
Esas No: 2014/4988
Karar No: 2014/4988
Karar Tarihi: 19/12/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
BURHAN KUZU BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/4988) |
|
Karar Tarihi: 19/12/2017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör |
: |
Abuzer
YAZICIOĞLU |
Başvurucu |
: |
Burhan KUZU |
Vekili |
: |
Av. Hükümdar
HAMDİOĞLU |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, internet üzerinden paylaşılan küfür ve hakaret
içerikli yazıların kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu iddiasıyla
yapılan suç duyurusu sonrasında etkili bir soruşturma yapılmaması nedeniyle
kişinin şeref ve itibarının korunması hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucu, anayasa hukuku alanında akademisyen olup hakaret
iddiasına dayanak olan olayın gerçekleştiği tarihte Türkiye Büyük Millet
Meclisi Anayasa Komisyonu Başkanlığı görevini yürütmektedir.
10. Sosyal medya platformu Twitter
isimli internet sitesi üzerindeki @dead-communion isimli hesaptan 16/6/2013 tarihli
paylaşımda küfür içeren ifadeler kullanılmıştır. Başvurucu, bu paylaşımlarda
kendisine hakaret edildiği iddiası ile 18/6/2013 tarihinde Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı Bilişim Suçları Bürosuna suç duyurusunda bulunmuştur.
11. Soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Bilişim
Suçları Bürosu olayın şüpheli ya da şüphelilerini araştırmak üzere Ankara İl
Emniyet Müdürlüğü ile yazışma yapmış; yapılan araştırmalar sonucunda düzenlenen
6/11/2013 tarihli tutanakla Twitter isimli yer
sağlayıcının Amerika Birleşik Devletleri üzerinden yayın yaptığı, @dead-communion
isimli profil sayfasından kullanıcıların gerçek bilgilerine ulaşılamadığı
tespit edilmiş ve soruşturma sürecinde ilgili Cumhuriyet başsavcı vekilinden
dosyanın Zamanaşımı Bürosuna gönderilmesi hususunda görüş sormuştur. Yazının
içeriği şöyledir:
"Müştekinin maruz kaldığı faili meçhul
suç ile ilgili olarak bugüne kadar yapılan tüm araştırmalarda olay faili ya da
failleri tespit edilemediğinden Cumhuriyet Başsavcılığımız 15/9/2006 tarih ve
3/2006-2 genelgesi uyarınca evrakın Zamanaşımı Bürosuna gönderilmesi
takdirlerinize arz olunur."
12. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, yürüttüğü soruşturma
neticesinde 24/2/2014 tarihli "daimî arama kararı" ile dosyayı
Zamanaşımı Bürosuna göndermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Soruşturma evrakının incelenmesi
sonucunda; müştekiye yönelik sesli yazılı veya görüntülü bir ileti ile hakaret
olayının şüphelilerinin tespit edilemediği anlaşılmıştır.
Yapılan inceleme sonucunda; meçhul şüphelilere
isnat edilen eylemin 5237 sayılı TCK"nın 125/2, 3-a maddesi kapsamına girdiği
ve aynı kanunun 66/1-e maddesi gereğince 8 yıllık zamanaşımına tabi olduğu
anlaşıldığından;
Olayın şüphelilerinin yukarıda yazılı
zamanaşımı tarihine kadar aranmasına devam edilerek, yakalandıklarında
ifadeleri alınarak C. Başsavcılığımızda hazır edilmeleri, kimlikleri tespit
edildiğinde yakalanmasalar bile açık kimliklerinin delillerle birlikte
Başsavcılığımıza bildirilmesi,
Soruşturmanın sonucu hakkında her üç ayda bir
tekide mahal bırakılmadan savcılığımıza bilgi verilmesi, …"
13. Daimî arama kararının ilgililere tebliğ edilmediği fakat
başvurucunun 9/4/2014 tarihinde vekil aracılığıyla dosyadan suret aldığı
anlaşılmıştır.
14. Başvurucu, yukarıda anlatılan gelişmeler üzerine etkili bir
yargı yolu kalmadığı iddiasını ileri sürerek 10/4/2014 tarihinde bireysel
başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
"Kamu davasını açma görevi"
kenar başlıklı 170. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Kamu davasını açma
görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir.
