4. Hukuk Dairesi 2021/1179 E. , 2021/1665 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacı vekili; davacı bankaya borçlu olan ... hakkında Balıkesir 4.İcra Müdürlüğü"nün 2013/62 Esas sayılı dosyası ile başlatınan takip neticesinde takibin sonuçsuz kaldığını, haricen yaptıkları araştırma sonucu davalı borçlunun adına kayıtlı Balıkesir İli, Dursunbey İlçesi, ... Köyü, ... ada ... parsel ve .. ada ... parsel sayılı taşınmazları takip açılış tarihinden kısa bir süre önce davalı ..."e sattığını, müvekkilinin alacağını tahsil etmesinin imkansız hale geldiğini belirterek davalılar arasında yapılan satış işleminin cebri icra yoluyla alacağın tahsiline yetki vermek üzere iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili; yetki yönünden itirazda bulunarak davalıların arasında akrabalık olmadığını, davalı ...’in o civarda badem arazisi olması nedeniyle civarda satılık olan davaya konu arazileri satın aldığını, davalı ...’in borçlunun maddi durumunu ve davacı ile aralarındaki durumu bilmediğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia,savunma, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacı bankanın 3. kişi olan davalı ...’in borçlunun zarar verme kastı işlemini bildiği veya bilmesi gerektiği hususlarını ispat edemediği gerekçesiyle kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK"nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir.Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama
hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği, ayrıca ticari işletmenin veya işyerindeki ticari emtianın tamamının ve mühim bir kısmının devri halinde de tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
Somut olayda, davalı ..., Balıkesir ili ... ilçesi civarında badem yetiştirdiği bir arazisi olması nedeniyle o civarda borçlunun satılığa çıkardığı arazileri satın aldığını cevaplarında belirtmiştir. Öte yandan mahalli bilirkişi ... Mahallesi Muhtarı ... 04.06.2015 tarihli keşifteki beyanlarında; Köyün ... ilçesine göç verdiğini, 7-8 yıldır köyde tarla satışının olmadığını, ... ada ... parselin sulama imkanının bulunmadığını, ... ada ... parselde bulunan ağaçların davalı borçlu ... tarafından dikildiğini ancak bakımının davalı 3. kişi ... tarafından yapıldığı taşınmazda su çıkmadığından sulama imkanının bulunmadığını belirtmiştir.
Bu durumda mahkemece, davaya konu arazilerin davalı 3. kişi İsmail tarafından yapılan bakımının davalı ...’in satın almadan önce mi satın aldıktan sonra mı yaptığı yönünde değerlendirme yapılarak İİK.nun 280.madde kapsamında davalı ...’in borçlunun içinde bulunduğu mali durumunu bilindiği veya bilinmesini gerektiren kişilerden olup olmadığı yönünde yapılacak değerlendirme ile karar yerinde tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 25/05/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.