8. Hukuk Dairesi 2010/3930 E. , 2010/5243 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... ile Hazine ve ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 30.03.2010 gün ve 322/112 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca ince...geldi. Başka kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde; Hazine adına kayıtlı bulunan 649 sayılı parselin Hazine tarafından yapılan satışı sonucu davalı ...’e intikal ettiğini, taşınmazın 20 yılı aşkın süreden beri vekil edeninin zilyet ve tasarrufunda bulunduğunu, 649 nolu parselin içerisinde kalan vekil edenine ait 1300 m2"lik taşınmaz bakımından tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili, 27.5.2009 tarihli dilekçesinde ise; dava konusu 1300 m2"lik yerin 649 nolu değil 646 nolu parsel içerisinde kaldığını bildirmiştir.
Davalı Hazine vekili ile davalı ... davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava konusu 649 sayılı parsel ile davacıya ait 151 sayılı parsel arasında ortak sınır durumunda bulunan yolun yanlış yerden geçirildiğini, dava konusu 649 nolu parsele katılarak tesbitin yapıldığını, ancak davacının kendisine ait 151 parselin yüzölçümünün eksik olduğunu ileri sürerek daha önce Kadastro Mahkemesinin 1979/279 Esas sayılı dosyası ile açtığı tesbite itiraz davasının reddedildiği anılan hükmün kesin hüküm oluşturduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK. nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin kısmen tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemenin, davanın reddi için gösterdiği gerekçe yerinde bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu 646 sayılı parsel 150 sayılı parselin miktar fazlası olarak hükmen Hazine adına tapuya bağlanmıştır. Dosya arasında bulunan Seferihisar Kadastro Mahkemesinin 6.12.1994 tarihinde kesinleşen 19.12.1991 tarih ve 1988/7 Esas, 1991/220 Karar sayılı kararıyla 150 sayılı parsele karşı Hazine tarafından açılan tesbite itiraz davası; Hazine yararına kısmen olumlu sonuçlanmış olup, hükmün kesinleşmesiyle parselin tapu kaydının Hazine adına oluştuğu anlaşılmıştır. Şu halde, Hazinenin parselinin esasını oluşturan 150 sayılı parsel hükmen 6.12.1994 tarihinde kesinleşmiştir. Eldeki dava ise davacı tarafından 24.12.2008 tarihinde açılmıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. fıkrasında “…tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tesbitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz..” denilmektedir. Saptanan bu olgu karşısında hükmün kesinleştiği 6.12.1994 tarihinden davanın açıldığı 24.12.2008 tarihine kadar Kadastro Kanununun 12/3. fıkrasında öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş bulunduğundan, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru değil ise de, dava redle sonuçlanmış olup, hüküm sonucu itibariyle doğru bulunmaktadır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde bulunmadığından reddi ile sonucu itibariyle doğru olan yerel mahkeme hükmünün ONANMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 750 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalı Hazineye verilmesine ve aşağıda dökümü yazılı 17,15 TL onama harcının peşin harçtan mahsubu ile artan 37,85 TL"nin istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 02.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.