8. Hukuk Dairesi 2010/1384 E. , 2010/5512 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... mirasçıları; ... ve müşterekleri ile katılan davacılar ... ve ... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Iğdır Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 20.11.2009 gün ve 89/546 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı, katılan davacılardan ... vekili duruşmalı olarak incelenmesi ise, ve davalı Hazine vekili ile ... taraflarından süresinde isenilmiş ise de; duruşma isteminin gider olmadığından reddine karar verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, kadastro çalışmaları sırasında davalı Hazine adına tespit ve tescil edilen 384, 389, 479, 726, 728, 731 ve 990 sayılı parsellerin yaklaşık 50 yıldan beri aralıksız, çekişmesiz, malik sıfatıyla ve iskan kaydına dayalı olarak tasarruf ettiğini belirterek taşınmazların tapularının iptali ile “adımıza” tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, tapulama çalışmaları sırasında taşınmazların Hazine adına yazıldığını, 3402 sayılı Kadastro Kanununda belirtilen ek sürenin geçtiğini, bu nedenle açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
8.7.2004 ve 28.6.2005 tarihlerinde harç yatırmak suretiyle davaya katılan ... ile ... dilekçelerinde; dava konusu taşınmazların miras bırakanlarından kaldığını, kendilerinin de paylarının bulunduğunu bildirerek miras payları oranında iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Mahkemece, 389 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile davacı ...’nun mirasçıları adına tapuya kayıt ve tesciline, müdahil davacıların davalarının reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, asli müdahil davacılar ..., ... vekili, davalı Hazine vekili ve tereke temsilcisi ... vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK. nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davacı ... mirasçıları bakımından davanın kabulüne asli müdahil davacıların davasının reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Davacı başlangıçta 384, 389, 479, 726, 728, 731 ve 990 sayılı parseller için dava açmış ise de, yargılamanın 5.2.1997 tarihli oturumunda 384, 479, 726, 728, 731 ve 990 sayılı parseller açısından davanın tefrikine karar verilmiş ve Asliye Hukuk Mahkemesinin ayrı esasına kaydı yapılmıştır. Şu durum karşısında eldeki dava sadece Hazine adına tapuya hükmen kaydedilen 389 sayılı parselle ilgilidir. Tereke temsilcisi ... vekili tarafından tefrik edilen parseller açısından hükmün temyiz edildiği anlaşılmıştır. Verilen hüküm tefrik edilen parselle ilgili bulunmadığına göre, tereke temsilcisi vekilinin temyiz incelemesinin bu bakımdan yapılmasına maddeten olanak bulunmadığından temyiz isteğinin REDDİNE,
Hazine vekili ile asli müdahil davacıların temyiz itirazlarına gelince; uyuşmazlık konusu 389 sayılı parsel 29.9.1961 tarihinde yapılan tapulama çalışmaları sırasında belgesizden Hazine adına tespit edildiği, yapılan bu tespite Nusret Doru ve Ömer kızı Hase Tim’nin itiraz etmesi üzerine komisyonca 21.12.1968 tarihinde itirazların reddine karar verildiği ve bu karara karşı itiraz edenlerden Ömer kızı Hase Tim tarafından Iğdır Kadastro Mahkemesinde açılan davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği, hükmün 21.5.1991 tarihinde kesinleştiği saptanmıştır. Uyuşmazlık konusu 389 sayılı parselin kadastro tutanağının kesinleşme tarihi böylece 21.5.1991 tarihi olmaktadır. Ancak, tescil tarihi tapu kaydında 14.10.1991 tarihi olarak yer almaktadır. Bu durum karşısında davacı 10.10.1995 tarihinde dava açtığına göre, 766 sayılı TK.nun 31/2 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddelerinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin henüz geçmediği ve davanın süresinde açıldığı belirlenmiştir.
