12. Hukuk Dairesi 2020/2671 E. , 2020/4066 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte, borçlu vekilinin icra takibinin kesinleşmesinden sonra oluşan zaman aşımı nedeniyle takibin geri bırakılmasını talep ettiği; mahkemece, şikayetin kabulüne takibin geri bırakılmasına karar verildiği, karara karşı alacaklı vekilinin temyiz isteminde bulunduğu, temyizinde; borçlunun ticaret sicilden terkin edildiği bu nedenle tüzel kişiliğinin sona erdiğini iddia ettiği görülmektedir.
Ticaret Sicilinden kaydı terkin edilen şirketin tüzel kişiliği son bulur. Terkinin tüzel kişinin bizatihi kendisi hakkında sonuç doğurabilmesi için Ticaret Sicili Gazetesinde ayrıca ilanına da gerek bulunmamaktadır. Zira kural olarak yasada öngörülen istisnalar haricinde Ticaret Sicili Gazetesinde ilan kurucu değil bildirici bir etkiye sahip olup; 3. kişilere karşı değişikliğin hüküm ifade etmeye başladığı tarih, ilan tarihine göre belirlenir ise de tüzel kişinin kendisi yönünden değişikliğin hüküm ifade etmesi ilan şartına bağlanamaz.
19/11/2015 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde; Bestaş Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi "nin 13.11.2015 tarihinde ticaret sicilinden resen silindiğinin ilan edildiği yani sicil kaydının terkin edildiği görülmektedir.
Anonim şirketin ticaret sicilinden terkini halinde, yukarıda da belirtildiği gibi tüzel kişiliği sona erer. Somut olayda ise, borçlu şirketin tüzel kişiliği son bulduğu halde; mahkemece, bu husus gözetilmeden uyuşmazlık karara bağlanmıştır.
Dava ve karar tarihinde 6100 Sayılı HMK yürürlüktedir. Anılan Yasa’nın 50 ve 51. maddeleri gereğince, tüzel kişilerin de taraf ve dava ehliyetlerinin bulunması gerekir. Aynı Kanun’un 52. maddesi hükmü gereğince de; tüzel kişiler davada yetkili organları tarafından temsil edilir. Diğer yandan TMK’nın 48. maddesi hükmüne göre tüzel kişinin hak ehliyeti; 49. maddesi hükmüne göre de fiil ehliyeti belirlenebilir. Az yukarıda açıklandığı üzere; borçlu şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden terkin sonucu son bulduğuna göre davada taraf
ve dava ehliyeti de bulunmamaktadır. HMK’nın 53. maddesi hükmü uyarınca, dava takip yetkisi, talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisidir. Tarafların taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hallerde temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması ve ayrıca dava yetkisine sahip olunması; ve bunun yanında vekil aracılığı ile takip edilen davalarda, vekilin davaya vekalet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekaletnamesinin bulunması HMK’nın 114. maddesi hükmü gereğince “dava şartı” olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece, re"sen gözetilmesi zorunludur.
Borçlu şirketin ticaret sicilinden terkiniyle tüzel kişiliği sona ermiş olmasına karşın vekil, karar tarihine kadar vekillik görevini sürdürmüştür. Şirketin ihya olunduğuna dair dosya kapsamında herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Somut olayda uygulanması gereken 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 513. maddesi hükmü gereğince, "Sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme, vekilin veya vekalet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile kendiliğinden sona ermiş olur. Bu hüküm, taraflardan birinin tüzel kişi olması durumunda, bu tüzel kişiliğin sona ermesinde de uygulanır. Vekaletin sona ermesi, vekalet verenin çıkarlarını tehlikeye düşürüyorsa, vekalet veren veya mirasçısı ya da temsilcisi, işleri kendi başına görebilecek duruma gelinceye kadar, vekil veya mirasçısı ya da temsilci, vekaleti ifaya devam etmekle yükümlüdür."
Buna göre yukarıda belirtilen yasal nedenlerle; mahkemece öncelikle borçlu yana, şirketin yeniden ihyası için görevli ve yetkili mahkemede dava açabilmesine yeterli ve kesin süre verilerek, borçlunun “ihya davasını” açmaması ya da açmak istememesinin saptanması durumunda ise; 6100 Sayılı Yasa’nın 54 ve 55. maddeleri hükümleri uyarınca işlem yapılmalı, ihya davası açılmasını sağlamak amacıyla kayyım atanmasına karar verilmeli, şirketin ihyasıyla yeniden tüzel kişilik kazanması durumunda da gerekli tebliğ işlemleri yapılmak suretiyle taraf teşkili sağlandıktan sonra uyuşmazlığın hükme bağlanması gerekmektedir.
O halde yukarıda açıklanan hususlar gözetilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan uyuşmazlığın karara bağlanması isabetli olmayıp kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz isteminin kabulü ile ... 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 10/10/2019 tarih ve 2019/586 E.-2019/704 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK"nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/06/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.