15. Ceza Dairesi 2018/4433 E. , 2019/7741 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : TCK’nın 157/1, 168/2, 62/1, 52/2-4, 53, 58, 63. maddeleri gereğince mahkumiyet
Sanık hakkında dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet hükmü sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Suç tarihinde sanığın katılanın yanına gelerek kendisini damadı olan ..."ın halasının oğlu olarak tanıttığı, katılana bir tanıdığının doğalgaza geçtiğini ve evinde bulunan kömürleri kendisine vermek istediğini söyleyerek nakliye parası istediği, katılanın verdiği 700 TL"yi alarak olay yerinden uzaklaştığının iddia edildiği olayda, katılanın sanığı teşhisi, sanığın kaçamaklı ikrarı, taraflar arasında uzlaşma sağlanamadığına ilişkin rapor ve dosya kapsamından sanığın atılı suçu işlediğinin sabit olduğu gerekçesine dayanan mahkemenin mahkumiyet yönünde kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 01.04.1997 tarih ve 11/66-74 E. K. sayılı kararında da açıklandığı üzere; halen 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK"nın 326. maddesinin 2. fıkrasında “…ancak, sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise herhalde dinlenilmesi gerekir” hükmü doğrultusunda; sanık hakkında bozmaya konu cezadan daha ağır bir ceza verilmemesi ve ölen katılanın mirasçılarının uzlaşmak istemediklerini beyan etmesi karşısında, savunma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle bozma isteyen tebliğnamadeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
Hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun"u ile Bazı Kanunlar"da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri düzenlenmiş ve sanığın tekerrüre esas alınan Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 18/12/2009 tarihli 2009/428; 2009/391 E.K karar sayılı ilamına konu dolandırıcılık suçunun uzlaşma kapsamında bulunması karşısında, öncelikle tekerrüre esas alınan ilam sebebi ile uyarlama yargılaması yapılarak sonucuna göre sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağına karar verilmesi hususunun infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın lehe hükümlerin uygulanmadığına ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 10/07/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Karşı Oy:
Sanık hakkında 13.10.2013 tarihinde nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği iddiasıyla ilgili açılan kamu davasında yerel mahkemece eylemin basit dolandırıcılık kapsamında kaldığı değerlendirilmesiyle hüküm kurulduğu, ayrıca sanığın kovuşturma aşamasında mağdurun zararını gidermesi nedeniyle TCK’nın 168/2 maddesi uyarınca indirim uygulandığı, temyiz incelemesi sırasında Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nce 6763 sayılı Kanun değişikliği gerekçe gösterilerek uzlaştırma işlemlerinin gerçekleştirilmesi için yerel mahkeme kararının bozulduğu,
Yerel mahkemece dosyanın gönderildiği uzlaştırma bürosu tarafından görevlendirilen uzlaştırıcının ise sanığa davetiye ile veya telefon ve kısa mesaj v.b. usullerle ulaşmak için herhangi bir işlem yapmadan sadece katılanın vefatı sebebiyle mirasçılarının olumsuz beyanları dayanak yapılarak uzlaştırmanın gerçekleşmediğine dair rapor düzenlendiği,
Hüküm tarihinde başka suçtan başka yer cezaevinde hükümlü/tutuklu bulunduğu anlaşılan sanığa Yargıtay bozma içerikli ilamı ile duruşma gününün usulüne uygun olarak tebliğ edilip en azından duruşmadan haberdar olması sağlanması gerekirken buna uyulmayarak sanığın yokluğunda duruşma icrası ile karar verilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlandığı, yerel mahkeme hükmünün bu sebeple bozulması gerektiği kanaatinde olduğumdan Sayın çoğunluğun görüşüne katılmamaktayım.