
Esas No: 2014/13647
Karar No: 2014/13647
Karar Tarihi: 6/12/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MEHDİ BURAK BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/13647) |
|
Karar Tarihi: 6/12/2017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör |
: |
Volkan
SEVTEKİN |
Başvurucu |
: |
Mehdi BURAK |
Vekili |
: |
Av. Mahsuni
KARAMAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, infaz erteleme talebinin reddedilmesi kararına karşı
kanun yolu öngörülmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/7/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/2/2012
tarihli kararı ile taksirle bir kişinin ölümüne sebep olma, bir kişiyi de
yaralama suçlarından 3 yıl hapis cezasına mahkûm edilmiştir.
7. Temyiz üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 24/2/2014 tarihli
kararı ile hüküm onanmıştır.
8. Mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesi sonrasında cezanın infazı
için Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) çıkardığı çağrı kağıdı
7/7/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
9. Başvurucu, cezanın infazına hemen başlandığı takdirde eş ve
çocuklarının mağduriyet yaşayacağını belirterek Başsavcılıktan cezanın
infazının 1 yıl süre ile ertelenmesini talep etmiştir.
10. Başsavcılık, 11/7/2014 tarihli kararı ile bildirilen
mazeretlerin 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunu"nun 17. maddesinin (4) numaralı fıkrası kapsamında
sayılan veya benzer nitelikteki mazeretlerden olmadığı gerekçesiyle Kanun"un
17. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince infazın ertelenmesi talebinin
reddine karar vermiştir.
11. Ret kararı başvurucuya 17/7/2014 tarihinde tebliğ edilmiş ve
22/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 6/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
13. Başvurucu, infazın ertelenmesi talebinin Başsavcılık
tarafından haksız şekilde reddedildiğini ve ret kararına karşı başvurabileceği
kanun yolu öngörülmemesi nedeniyle hak arama hürriyetinin kısıtlandığını
belirtmiştir. Başvurucu ayrıca cezasının infazına başlanan hükümlülerle ilgili
kararlara karşı infaz hâkimliğine itiraz imkânı bulunmasına rağmen henüz
cezasının infazına başlanmayan hükümlülerin infaz erteleme taleplerinin reddi
kararına karşı yargı denetiminin olmadığını belirterek, Anayasa’nın 10., 36. ve
40. maddelerinde güvence altına alınan eşitlik ilkesi ile adil yargılanma ve
etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; maddi ve manevi
tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
14. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki tavsifi ile bağlı değildir (Tahir
Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin
özünün Başsavcılık kararına karşı kanun yolu öngörülmemesine yönelik olduğu
değerlendirilerek inceleme adil yargılanma hakkı kapsamında yapılmıştır.
15. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu
belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden
bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Güher
Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
16. Sözleşme"nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6.
maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin “medeni hak ve
yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların” ve bir “suç isnadının” esasının
karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu
konularla sınırlandırılmıştır. Bu ifadeden, hak arama hürriyetinin ihlal
edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için başvurucunun ya medeni
hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da
başvurucuya yönelik bir suç isnadı hakkında karar verilmiş olması gerektiği
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma
hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular Anayasa ve Sözleşme kapsamı
dışında kalacağından, bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 23).
17. Somut olayda hükümlünün, infazın ertelenmesi talebinin
reddine ilişkin Başsavcılık kararına karşı kanun yolu öngörülmemesine ilişkin
şikâyetinin “medeni hak ve
yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlık” ya
da “suç isnadının” esasının karara bağlanması kapsamında kalıp kalmayacağının
değerlendirilmesi gerekmektedir.
18. Başvuruda, yetkili bir mahkeme tarafından verilen
kesinleşmiş mahkûmiyet kararını takiben bu kararın yerine getirilmesini
amaçlayan ve özü itibariyle cezanın infazının başlayacağı tarihin
belirlenmesine yönelik olan işleme karşı bir şikâyet söz konusudur. İnfazın
ertelenmesi meselesi başvuru konusu olayda olduğu gibi hukuka uygun bir usul
çerçevesinde Kanun tarafından belirlenmiş özel durumlarda Başsavcılığın takdir
yetkisine bırakılmıştır. Kamu hukuku içerisinde yer alan ve cezaya ait
kesinleşmiş mahkûmiyet hükümlerinin yerine getirilmesi anlamına gelen infazın,
5275 sayılı Kanun"da belirtilen ilkeleri ve amaçları sağlayacak şekilde
gerçekleştirilmesi Devletin bir yükümlülüğüdür. Dolayısıyla somut olayda klasik
anlamda bir uyuşmazlıktan söz edilmesi mümkün görünmemektedir.
19. Bunun yanında başvurucu hakkında mahkûmiyet kararı verilmiş
ve ceza yargılaması sona ermiştir. Diğer bir ifadeyle başvurucunun şikâyetinin;
cezanın infazının geciktirilmesine ilişkin talebinin 5275 sayılı Kanun"un 17.
maddesi uyarınca Başsavcılık tarafından ileri sürülen mazeretler uygun
bulunmayarak reddedilmesine yönelik olduğu, ihlal iddiasının kişinin cezai
anlamda "suç isnadı altında" olduğu bir aşamaya ilişkin olmadığı, bu
nedenle başvurunun adil yargılanma hakkı kapsamına girmediği anlaşılmaktadır.
20. Bu tespitler ışığında, Başsavcılık işlemine karşı kanun yolu
öngörülmemesine yönelik başvurunun “medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili
uyuşmazlıkların” ya da bir “suç isnadının” esasının karara bağlanması
çerçevesinde ele alınabilmesinin ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki ilke ve
hakların başvuru yönünden uygulanabilirliğinin mümkün olmadığı görülmektedir.
21. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun konu bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
6/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.