(2)
Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli
şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler."
16. 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan
Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele
Edilmesi Hakkında Kanun"un "İçeriğin
yayından çıkarılması ve cevap hakkı" kenar başlıklı mülga 9.
maddesi şöyledir:
"(1) İçerik nedeniyle
hakları ihlâl edildiğini iddia eden kişi, içerik sağlayıcısına, buna
ulaşamaması halinde yer sağlayıcısına başvurarak kendisine ilişkin içeriğin
yayından çıkarılmasını ve yayındaki kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı
cevabı bir hafta süreyle internet ortamında yayımlanmasını isteyebilir. İçerik
veya yer sağlayıcı kendisine ulaştığı tarihten itibaren iki gün içinde, talebi
yerine getirir. Bu süre zarfında talep yerine getirilmediği takdirde
reddedilmiş sayılır.
(2) Talebin reddedilmiş sayılması halinde,
kişi onbeş gün içinde yerleşim yeri sulh ceza
mahkemesine başvurarak, içeriğin yayından çıkarılmasına ve yayındaki
kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı cevabın bir hafta süreyle internet
ortamında yayımlanmasına karar verilmesini isteyebilir. Sulh ceza hâkimi bu
talebi üç gün içinde duruşma yapmaksızın karara bağlar. Sulh ceza hâkiminin
kararına karşı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre itiraz yoluna
gidilebilir.
(3) Sulh ceza hâkiminin kesinleşen kararının,
birinci fıkraya göre yapılan başvuruyu yerine getirmeyen içerik veya yer
sağlayıcısına tebliğinden itibaren iki gün içinde içerik yayından çıkarılarak
hazırlanan cevabın yayımlanmasına başlanır.
(4) Sulh ceza hâkiminin kararını bu maddede
belirtilen şartlara uygun olarak ve süresinde yerine getirmeyen sorumlu kişi,
altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İçerik veya yer
sağlayıcının tüzel kişi olması halinde, bu fıkra hükmü yayın sorumlusu hakkında
uygulanır."
17. 5651 sayılı Kanun’un 6/2/2014 tarihli ve 6518 sayılı
Kanun’la değiştirilen "İçeriğin
yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi" kenar başlıklı
9. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) İnternet ortamında
yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden
gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik sağlayıcısına, buna
ulaşamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin
yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak
içeriğe erişimin engellenmesini de isteyebilir.
(2) İnternet ortamında yapılan yayın içeriği
nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden kişilerin talepleri,
içerik ve/veya yer sağlayıcısı tarafından en geç yirmi dört saat içinde cevaplandırılır.
(3) İnternet ortamında yapılan yayın içeriği
nedeniyle kişilik hakları ihlal edilenlerin talepleri doğrultusunda hâkim bu
maddede belirtilen kapsamda erişimin engellenmesine karar verebilir.
(4) Hâkim, bu madde kapsamında vereceği
erişimin engellenmesi kararlarını esas olarak, yalnızca kişilik hakkının
ihlalinin gerçekleştiği yayın, kısım, bölüm ile ilgili olarak (URL, vb.
şeklinde) içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle verir. Zorunlu olmadıkça
internet sitesinde yapılan yayının tümüne yönelik erişimin engellenmesine karar
verilemez. Ancak, hâkim URL adresi belirtilerek içeriğe erişimin engellenmesi
yöntemiyle ihlalin engellenemeyeceğine kanaat getirmesi hâlinde, gerekçesini de
belirtmek kaydıyla, internet sitesindeki tüm yayına yönelik olarak erişimin
engellenmesine de karar verebilir.
(5) Hâkimin bu madde kapsamında verdiği
erişimin engellenmesi kararları doğrudan Birliğe gönderilir.
(6) Hâkim bu madde kapsamında yapılan
başvuruyu en geç yirmi dört saat içinde duruşma yapmaksızın karara bağlar. Bu
karara karşı 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu
hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebilir.
…
(10) Sulh ceza hâkiminin kararını bu maddede
belirtilen şartlara uygun olarak ve süresinde yerine getirmeyen sorumlu kişi,
beş yüz günden üç bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır."
18. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun "İlke" kenar başlıklı 24.
maddesi şöyledir:
"Hukuka aykırı olarak
kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı
korunmasını isteyebilir.
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha
üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin
kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına
yapılan her saldırı hukuka aykırıdır."
19. 4721 sayılı Kanun"un "Davalar"
kenar başlıklı 25. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:
"Davacı, hâkimden
saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona
ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini
isteyebilir.
Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya
kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de
bulunabilir.
Davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri
ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş
görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı
saklıdır."
20. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu"nun "Tasarruf ilkesi"
kenar başlıklı 24. maddesi şöyledir:
"(1)Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın,
kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz.
(2) Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse
kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz.
(3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf
edebilecekleri dava konusu hakkında, dava açıldıktan sonra da tasarruf yetkisi
devam eder."
21. 6100 sayılı Kanun"un "Taraflarca
getirilme ilkesi" kenar başlıklı 25. maddesi şöyledir:
"(1) Kanunda öngörülen istisnalar
dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları
kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi
bulunamaz.
(2) Kanunla belirtilen durumlar dışında,
hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz."
22. 6100 sayılı Kanun"un "İhtiyati
tedbirin şartları" kenar başlıklı 389. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
"(1) Mevcut durumda meydana gelebilecek
bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya
da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın
yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık
konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir."
23. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun "Genel olarak" kenar başlıklı
49. maddesi şöyledir:
"Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille
başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı
bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 19/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
25. Başvurucu, @dead-communion isimli Twitter
hesabından kendisine hakaret edildiği ve kişilik haklarının ihlal edildiği
iddiası ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Bilişim Suçları Bürosu nezdinde
yaptığı suç duyurusu sonrasında şüphelinin tespit edilemediği gerekçesi ile
soruşturma dosyasının Zamanaşımı Bürosuna sevk edildiğini, anılan Twitter hesabı üzerinden kişilik hakkı ihlalinin devam
ettiğini, soruşturma sürecinin etkili bir hukuki koruma sağlamadığını
belirterek Anayasa"nın 17. maddesinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüş ve ilgili Twitter hesabının, bunun
mümkün olmaması durumunda ise ilgili internet sitesinin (twitter.com) erişime kapatılması ve manevi
tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
26. Başvurucu; hakkındaki hakaretle ilgili olarak Cumhuriyet
Başsavcılığınca verilen daimî arama kararı, şüpheli veya şüphelilerin bulunamaması
gerekçesine dayandığından ve zamanaşımı süresi sonunda dosya kapatılmış
olacağından soruşturmanın etkili bir başvuru yolu olma özelliğini ortadan
kaldırdığını, dolayısıyla bu yolun tüketilmesinin gerekmediğini, ayrıca Anayasa
Mahkemesinin 2014/3986 sayılı bireysel başvuru kararında tespit edilen ilke ve
yorumlar kapsamında tüketilecek başka etkili bir yol kalmadığını ileri
sürmektedir.
27. Bakanlık görüşünde, başvuru yollarının tüketilmesi ile
ilgili olarak 5651 sayılı Kanun’un 9. maddesinin (1) ve (4) numaralı
fıkralarında belirtilen başvuru yolunun Anayasa Mahkemesinin 2014/3986 sayılı (Yaman Akdeniz ve diğerleri başvurusu) ve
2014/4705 sayılı (Youtube Llc Corporation Service Company
ve diğerleri başvurusu) bireysel başvuru incelemelerindeki ihlal
kararları ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık,
Anayasa’nın özel hayata saygı hakkına ilişkin hükümlerinin Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 8. maddesi ile bu maddeye ilişkin Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları ışığında yorumlanması, bu kapsamda kişisel
şeref ve itibarı ile devletin pozitif yükümlülüğü gibi kavramların başvuru
konusu şikâyetlerle ilgili olduğunun dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir.
