konusu uyuşmazlık iç hukukta tanındığı,
en azından savunulabilir bir biçimde söylenebilecek “hak ve yükümlülüklerle”
ilgili olmalıdır. Son olarak bu “hak ve yükümlülükler” -her ne kadar 6.
maddenin kendisi bu hak ve yükümlülüklere sözleşmeci devletlerin hukuk sistemi
içinde belirli bir anlam atfetmiyorsa da- Sözleşme anlamında “medeni nitelikte”
olmak zorundadır (James ve
diğerleri/Birleşik Krallık [GK], B. No: 8793/79, 21/2/1986, § 81).
24. AİHM kararlarında “uyuşmazlık” sözcüğüne şeklî bir tanımdan
çok maddi bir tanım verilmesinin daha uygun olduğu benimsenmiştir (Le Compte, Van Leuven ve De Meyere/Belçika
[GK], B. No: 6878/75-7238/75,23/6/1981, § 45). Buna göre görünüşün ve
kullanılan dilin ötesine bakılması ve her davanın koşullarına göre durumun
gerçeklerine yoğunlaşılması gerekmektedir (Gorou/Yunanistan (No. 2) [BD], B. No: 12686/03,
20/3/2009, § 29). AİHM, 6. maddenin karşıt tarafların ve haklara ilişkin
herhangi bir uyuşmazlığın bulunmadığı durumlara ilişkin çekişmesiz ve tek
taraflı yargılamalara uygulanamayacağını kabul etmiştir (Alaverdyan/Ermenistan (k.k.),
B. No: 4523/04, 24/8/2010, § 35).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 19/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
26. Başvurucu, aşırı otlatmanın tespitine yönelik delil tespiti
talebinin reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmektedir.
27. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci
cümlesi şöyledir:
"Herkes, Anayasa"da güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla
Anayasa Mahkemesine başvurabilir.(...)"
28. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun"un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre Anayasa
Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu
gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa"da güvence altına
alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye"nin taraf olduğu ek
protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve
Sözleşme"nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
18).
29. Anayasa"nın "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
30. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu
belirtilmiş ancak hakkın kapsamı düzenlenmemiştir. 3/10/2001 tarihli ve 4709
sayılı Kanun"un Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasına "adil
yargılanma hakkı" ibaresinin eklenmesine ilişkin 14. maddesinin
gerekçesine göre "değişiklikle Türkiye
Cumhuriyeti"nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına
alınmış olan adil yargılama hakkı metne dâhil" edilmiştir.
Dolayısıyla Anayasa"nın 36. maddesinde, herkesin adil yargılanma hakkına sahip
olduğu ibaresinin eklenmesinin amacının Sözleşme"de
düzenlenen adil yargılanma hakkını anayasal güvence altına almak olduğu
anlaşılmaktadır (Yaşar Çoban
[GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017,§ 53). Bu itibarla Anayasa"da güvence altına
alınan adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriği belirlenirken Sözleşme"nin "Adil yargılanma hakkı" kenar
başlıklı 6. maddesinin ve buna ilişkin AİHM içtihadının da gözönünde
bulundurulması gerekir (Onurhan Solmaz,§ 22).
31. Sözleşme, bir kişinin sahip olduğunu ileri sürebileceği tüm
hak ve yükümlülükler bakımından adil yargılanma hakkını güvence altına
almamaktadır. Sözleşme"nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde,
adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin "medeni hak ve yükümlülükler
ile ilgili uyuşmazlıklar"ın ve bir "suç isnadı"nın esasının karara bağlanması esnasında
geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır.
Hak arama hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda
bulunabilmek için ya başvurucunun medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir
uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya yönelik bir suç isnadının esası
hakkında karar verilmiş olması gerektiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla
bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına
dayanan başvurular Anayasa ve Sözleşme"nin ortak koruma alanı kapsamı dışında
kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, § 23).
32. Somut olayda suç isnadına bağlı bir yargılamanın mevcut
olmadığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Diğer taraftan yukarıda da
belirtildiği üzere bir kimsenin "medeni hak ve yükümlülükleri"nin
karara bağlanmasıyla ilgili bir yargılama usulünde Sözleşme"nin 6. maddesi
uygulanabilir. AİHM, Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
"medeni" meselelerde uygulanabilmesi için ilk olarak ortada bir
"uyuşmazlığın" bulunması koşulunu aramakta; uyuşmazlığın iç hukukta
tanınmış olduğu söylenebilecek "haklar ve yükümlülükler" ile ilgili
olması, bu haklar ve yükümlülüklerin de Sözleşme"deki
anlamıyla "medeni" olması gerektiğini vurgulamaktadır (bkz. §§ 23,
24).
33. Başvuru konusu olayda ise başvurucu, delil tespiti talebinin
reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden
yakınmaktadır. 6100 sayılı Kanun"un geçici hukuki korumalar kısmında 400. ve
devamı maddelerinde düzenlenen "delil tespiti" yukarıda değinilen
Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere "çekişmesiz yargı işi"
olarak nitelendirilmektedir (bkz. §§ 21, 22). Buna göre görülmekte olan bir
davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açılacak davada ileri
sürülecek bir vakıanın tespiti amacıyla yapılan delil tespiti aşamasında henüz
taraflar arasında ilgili hakka yönelik bir "uyuşmazlık" söz konusu
değildir. Anayasa"nın 36. maddesinin ise kural olarak herhangi bir uyuşmazlığın
bulunmadığı çekişmesiz yargı işlerinde uygulanması mümkün bulunmamaktadır.
