8. Hukuk Dairesi 2010/2493 E. , 2010/5510 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Mardin Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 09.03.2010 gün ve 149/94 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanarak 864 ada 17 parsel sayılı taşınmazın davalı Hazine üzerindeki tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın 20 yılı aşkın süredir davacının kullanımında bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu 864 ada 17 parsel sayılı taşınmaz, davacının da adının geçtiği kişilerin zilyetliğinde bulunmasına rağmen herhangi bir belge veya vergi kaydı ile zilyetliklerini ispatlamadıkları ve ekonomik yarar sağlayabilecek yerlerden olduğu belirtilmek suretiyle 29.09.1993 tarihinde yapılan kadastro çalışmalarında, 37.537,75 m2 yüzölçümü ile ham toprak vasfında belgesizden Hazine adına tespit edilmiş ve tutanağının itirazsız olarak kesinleşmesi ile 01.05.1997 tarihinde sicil oluşmuştur.
Mahkeme tarafından her ne kadar yazılı olduğu şekilde dava kabul edilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır. Taşınmaz başında 07.10.2009 tarihinde yapılan keşifteki hakim gözleminde; büyük bir kısmı tarıma elverişli olan arazi üzerinde yer yer kayalıkların bulunduğu ifade edilmesine, fen bilirkişisinin raporunda kayalık yerler alanları ile birlikte gösterilmesine ve parsel içerisinde kuru dere bulunduğu belirtilmesine rağmen, bu alanlar ayrılmadan taşınmazın tamamı hakkında davacı lehine tescil hükmü oluşturulmuştur. Bu tür uyuşmazlıklarda taşınmazın niteliği, üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıcı ve süreci takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin yanı sıra hava fotoğrafları ve topoğrafik haritalardan yararlanmak suretiyle belirlenmelidir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için tespit tarihi olan 29.09.1993 tarihinden geriye doğru 20-25 yıl öncesine ait (1968-1973 yılları arası ) 1/20.000 veya 1/25.000 ölçekli iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğrafları dosyada yer almalı ve bu fotoğraflar stereoskop altında incelenmelidir. Bu inceleme sonucunda arazinin üç boyutlu olarak görülmesi, taşınmazın sınırlarının belirlenmesi ve ekilmeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesi mümkün olacaktır. (Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınlarından Doç. Dr. Mahmut Yüksel"in Toprak Etüd ve Haritalama kitabının 1995 yılı baskısı sh:53 )
Dava konusu taşınmazın mahkeme gözlemi ve teknik bilirkişinin raporu doğrultusunda 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi uyarınca imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulü gerekir. Kazanmayı sağlayan zilyetlikle bir taşınmaz edinilebilmesi için diğer kazanma koşullarının yanında imar ve ihya koşullarının da araştırılıp belirlenmesi zorunludur. Keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, eylemli zilyetlik ve süreden söz etmiş iseler de, imar ve ihya koşullarından bahsetmedikleri anlaşılmıştır. Bu bakımdan yukarıda belirtildiği gibi kadastro tespitinin yapıldığı tarihten 20-25 yıl öncesine ait taşınmazın bulunduğu bölgeye ilişkin topoğrafik harita ile hava fotoğrafları, komşu parsellerin kadastro tutanakları ve varsa kadastro sırasında revizyon gören dayanak tapu ve vergi kayıtları bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulmalı, Ziraat Fakültesi Toprak Bölümünden uzman üç zirai bilirkişi, jeolog ve harita mühendisi bilirkişiler ile HUMK.nun 258 ve 259. maddeleri uyarınca keşifte dinlenecek olan yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla kayıt ve belgeler yerine uygulanarak taşınmazın kesin niteliği uzman ve teknik bilirkişiler aracılığıyla belirlenmeli, hava fotoğrafları ve topoğrafik harita stereoskopik aletle üç boyutlu olarak incelemeye tabi tutulmalı, hava fotoğraflarının çekildiği tarihte taşınmazın kültür arazisi olup olmadığı saptanmalı, uzman ve teknik bilirkişilerden gerekçeli, denetime açık rapor alınmalı, ziraî bilirkişilere taşınmaz ve çevresinin bir bütün olarak toprak incelemesi yaptırılarak taşınmazın toprak kalınlığı, hakim vasfının tarım arazisi ya da taşlık-kayalık yerlerden olup olmadığı belirlenmeli, bu yerlerin parsel üzerinde isabet ettiği bölümlerin teknik bilirkişi krokisine işaretlettirilmeli, jeolog bilirkişinin taşınmaz içerisindeki kuru dereyi incelemesi sağlanmalıdır. Ayrıca 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesindeki sınırlamalar yönünden yapılan araştırmada Kadastro Mahkemesince davacı adına aynı mahallede tespit edildiği bildirilen ve senetsizden tespitinin yapıldığı anlaşılan 864 ada 19 parsel dışında, 866 ada 2, 845 ada 1, 876 ada 6, 7, 8 ve 859 ada 1 no"lu parsellerin kadastro tutanakları ve tapu kayıtları getirtilerek miktar sınırlaması bakımından dikkate alınmalı, sulu veya kuru arazi ayırımında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14/2 maddesinde 03.07.2005 tarihinde yapılan değişiklikle 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Kanunu hükümlerinin gözönünde bulundurulacağı hususu çerçevesinde araştırma yapılmalıdır. Eksik inceleme ve araştırma ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile usul ve yasaya aykırı olan hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.