28. Başvurucu, başvuru formunu aynen tekrar etmiştir.
B. Değerlendirme
29. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası şu şekildedir:
“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını
koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
30. Bireyin şeref ve itibarı, Anayasa"nın 17. maddesinde
düzenlenen "manevi varlık" kapsamında yer almaktadır. Devlet, bireyin
manevi varlığının bir parçası olan şeref ve itibara keyfî olarak müdahale
etmemek ve öncelikli olan bu negatif yükümlülüğe ek olarak kişinin manevi
varlığına etkili bir biçimde saygının sağlanması bağlamında üçüncü kişilerin
saldırılarını cezai veya hukuki koruma sağlayacak etkili mekanizmalar kurmak
suretiyle önlemekle yükümlüdür (Adnan Oktar
(3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 35). Üçüncü kişilerin şeref ve
itibara müdahalesi, birçok ihtimalin yanında görsel ve işitsel yayınlar yoluyla
da olabilir. Bir kişi görsel ve işitsel yayın yoluyla bir kamuoyu tartışması
çerçevesinde eleştirilmiş olsa dahi o kişinin şeref ve itibarı manevi
bütünlüğünün bir parçası olarak değerlendirilmelidir (Nilgün Halloran,
B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 41).
31. Buna karşılık olarak ifade özgürlüğü, demokratik toplumun
temelini oluşturan ana unsurlardan, toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi
için gerekli temel şartlardan birini oluşturmaktadır. Anayasa’nın 26.
maddesinin ikinci fıkrası saklı tutulmak üzere ifade özgürlüğünün sadece toplum
tarafından kabul gören veya zararsız ya da ilgisiz kabul edilen bilgi ve
fikirler için değil incitici, şoke edici ya da rahatsız edici bilgi ve
düşünceler için de geçerli olduğu yinelenmelidir. İfade özgürlüğü, yokluğu
hâlinde "demokratik bir toplum"dan söz
edilemeyen çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir ve bazı
istisnalara tabi ise de bu istisnaların dar yorumlanması ve bu hakkın
sınırlandırılmasının ikna edici olması gerekir (Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 48; İlhan Cihaner (2),
B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 55).
32. Anayasa Mahkemesinin Yaman
Akdeniz ve diğerleri (B. No: 2014/3986, 2/4/2014, § 39) kararında Twitter isimli internet sitesine erişimin engellenmesine
yönelik Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) kararı değerlendirilirken
internetin modern demokrasilerde başta ifade özgürlüğü olmak üzere temel hak ve
özgürlüklerin kullanılması bakımından önemli bir araçsal
değere sahip olduğu, sosyal medya zemininde kişilerin bilgi ve düşüncelerini
açıklama, karşılıklı paylaşma ve yaymalarına katkı sağladığı belirtilmiştir. Bu
bağlamda düşünceyi açıklamanın günümüzde en etkili ve yaygın yöntemlerinden
biri hâline gelen internet ve sosyal medya araçları konusunda yapılacak
düzenleme ve uygulamalarda devletin ve idari makamların çok hassas davranmaları
gerektiği vurgulanmıştır.
33. Öte yandan örnek olaylardan Yaman
Akdeniz ve diğerleri başvurusunda 5651 sayılı Kanun’un 9. maddesinin
(4) numaralı fıkrası gereğince yetkili mahkeme tarafından verilmiş "tüm
siteye yönelik erişim engelleme" kararı bulunmadığı, bu nedenle TİB’in mahkeme kararını aşan ve idari işlem niteliğinde
kabul edilen uygulamasının ihlal konusu olarak değerlendirildiği ve kararın
5651 sayılı Kanun’un 9. maddesi kapsamında "erişimin engellenmesi"
taleplerini doğrudan etkisiz hâle getiren bir karar olmadığı dikkate
alınmalıdır.
34. Devletin bireylerin maddi ve manevi varlığının korunması ile
ilgili pozitif yükümlülükleri çerçevesinde şeref ve itibarın korunması hakkı
ile diğer tarafın Anayasa’da güvence altına alınmış olan ifade özgürlüğünden
yararlanma hakkı arasında bir denge kurması gerekir (Von
Hannover/Almanya (No. 2)
[BD], B. No: 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012, § 99).
35. Bireylerin maddi ve manevi varlığına üçüncü kişilerin
müdahalelerine karşı etkili mekanizmalar kurma çerçevesinde devletin pozitif
yükümlülüğü, mutlaka cezai soruşturma ve kovuşturma yapılmasını gerekli kılmaz.
