21. Hukuk Dairesi 2015/6276 E. , 2015/11926 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, yaşlılık aylığı tahsis istek tarihi olan 14/05/2012 tarihinde yaşlılık aylığı koşullarını gerçekleştirdiğinden istek tarihini takip eden aybaşı 15/05/2012 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava, davacının davalı kurum nezdinde ki sigortalılık işlemleri yönünden doğum tarihinin 10.03.1963 olduğu ve 14.05.2012 tarihli tahsis talebine göre yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 120/2 maddesi, “Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında, sigortalıların ve hak sahibi çocuklarının, sigortalının yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri, sigortalının sigortaya tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonra doğan çocuklarının da nüfus kütüğüne ilk olarak yazılan doğum tarihleri esas tutulur.” şeklindedir.
1479 sayılı Bağ-Kur Kanununun 66, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununun 105 ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 57. maddesi "yaşlılık aylığının bağlanmasında; sigortalının ilk defa çalışmaya başladığı tarihteki yaşının esas alınacağı" şeklinde birbirine paralel düzenlemeler içermektedir.
Hiçbir yoruma yer vermeyecek şekilde yapılan bu düzenlemeler karşısında sigortaya ilk tescil tarihinden sonra yapılan yaş tashihinin yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınamayacağı açıktır.
Sosyal güvenliğe ilişkin yasalarda yer alan, “Yaşlılık aylığının bağlanmasında; sigortalının ilk defa çalışmaya başladığı tarihteki yaşının esas alınacağı” şeklindeki düzenlemenin amacı, yaş büyütmek suretiyle daha erken yaşlılık aylığı almak” gibi kötü niyetli uygulamaların önüne geçmektir.
Somut olayda, 21.09.1987 tarihinde ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başlayan ve kayden 1963 doğumlu olan sigortalının, doğum tarihinin, ilk işe girişten çok sonra 20.02.2012 tarihinde, Nüfus İdaresi tarafından, 1965 olarak düzeltildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, yaşlılık aylığı bağlanmasında; sigortalının ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihinin mi, yoksa çalışmanın başlamasından sonra Nüfus İdaresi tarafından düzeltilen tarihin mi esas alınacağı noktasında toplanmaktadır.
Yaş düzeltilmesi ile ilgili yasal düzenlemeler de, 29.04.2006 tarihinde yürürlüğe giren ve 1587 sayılı Nüfus Kanununu yürürlükten kaldıran 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 10. maddesi “(1) Kurumlarda kişiyle ilgili olarak yapılan işlemlerde nüfus kayıtları esas alınır. Kayıtlar arasında farklılık olması halinde nüfus kayıtlarında değişiklik yapılmaz, usulüne göre diğer kayıtlar düzeltilir.” ve yine aynı Yasanın 35. maddesi “…(1) Kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddî hatalar nüfus müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir…” şeklindedir.
Diğer taraftan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 30. maddesi “- Doğum ve ölüm, nüfus sicilindeki kayıtlarla ispat olunur. Nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa, gerçek durum her türlü kanıtla ispat edilebilir.” hükümlerini içermektedir.
Dava konusu olayda; evlilik dışı doğan davacı ile iki kardeşinin 27.01.1966 tarihli muhtar ilmühaberiyle kaydının yapıldığı, bu ilmühaberde davacının doğum tarihinin 10.03.1965 olduğu, doğum ilmühaberinin davacının babasının beyanı ile düzenlendiği, davacının gerçek doğum tarihinin bu tarih olduğuna dair herhangi bir belgenin ekli olmadığı, buna rağmen nüfus idaresi tarafından davacının doğum tarihinin 10.03.1963 olarak kaydedildiği, davacının bu tarihe göre 19.07.1983 – 19.03.1985 tarihleri arasında askerlik yaptığı, yine bu doğum tarihi ile 21.09.1987 tarihinde sigortalı olarak çalışmaya başladığı görülmüştür.
506 sayılı Kanunun 120/2. maddesinde açıkça “sigortalının ve hak sahibi çocuklarının, sigortalının sigortalı olarak çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihinin esas tutulacağını” belirtmiştir. Aynı Kanunun 24.06.2004 tarihli 5198 sayılı Kanun ile değişik 120/3. maddesinde ise; iş kazasının olduğu veya meslek hastalığının hekim raporuyla ilk defa tespit edildiği veya sigortalıların sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonraki yaş tashihleri dikkate alınmayacağı belirtilmiştir. 506 sayılı Kanunun 120/2. maddesindeki düzenleme ile paralel düzenleme 1479 sayılı Kanunun 66/1. maddesinde mevcut iken, 506 sayılı Kanunun 120/3. maddesindeki düzenlemeye paralel bir düzenleme 1479 sayılı Kanunda mevcut değildir. 506 sayılı Kanunun 120. maddesinin gerek 2. gerekse de 3. fıkrasındaki düzenleme 5510 sayılı Kanunun 57. maddesinde aynı şekilde düzenlenmiştir.
