8. Hukuk Dairesi 2010/1776 E. , 2010/4965 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
...ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 17.06.2008 gün ve 11/179 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde; kadastro çalışmaları sırasında 101 ada 2, 103 ada 8, 9, 15, 16; 111 ada 16, 34, 45; 120 ada 28; 131 ada 3; 138 ada 11; 155 ada 5; 164 ada 1 ve 188 ada 26 sayılı parsellerin davalıların murisi Ayşe adına tesbit ve tescil edildiğini, taşınmazların ¼ payının 21.04.1982 tarihli harici satış senediyle vekil edenine satıldığını (... tarafından) belirterek taşınmazların tapu kayıtlarının ¼’er pay oranında iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan ..., ... ve ..., davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Davalı İbrahim, davaya bir itirazı olmadığını bildirmiştir.
Duruşmaya katılan davalı ..., davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılara ise, dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamışlar ve cevap da vermemişlerdir.
Mahkemece keşif için kesin süre verilmiş olmasından dolayı davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve 21.04.1982 tarihli harici satış senedine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, 04.03.2008 tarihli yargılama oturumu ara kararları gereğince keşif için verilen kesin süre gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Her şeyden önce verilen kesin süreye ilişkin ara kararlarının hukuki sonuç doğurabilmesi için HUMK.nun 163.maddesine uygun olarak verilmiş olması gerekir. Yani kesin süreyi içeren ara kararların da taraflara yükletilecek haklar ve borçların tek tek bentler halinde yazılması ve bu konuda sonucunun hatırlatılması ile uyarının yapılması zorunludur. Uyuşmazlık taşınmaza ilişkin bulunduğundan yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK.nun 258.maddesinin öngördüğü biçimde keşif mahalline çağrılmaları gerekmektedir. Aynı kanunun 259.maddesi gereğince yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde dinlenmeleri zorunluluğu vardır. Mahkemece kesin süreyi içeren 04.03.2008 tarihli yargılama oturumu ara kararlarında keşif günü, saati, vasıta ücreti, mahkeme heyetinin giderleri ve yerel bilirkişilerin çağrılması için gerekli giderler ile davetiye giderleri tek tek belirtildiği halde taraf tanıklarının ne şekilde çağrılacağı, bunlara ücret takdir edilip edilmeyeceği, davetiye giderleri sözü edilen ara kararlarında yer almamaktadır. HUMK.nun az önce açıklanan 258 ve 259.maddeleri gözönünde tutulduğunda verilen kesin süreye ilişkin ara kararlarının HUMK.nun 163.maddesi anlamında yöntemine uygun bir biçimde verildiğinin kabulüne olanak bulunmamaktadır. Şu halde sözü edilen ara kararlarına dayanılarak davanın kesin süreden reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Saptanan bu somut ve hukuki olgular karşısında iddia ve savunma çerçevesinde taraf delilleri toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken kesin süreden davanın reddedilmiş bulunması yerinde bulunmamıştır. Davacı, taşınmazlarda kayıt maliki bulunan Ayşe Akpınar’a ait ¼ payın iptal ve tescilini istemektedir.
Kabul biçimine göre de karar başlığının davalılara ait 5.sırasında gösterilen ... esasen davacı olup, bunun yerine davalı ...’ın yazılması gerekirken maddi hata sonucu davacının isminin yazılmış olması da doğru değildir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı olan yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15,60 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 21.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.