Üçüncü kişilerin haksız müdahalelerine karşı bireyin korunması hukuk muhakemesi
yoluyla da mümkündür. Nitekim üçüncü kişilerce şeref ve itibara yapılan
müdahaleler için ülkemizde hem cezai hem de hukuki koruma öngörülmüştür.
Hakaret; ceza hukuku anlamında suç, özel hukuk anlamında ise haksız fiil olarak
nitelendirilmekte ve tazminat davasına konu edilebilmektedir. Dolayısıyla bir
bireyin üçüncü kişilerce şeref ve itibarına müdahale edildiği iddiasıyla hukuk
davası yoluyla da bir giderim sağlaması mümkündür (Adnan Oktar (2), B. No: 2013/514, 2/10/2013, § 32).
36. Somut olayda başvurucunun, mağduriyetini gidermek amacıyla
ceza kanunlarına göre ceza davası açılmasını sağlama yoluna başvurduğu gibi
5651 sayılı Kanun hükümleri gereğince erişimin engellenmesi talebinde bulunma
veya medeni hakların korunması bağlamında özel hukuk davaları açma şeklinde
birden fazla seçeneğinin bulunduğuna şüphe yoktur (Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik [GK], B. No: 2013/6237,
2/7/2015, § 42). Başvurucu, ceza davası açılmasını sağlamak amacıyla suç
duyurusunda bulunmuş fakat soruşturma sürecinin etkili yürümemesi ve dosyanın
Zamanaşımı Bürosuna gönderilmesi nedeniyle bireysel başvurusunu yapmıştır. Bu
aşamada 5651 sayılı Kanun’un 9. madde hükmü gereğince “içeriğin yayından çıkarılması veya erişimin
engellenmesi” ve devamında “internet
sitesindeki tüm yayına erişimin engellenmesi”ni talep etme, ceza
soruşturmasının sonucunu bekleme veya hukuk davası açma yollarının başvurucunun
talebi karşısında tüketilmesi gereken etkili bir başvuru yolu olup olmadığı
değerlendirilmelidir.
37. Başvurucunun iddiaları ile ilgili olarak başvurduğu ceza
davası yolu, ulaşılabilir telafi kabiliyetini haiz ve başvurucunun
şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanıyan tek başvuru yolu değildir ve
somut olayda da soruşturma süreci nihai olarak tüketilmemiştir. Yine 5651
sayılı Kanun’un 9. maddesi kapsamında internet erişiminin engellenmesini talep
etme imkânı, belirli şartlar altında uygulanabilen ve çekişmesiz yargılama
yöntemiyle sonuçlandırıldığı için taraflar arasında kesin hüküm teşkil etmeyen
bir yöntem olduğundan tüketilmesi gereken etkili bir yol olarak
değerlendirilmeyebilir (Benzer durum için bkz. Aziz
Yıldırım (5), B. No: 2013/9037, 23/3/2016, § 43). Fakat hakaretin
olumsuz etkileri ile ilgili olarak hukuk davası açarak da başvurucunun
şikâyetlerini derece mahkemeleri önünde ileri sürebilmesi ve bu iddialarla
ilgili olarak giderim sağlayabilmesi mümkündür (Adnan Oktar (2), § 40).
38. Yerleşik hâle gelen içtihatlara göre tazminat davalarının
daha yüksek başarı şansı sunabilecek etkili bir başvuru yolu olduğu
anlaşılmaktadır (Işıl Yaykır,
B. No: 2013/2284, 15/4/2014, § 44). Anılan içtihatlar nedeniyle bir başvurucu,
şeref ve itibarına yönelik müdahale iddiası nedeniyle yalnızca cezalandırma
talebinde bulunmuş ve tazminat davası açmamış ise başvurunun başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmektedir.