34. Dolayısıyla delil tespitine yönelik somut başvuruda adil
yargılanma hakkının konusu olabilecek medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili
bir "uyuşmazlığın" mevcut olmadığı anlaşıldığından başvurucunun delil
tespiti talebinin reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasının Anayasa ve Sözleşme"nin ortak koruma alanı dışında kaldığı sonucuna
varılmaktadır.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
B. Maddi ve Manevi
Varlığın Korunması ve Geliştirilmesi Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
36. Başvurucu, meraların tarımsal yapı ve çevre dengesi
bakımından büyük önem arz ettiğini ifade etmektedir. Başvurucu; ekolojik
sistemde temel bir rolü olan bitki olmaksızın insan ve hayvan yaşamının mümkün
olamayacağını, toprak ve su muhafazası için meralardaki bitkilere ihtiyaç
duyulduğunu vurgulamıştır. Başvurucuya göre köy orta malı olması nedeniyle
meralarda aşırı bir otlatma yapılmaktadır. Başvurucu, arazisinin bulunduğu
köydeki hayvan sayısının mera otlatma kapasitesine göre sınırlandırılması
amacıyla yaptığı delil tespiti talebinin reddedildiğinden yakınmaktadır.
Başvurucu, talebinin reddinin gerekçesinin menfaat yokluğuna dayalı olduğunu
hâlbuki açmış olduğu idari davada menfaat ehliyetinin varlığının kabul
edildiğini vurgulamıştır. Başvurucu, Valiliğin bu kararına rağmen Tazeköy ve Samanbeyli köyleri
meralarında aşırı otlatmaya devam edildiğini belirtmiştir. Başvurucu, bu
gerekçelerle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı
çerçevesinde sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının ihlal edildiğini
öne sürmektedir.
37. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliğinin gereği olarak
Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu
şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne
uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu
makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli
özeni göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra
İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
38. Somut olayda başvurucunun taşınmazlarının bulunduğu köydeki
meranın aşırı otlatıldığı gerekçesine dayalı olarak Valiliğe yaptığı başvurunun
reddedilmesi üzerine Erzurum 1. İdare Mahkemesinde açtığı iptal davası kabul
edilmiş, bu karar Danıştayca onanarak kesinleşmiştir.
Başvurusu sonrasında meraların aşırı otlatılıp otlatılmadığının tespiti için
başvurucu bu defa delil tespiti talebinde bulunmuştur. Ardahan Sulh Hukuk
Mahkemesi başvurucunun bu talebini 8/7/2014 tarihinde ehliyet yokluğundan
reddetmiştir.
39. 6100 sayılı Kanun"un 400. maddesinde, delil tespitinin
görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride
açılacak davada ileri sürülmesi muhtemel bir vakıanın tespiti amacıyla talep
edilebileceği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca delil tespitinin ancak ileride
kaybolması veya ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı muhtemel
durumlarda istenebileceği belirtilmiştir. Delil tespiti talebi bir dava
olmadığı gibi mahkemece buna ilişkin verilen ret veya kabul kararları da nihai
karar değildir. Ara kararı niteliğinde olan bu kararlara karşı kanun yoluna
başvurulamaz. Ancak kararı veren mahkemeye itiraz edilebilir.
40. Delil tespiti -yukarıda belirtilen niteliği dikkate
alındığında- başvuruya konu ihlal iddiaları bakımından ihlalin sonuçlarını
giderici, başarı şansı sunan etkili bir hukuk yolu değildir. Başvurucunun ihlal
iddiaları kapsamında dile getirdiği temel şikâyeti, meraların aşırı
otlatılmasının önlenmesi talebine ilişkindir. Başvurucunun bireysel başvuru
yapmadan önce başvurduğu delil tespiti yolu ise ileride kaybolması veya ileri
sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı muhtemel delillerin toplanmasını
amaçlamaktadır. Buna karşın başvurucu; delil tespitine konu keşif ve bilirkişi
incelemesi delillerini, açılabilecek bir davada talep etmesinin
imkânsızlaşacağı veya güçleşeceğini iddia etmemektedir.
41. Diğer taraftan başvurucunun somut olay bağlamında söz konusu
şikâyetlerini ileri sürebileceği idari ve hukuki yolların mevcut olduğu
anlaşılmaktadır. Nitekim başvurucunun meraların aşırı otlatılması üzerine
gerekli tedbirlerin alınması için daha önce başvurduğu idari yargı sürecinden
olumlu sonuç alabildiği görülmektedir (bkz. §§ 15-18).Ayrıca başvurucu, lehine
sonuçlanan yargı kararının uygulanması için idareye yaptığı başvurunun
reddedildiğine veya yargı kararının idarece yerine getirilmediğine dair somut
herhangi bir bilgi veya belge ise sunmamıştır. Dolayısıyla sonuç olarak
başvurucunun maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının
ihlali iddiası yönünden hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları
tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
19/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.