10. Hukuk Dairesi 2018/2801 E. , 2018/6886 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, yurtdışında ... vatandaşlığında geçen borçlanmaya esas süreleri 3201 sayılı Kanun kapsamında ve talep tarihindeki borçlanmaya esas tutar üzerinden borçlanabileceği ile sigorta başlangıcının ..."da çalışmaya başladığı tarih olarak tespiti istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemece uyulan bozma ilamında "....Uyuşmazlık konusu husus, 3201 sayılı Kanuna göre 25.9.2007 tarihinde borçlanma talebine cevap verilmemesi sebebiyle davacının 28.12.2008, 28.9.2009, 8.1.2010, 25.10.2008, 8.6.2011, 5.12.2011 yaptığı başvurulara, Kurumun verdiği cevaplar karşısında 3201 sayılı yasanın geçici 7. maddesinden yararlandırılıp yararlandırılmayacağı, davacının 25.9.2007 tarihinde Kuruma intikal eden dilekçenin borçlanma dilekçesi niteliğinde olup olmadığı hususlarında toplandığı.... borçlanma başvuru dilekcesi olarak kabul edilen Kuruma 25.9.2007 tarihinde intikal eden dilekce incelendiğinde; " ....Halen ..."da çalıştığını, daha önceden ...memur olarak görev yaptığını, her iki kurumdaki hizmetlerinin birleştirilerek ve borçlanmak suretiyle emekli sandığı veya kurumunuzdan en uygun koşullarda emekli olmak istediğini, gerekli başvuruyu yapabilmek için SSK sigortalı hizmetlerine ihtiyaç duyulduğunu, emeklilik koşulları ile ilgili bilgileri içeren bir yazı ve broşürün adı geçen belge ile birlikte aşagıda belirtilen adrese gönderilmesi " isteğine ilişkindir. Bu kapsamda borçlanma tarih ve süresi yer almayan, bilgi ve belge isteme niteliğinde olan 15.9.2007 tarihli davacının dilekçesinin borçlanma talep dilekçesi olarak nitelendirilmesi mümkün olmadığından, Mahkemece, borçlanma talep dilekçesi olarak değerlendirilerek, yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir...6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297’nci maddesinde; “...taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” hükmüne yer verilmiştir. Hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması, gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gerekir.Mahkemece, borçlanma talebi yönünden, davacının izinle ... vatandaşlığından çıkmadan önceki ve 18 yaşını ikmal ettiği tarihten itibaren, ... vatandaşı olarak yurt dışında geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreler arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik sürelerini talep tarihinde ... vatandaşı olma şartı aranmaksızın 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanma hakkı bulunduğunun tespitine yönelik infazında tereddüt oluşturmayacak şekilde karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ... Vatandaşlığını kaybettiği ve tekrar ... Vatandaşlığına alındığı dönem yönünden borçlanabileceğinin tespitine karar verilmesi hatalı olup bozma nedeni" olduğu belirtilmiştir.
Mahkemece, önceki bozma kararımızda 15.9.2007 tarihli (25.9.2007 tarihinde kuruma intikal eden) dilekçenin bilgi ve belge isteme niteliğinde olduğu borçlanma talep dilekçesi olarak nazara alınamayacağı belirtildiği halde bozma gereği yerine getirilmeksizin 25.9.2007 tarihli borçlanma dilekçesinin kabulune karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
5754 sayılı Kanunun 79"uncu maddesiyle değişik 3201 sayılı Kanunun "Borçlanma Tutarı ve Borçlanma Tutarının İadesi" başlıklı 4"üncü maddesi, "borçlanılacak her bir gün için tahakkuk ettirilecek borç tutarı, başvuru tarihindeki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 82"nci maddesinde belirtilen prime esas asgari ve azamî günlük kazanç arasında seçilecek günlük kazancın % 32"sidir. Ancak, prime esas asgari günlük kazancın altında olmamak üzere borçlanma tutarına esas alt sınırı farklı bir miktarda belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Borçlanılan süreler, yurda kesin dönüş yapılmış olması şartıyla aylık tahsisi için yazılı talepleri halinde 5510 sayılı Kanunun 41"inci maddesinin son fıkrası hükümlerine göre değerlendirilir. Tahakkuk ettirilen borç tutarı, tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içerisinde ödenir. Ödeme yapılan gün sayısı prim ödeme gün sayısına ve prime esas kazanca dahil edilir. Tahakkuk ettirilen prim borcunu tebligat tarihinden itibaren üç ay içerisinde ödemeyenler için yeniden başvuru şartı aranır.