Görüldüğü gibi kanunda gerek idari kararla, gerekse de mahkeme kararıyla yapılan yaş düzeltmeleri şeklinde bir ayrım yapmaksızın, sigortalılığın başlamasından sonraki yaş düzeltmelerinin, sigortalılık işlemlerinde dikkate alınmayacağı belirtilmiştir.
O halde, idare tarafından yapılan işlem maddi hatanın düzeltilmesi niteliğinde olsa bile, yukarıda yazılı açık yasal düzenlemeler karşısında sigortalılık ile ilgili işlemlerde, davacının sigortalı olarak çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan 10.03.1963 doğum tarihinin esas alınması gerekmektedir.
Öte yandan; Doğum tarihinin 10.03.1963 olarak tescilinde ve daha sonra bu kaydın 10.05.1965 olarak düzeltilmesinde davacının bir katkısı yoktur. Muhtar ilmühaberinde doğum tarihi olarak belirtilen 10.03.1965 tarihinin gerçek tarih olduğuna dair dayanak bir belge de dosyada mevcut değildir. Bu ilmühaberin, okuma yazması olmayan babanın beyanına göre düzenlendiği anlaşılmaktadır. Çocukların sonradan, beyana göre çeşitli düşüncelerle bazen büyük, bazen de küçük yazıldığı ülkemizin bir gerçeğidir. Nitekim davacının tesciline esas doğum ilmühaberinde davacı haricinde iki kardeşinin daha olduğu, bu ilmühaberde adı bulunan ...’nın 10.02.1959, ....’nın 05.01.1962, davacının ise 10.03.1965 olarak yazıldığı, görüldüğü gibi her bir doğum arasında neredeyse tam 3 yıl olduğu görülmektedir.
Davacının gerçek doğum tarihinin, 10.03.1965 olduğu hususunda, davacının bilgisi olduğuna dair bir delil de dosyada yoktur. Yıllardır doğum tarihini 10.03.1963 olarak bilen, askerliğini bu tarihe göre yapan, sigorta girişi bu tarihe göre yapılan davacının doğum tarihinin, yaşlılık aylığı tahsis talep tarihinden kısa bir süre önce 10.03.1965 olarak düzeltilmesi ve düzeltilen yaşın yaşlılık aylığı tahsisinde dikkate alınması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde belirtilen iyiniyet kuralları ile de bağdaşmayacağı ortadadır.
Buna göre; davacının yaşlılık aylığının hesabında, ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihinin yerine, çalışmanın başlamasından sonra Nüfus İdaresi tarafından düzeltilen tarihin esas alınarak hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26/05/2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Uyuşmazlık 506 sayılı Yasa"nın 120/2 maddesinde yazılı olan "sigortalının ve hak sahibi çocuklarının sigortalının sigortalı olarak çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihinin esas alınacağı" belirtilmiş 120/3 maddede de " sigortalının ilk defa Sosyal Güvenlik Kurumlarına tabi ise başladığı tarihten sonraki yaş tashihinin dikkate alınmayacağı" belirtilmiştir.
Yasa"nın amacı, sonradan yapılan yaş tashihi veya diğer düzeltmeler ile hakkın kötüye kullanılmasını engellemektedir.
Somut olay da ise muhtar ve azaların düzenlediği resmi belge niteliğindeki doğum ilmuhaberinde doğum tarihi 10/03/1965 olarak bildirilmiştir. Nüfus memurunun ilmuhabere aykırı olarak nüfus kaydını 10/03/1963 olarak işlediğinin anlaşılması üzerine idari kayıt düzeltme yolu ile 10/03/1965 olarak düzeltilmiştir. İdari işlem ile kayıt düzeltme işlemi resmi belgeye dayandığı ve aksi kanıtlanamadığına göre SGK işlemlerinde esas alınması gerekir.
Nüfus müdürlüğünün hatalı işlemi davacı yararına hak yaratamayacağından Yerel Mahkemenin davanın reddine dair hükmünün Onanması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.