39. Buna karşın mevcut başvuruda, başvurucunun itibarına kimlik
bilgileri bilinmeyen bir kişi tarafından müdahalede bulunulmuştur. Üstelik
Cumhuriyet savcısı, şüphelinin açık kimlik bilgilerini tespit edemediği için
dosyayı Zamanaşımı Bürosuna aktarmıştır. Öte yandan mevcut başvuruda tazminat
davalarının yüksek başarı şansı sunabilecek etkili bir başvuru yolu olduğu
kabul edilse bile başvurucunun en azından itibarına müdahalede bulunan kişinin
kim olduğunu bilmeden böyle bir dava açabilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla
somut olayın şartları itibarıyla tek neden olarak tazminat davası yoluna
başvurulmaması gösterilmek suretiyle bireysel başvuru için başvuru yollarının
tüketilmediği söylenemez.
40. Bu aşamada münhasıran tarafları ilgilendiren ve kamunun
menfaati olmayan bir özel hukuk uyuşmazlığı olan hakaret davalarında, sıradan
kişilerce elde edilmesi son derece zor veya imkânsız olan haksız müdahaleyi
yapan kişiye ait kimlik bilgilerinin ceza soruşturması sürecinde kamu gücü
tarafından tespit edilmesinin devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında olup
olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
41. Başvuru konusu olaya benzer olaylarda uygulanacak ilkeler Mustafa Tepeli (B. No: 2014/5831,
1/3/2017) kararında ortaya konulmuştur. Mevcut başvuruda adı geçen kararda
belirtilen ilkelerden ayrılmayı gerektirecek bir yön bulunmamaktadır.
42. İnternet küresel bir ağdır ve hiçbir sınırı yoktur. Bu
nedenle internet ortamında yayımlanan ve başvurucuların iftira ve hakaret
niteliğinde olduğunu ileri sürdüğü bir iddiaya karşı adli mekanizmaları devreye
sokmak çoğu zaman güç veya çok maliyetli olabilir. Buna karşın kaçınılmaz
olarak doğrudan etkili olan ciddi anlamda incitici veya temel haklara zarar
veren müdahalelere karşı bireylerin ve kamunun korunmasının devletin
yükümlülüklerinden olduğunun da kabul edilmesi gerekir (Mustafa Tepeli, § 28).
43. Bu kapsamda internet servis sağlayıcıları tarafından kullanılacak
standartları geliştirmek, ulusal veya uluslararası mekanizmaların kurulmasına
veya mevcut mekanizmaların işletilmesine ve geliştirilmesine katkıda bulunmak,
internet üzerinden anayasal haklara yöneltilen saldırılara karşı uygun yasal
düzenlemeler dâhil bireylerin itirazlarını iletebilecekleri ve uygun görülecek
başka önlemleri almak devletin yükümlülükleri olarak sayılabilir (Mustafa Tepeli, § 29).
44. Başvurucunun şüphelinin cezalandırılması için ısrarcı
olması, kişisel anlamda bir ilke sorunu olarak algılanabilirse de bu algı; kamu
gücünü kullanan organlara, şeref ve itibara müdahale eden kişileri bir ceza
soruşturması ve kovuşturmasına konu etmeleri şeklinde bir yükümlülük yüklemez.
Yine internet üzerinden işlenen suçlara yönelik soruşturmalardaki güçlükler de
gözetildiğinde Anayasa"da korunan temel hak ve özgürlükler bağlamında ciddi
endişeler doğuracak nitelikte geniş kapsamlı etkiler uyandırmayan ya da
toplumsal menfaati doğrudan etkilemeyen bir şikâyet hakkında failin
belirlenmesine yönelik çalışmaların yargı makamlarının gösterdiği tüm çabalara
karşın konunun hukuki tıkanıklığa yol açan uluslararası boyutu nedeniyle
sonuçsuz kalmasının, Anayasa"nın 17. maddesinin birinci fıkrasının devlete
yüklediği pozitif yükümlülükler bakımından bireyin menfaatleri ile toplumun
menfaatleri arasında açık bir dengesizlik oluşturacağı değerlendirilemez.
45. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda temel hak ve
özgürlüklere yönelik bir müdahalenin olmadığı açık olan başvurular açıkça
dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
46. Somut olaydaki gibi internet üzerinden yapılan hakaret
olaylarında adli makamların suç failinin belirlenmesine yönelik çalışmalarından
sonuç alınamamasının başvurucunun şeref ve itibarının korunmasını isteme hakkına
yönelik bir ihlal oluşturmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.
47. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişinin şeref ve itibarının korunması hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 19/12/2017
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.