Davacı ... her ne kadar taşınmazın yalnızca kendisinin zilyet ve tasarrufunda olduğunu belirterek dava açmış ise de, keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar dava konusu taşınmazın dedesinden ve babasından kaldığını bildirmişler, ancak herhangi bir paylaşımdan söz etmemişlerdir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacının dedesi ile babasının ölü olduğu anlaşılmıştır. Miras bırakan kişiler ölü olduğuna göre, terekeleri elbirliği mülkiyet hükümlerine tabidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları bulunmayıp, her birinin payı taşınmazın tamamı üzerinde söz konusudur. TMK. nun 701 ve 702. maddeleri gereğince davada bir tasarrufi işlem olduğundan üçüncü kişilere karşı tüm mirasçıların birlikte dava açmaları gerekir. Davacı dava dilekçesinde, tapu kaydının iptali ile adımıza tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istediğine göre, bunu tüm mirasçıların miras payı oranında iptal ve tescile karar verilmesi şeklinde anlamak ve yorumlamak gerekir. Dava üçüncü kişi durumunda bulunan Hazineye karşı açıldığına, davacı da taşınmazın bağış, satış ya da paylaşım yoluyla kendisine kaldığını ileri sürmediğine ve kanıtlanmadığına göre, dava konusu yerin tereke malı olduğunun kabulü gerekir.
Öte yandan, davacı 1936 tarih 423 tahrir nolu vergi kaydı ile eldeki dosya arasında bulunan Iğdır 2. Kadastro Mahkemesinin 1970/130 esas, 1990/313 karar sayılı dava dosyası içinde bulunan 10 – 37 ada ve parsel nolu köy iç tarla, köyü Alıca ve sayfası 36 olan iskan kaydına dayandığından öncelikle iskan kaydının dayanağının ve eki belgelerin fotokopisi de eklenmek suretiyle Tapu Sicil Müdürlüğüyle İl Özel İdare Müdürlüğünden iskan kaydı ve ekleri ile varsa krokinin istenmesi, İskan Kanunları gereğince yapılan dağıtım sonucu davacının babası ve dedesine herhangi bir yerin verilip verilmediğine, ilişkin dayanak kayıtlar getirtilerek dosya arasına konulması, az yukarıda açıklanan iskan kaydının niteliğinin belirlenmesi ve tapu kaydına dönüşüp dönüşmediğinin açıklanması için fotokopisi de eklenerek durumun Tapu Sicil Müdürlüğünden ayrıca sorulması, gerekli tüm belgeler toplandıktan sonra yeniden yapılacak keşifte vergi kaydı ile iskan kayıtlarının teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, kök muristen gelen taşınmazın mirasçıları arasında paylaşılıp paylaşılmadığı, paylaşım yapılmışsa hangi tarihte yapıldığı, kimlere nerelerin düştüğü hususlarının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK. nun 258 ve 259. maddeleri gereğince keşifte dinlenmelerinin sağlanması, asli müdahil davacıların durumlarının da bu kapsamda değerlendirilmesi, kök murisin mirasçıları arasında yer alıp almadıklarının belirlenmesi, dava konusu 389 sayılı parsele komşu parsellere ait tapulama tutanakları ve ekleri ile tapulama sırasında revizyon gören tapu ve vergi kayıtları da yukarıda açıklandığı biçimde getirtilerek keşifte uygulanması, komşu kayıt ve belgelerin dava konusu yeri ne gösterdiği üzerinde durulması, böylece kaçak ve yitik kişilerden kalmış olsa bile dava konusu taşınmaz ve çevresindeki arazilerin iskanen dağıtıma tabi tutulup tutulmadığının açıklığa kavuşturulması, taşınmazlar dağıtıma tabi tutulmuş ve çevre parseller şahıs ve özel mülkiyete konu arazilerle taşınmazın artık koçak ve yitik kişi malı olmaktan çıktının düşünülmesi ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.
Davalı Hazine ve katılan davacı Karaman Eksen’in vekilleri ile katılan davacı ...’nun temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı olan yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden ... ve ..."e ayrı ayrı iadesine 11.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.