8. Hukuk Dairesi 2010/2618 E. , 2010/5244 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ve ... ile Serpil Kura ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ... 6. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 12.09.2007 gün ve 1060/335 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 02.11.2010 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacılar vekili Avukat ...ve karşı taraftan davalılar vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacılar vekili, dava dilekçesinde; dava konusu 918 sayılı parselin davalıların miras bırakanı İbrahim Ongun adına tapuda kayıtlı olduğunu, kayıt maliki ...’un 02.09.1952 tarihinde öldüğünü, tapu kaydının intikal görmediğini, ölüm tarihinden itibaren 20 yıllık sürenin geçtiğini belirterek anılan parselin tapu kaydının iptali ile vekil edenleri adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Bir kısım davalılar vekili, kayıt maliki ...’un ölümünden sonra davacıların İbrahim mirasçılarına karşı ... Asliye Hukuk Mahkemesinde 1971/783 Esas sayılı dava ile tapu iptali ve tescil isteğinde bulunduklarını, anılan mahkemenin 1976/588 Karar sayılı kararıyla isteğin reddine karar verildiğini, hükmün kesinleştiğini, davacıların zilyetliklerinin kiracı sıfatıyla devam ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalılardan... ise, taşınmazın muris İbrahim adına kayıtlı olduğunu, her nasılsa davacılar tarafından zilyet ve tasarruf edildiğini, açılan davayı kabul etmediğini açıklayarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılara yöntemine uygun bir biçimde dava dilekçesi tebliğ edilmesine rağmen yargılama oturumlarına katılmamışlardır.
Mahkemece; her ne kadar davacılar TMK.nun 713/2. maddesine dayalı olarak zilyetlikten tapu kaydının iptali ile taşınmazın adlarına tapuya kayıt ve tescilini istemiş iseler de, anılan maddede açıklanan kazanma koşullarının davacılar yararına oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve TMK.nun 713/2. fıkrasında ifadesini bulan kayıt malikinin 20 yıl önce ölmüş bulunması ve bu nedenle tapu kütüğünün hukuki değerini yitirdiği gerekçesiyle açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, kazanma koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. TMK.nun 713/2. fıkrasına dayalı olarak kazanmayı sağlayan zilyetlikle taşınmaz edinilebilmesi için aynı maddenin 1.fıkrasında açıklanan davasız ve aralıksız olarak 20 yıl süreyle ve malik sıfatıyla taşınmazın zilyet olanlar tarafından kullanılması gerekmektedir. Ancak, bu takdirde o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilirler. Davacılar tarafından daha önce zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak ... Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları 1971/783 Esas, 1976/588 Karar sayılı davanın 766 sayılı Tapulama Kanununun 31/2.maddesinde yer alan on yıllık hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verildiği ve hükmün dosyadaki bilgilere göre 1977 yılında kesinleştiği anlaşılmaktadır. Sözü edilen hüküm ile eldeki davanın tarafları ve davanın konusu aynı ise de hukuki sebepleri farklıdır. İlk davada kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanılmış olup, eldeki davada ise kayıt malikinin 20 yıl önce ölmüş bulunması ve bu nedenle tapu kütüğünün hukuki değerini yitirmesi hukuki sebebine dayanılmıştır. Bu bakımdan sözü edilen ... Asliye Hukuk Mahkemesinin kesinleşen hükmü HUMK.nun 237.maddesi anlamında taraflar arasında kesin hüküm oluşturmaz.
Öte yandan ... Asliye Hukuk Mahkemesinin kesinleşen hükmü taraflar arasında zamanaşımını kesen çekişme oluşturduğu açıktır. Hüküm 1977 yılında kesinleşmiştir. Eldeki dava ise 17.10.2002 tarihinde açılmıştır. Kural olarak kesinleşmeden itibaren 20 yıllık süre çoktan geçmiştir. 19.01.2007 tarih ve 2005/1 Esas, 2007/1 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca daha önce açılan ve kesinleşen hükmün kesinleşme tarihinden itibaren böyle bir yerin yeniden kazanılması için yeniden 20 yıllık sürenin geçmiş olması koşulu aranmaktadır. Ancak sadece sürenin geçmiş olması yetmez, aynı zamanda kesinleşmeden dava tarihine kadar davacıların davasız, aralıksız ve 20 yıl süre ile ve malik sıfatıyla dava konusu taşınmazı kullanmaları gerekir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacı tarafın gösterdiği iki tanık dinlenmiş ve diğer tanıkların dinlenmelerinden vazgeçilmiştir. (01.06.2007 tarihinde yapılan keşifte). Dinlenen tanıkların ise iddiayı kanıtlama bakımından yeterli bilgiye sahip olmadıkları belirlenmiştir. Dava konusu taşınmazın icar ya da kiralama yoluyla veya başka bir biçimde davacılar tarafından kullanıldığı kanıtlanamamıştır. TMK.nun 6. maddesi gereğince kanıtlama yükü davacı tarafta olup, davacı taraf iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Ancak, iddianın kanıtlanamadığı dosya kapsamı ile sabittir.
Saptanan bu somut ve hukuki olgular karşısında yerel mahkemece TMK.nun 713/1 ve 2.fıkrasındaki koşulların davacılar yararına oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde usul ve kanuna aykırı bir yön bulunmadığından davacılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 750 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalılara verilmesine ve aşağıda dökümü yazılı 13,10 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 4,05 TL’ nin temyiz eden davacılardan alınmasına 02.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.