
Esas No: 2010/4615
Karar No: 2010/5511
Karar Tarihi: 11.11.2010
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2010/4615 Esas 2010/5511 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Mardin Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 15.09.2009 gün ve 200/644 sayılı hükmün Yargğıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde; kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tespit ve tescil edilen 870 ada 4 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, taşınmazın tarıma elverişli olmayan yerlerden olduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece teknik bilirkişi ...’un 22.4.2009 tarihli ek rapor ve krokisinde D harfiyle gösterilen 5235.82 m2 yüzölçümlü taşınmaz hakkındaki davanın kabulüne, fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK. nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu 870 ada 4 sayılı parsel, 4.8.1993 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında 16435.43 m2 yüzölçümlü olarak ve ham toprak niteliğiyle Hazine adına belgesizden tespit ve tescil edilmiştir. Kadastro tutanağı 1.5.1997 tarihinde kesinleşmiş olup, davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır. Teknik bilirkişinin rapor ve ek raporunda 870 ada 4 sayılı parsel içerisinde A ve B harfleriyle gösterilen taşınmaz bölümlerinin taşlık ve kayalık nitelikte bulundukları, anlaşıldığından kabulüne karar verilen ve D harfiyle gösterilen taşınmaz bölümünün de, taşınmazın geneli gözetildiğinde imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulü gerekir. Bu durum karşısında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde açıklanan imar ve ihyanın tüm olumlu ve olumsuz koşullarının araştırılıp belirlenmesi zorunludur. Şu halde mahkemece yapılacak iş; tesbitin yapıldığı 4.8.1993 tarihinden geriye doğru en az 20 yıl öncesine ait (1973 ve öncesine ait) iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğraflarının bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması uzman bilirkişi, harita mühendisi yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, taşınmazın hava fotoğraflarının çekildiği tarihlere göre kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmadığının veya hangi nitelikte bulunduğunun saptanmasına çalışılması, hava fotoğraflarının stereoskopik aletle ve üç boyutlu olarak incelemeye tabi tutulması, tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık, gerekçeli ve karşılaştırmalı raporun uzman bilirkişiden istenmesi, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK. nun 258 ve 259. maddeleri gözetilerek keşifte dinlenmelerinin sağlanması, davacının taşınmazın imar ve ihyasına hangi tarihte başladığı, imar ve ihyayı ne şekilde sürdürdüğü ve hangi tarihte tamamladığı hususlarının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak belirlenmesi, beyanlar arasında çelişki bulunduğu taktirde HUMK. nun 265. maddesi gereğince çelişkinin giderilmesi, daha önce götürülmeyen uzman bilirkişi ziraat mühendisi aracılığıyla keşfin yapılması, taşınmaz ve çevresinin toprak yapısının bir bütün olarak incelenerek taşınmazın kültür arazisi niteliğinde olup olmadığının, hangi tarihten itibaren kültür arazisi olarak kullanıldığının, imar ve ihyanın hangi tarihte tamamlandığının açık bir biçimde belirlenmesine çalışılması, bu konuda uzman bilirkişiden rapor alınması, 20 yıllık kazanma süresinin imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren hesaplanmasının düşünülmesi, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.