14. Hukuk Dairesi 2017/2918 E. , 2021/661 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 02/06/2015 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 12/07/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, davacıların murisi ..."nın 1989 tarihinde vefatı ile dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, 357 parsel sayılı 275,89 metrekare yüzölçümlü arsanın müvekkillerine intikal ettiğini, davacılardan ..., diğer davacıların murisi ... ile davalının anılan arsa üzerine bina yapmaya karar verdiklerini, davalının davacıların büyük ablası olan ..."in eşi olduğunu, ruhsat ve proje işlerinin daha hızlı ve kolay yapılabilmesi için dava konusu taşınmazı davalının teklifi üzerine davacı ..., ... ve muris ..."ın dava dışı mirasçılarının davalıya devrettiklerini, devir işlemi resmi senette her ne kadar satış gibi görünse de devrin bedelsiz gerçekleştiğini; davalı, müvekkillerinin eniştesi olduğundan aralarındaki ilişkinin güvene dayandığını, devirde bir sakınca görmediklerini, 1991 tarihinde davalının inşaat ruhsatı aldığını, davacı ..., diğer davacıların murisi ve ..."ın kardeşi ... ile davalının ortak emek ve maddi imkanları ile 10 adet bağımsız bölümden oluşun bina inşa ettiklerini ve aralarında anlaşarak bağımsız bölümleri paylaştıklarını, binanın yıllardır bu şekilde kullanılmakta olduğunu, davalının davacıların işgalci olduğu iddiası ile ... 1. ve 2. Asliye Hukuk Mahkemelerinde davalar açması üzerine müvekkillerinin davalının kötüniyetle hareket ettiğini anladığını iddia ederek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile hisseleri nispetinde tarafların adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacıların iddiasının gerçeğe aykırı olduğunu, resmi senedin aksinin ispatının gerektiğini, binanın davalının maddi imkanları ile inşa edildiğini, talebin zamanaşımına uğradığını belirterek davanın usul ve esastan reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile ... ili, ... ilçesi, ..., Köyiçi, 14 pafta, 357 parselde kayıtlı davalı adına olan tapu kaydının iptali ile dosyada mevcut olan ... ve ... ..."nın veraset ilamlarına göre 24/40 payının davalı üzerinde bırakılmasına, 1/5 payının ..., 3/40 payının ..., 3/40 payının ..., 2/40 payının ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolayı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (İnanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar, yemin gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığı altında somut olaya gelince; davacı yazılı bir delile ve yemin deliline dayanmadığı gibi delil başlangıcının da bulunmadığı anlaşıldığından davasını kanıtladığından söz edilemez. Bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm verilmiş olması doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.02.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.