Borçlanmadan sonradan vazgeçenler ile yapılan borçlanma sonrasında aylık bağlanması için gerekli şartları yerine getiremeyenlere ve bunların hak sahiplerine talepleri üzerine yaptıkları ödemeler, faizsiz olarak iade edilir…” hükmünü içermekte olup; anılan madde içeriğinden de açıkça anlaşılacağı üzere, 3201 sayılı Kanun kapsamındaki borçlanmalarda, borçlanma tutarının belirlenmesindeki "ödeme tarihi" kıstası, "borçlanma başvuru tarihi" olarak değişikliğe uğramıştır.
3201 sayılı Kanundan yararlanarak yurtdışında geçen sürelerini borçlanmak isteyenler ile Kurum arasında borçlanma işlemine, bunun sonucu olarak ödenecek prim miktarına ilişkin de uyuşmazlıklar çıkmaktadır. Kurumun aktüeryal dengesi ve hakkaniyet ölçüleri gözetilerek ödenecek primin hangi tarihteki prime esas kazanç miktarları esas alınarak belirleneceği üzerinde durulmalıdır. Bu yönde, 3201 sayılı Kanunun 4"üncü maddesinin önceki düzenlemesinde açıkça “ödeme tarihi” esas alındığından, bu konuda çıkabilecek uyuşmazlık ödeme tarihine göre çözümlenmekte iken, yürürlükte olan düzenleme tahakkuk tarihindeki primin tebliğden itibaren üç aylık süre içinde ödenmesi şeklinde olup, bu üç aylık sürenin geçirilmesi durumunda borçlanma bedeli olarak ödenecek prim miktarının nasıl belirleneceği irdelenmelidir.
Burada, Kurum işleminin hukuka uygun olması kriter olarak alınmalıdır. Kurum, yapılan borçlanma başvurusunu hukuka uygun olarak değerlendirmiş ve yaptığı borç tahakkukunu tebliğ etmiş, buna rağmen borçlanma bedeli Yasada belirtilen üç aylık süre içinde ödenmemiş ise, 3201 sayılı Kanunun 4"üncü maddesi gereği borçlanmak için Kuruma yeniden başvuru gerektiğinden, davanın açıldığı tarihe bakılmaksızın buna ilişkin isteğin reddine karar verilmelidir. Örneğin, Türkiye’de sigortalı olarak tescili bulunmayanların borçlanması 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi kapsamında değerlendirilerek borç tahakkuku yapılması Kanun gereği olup, Kurum işlemi hukuka uygun olacağından, tahakkuk ettirilen prim borcunu ödeme yerine, borç tahakkukunun 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesine göre yapılması ve prim borcunun da başvuru tarihindeki prim miktarları esas alınarak belirlenmesine ilişkin davanın reddi gerekecektir.
Kurum işleminin hukuka uygun bulunmaması durumunda ise, prime ilişkin uyuşmazlığın makul süre gözetilerek çözümlenmesi gerekir. Makul sürenin belirlenmesinde, 5510 sayılı Kanunun 42"nci maddesinden yararlanılabilir. Anılan maddede, “Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak gelir, aylık veya toptan ödemeleri, gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde hesap ve tespit ederek sonuçlarını yazı ile bildirir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Benzer düzenlemeye Mülga 506 sayılı Kanunun 116"ncı maddesinde de yer almakta idi. Ayrıca, 3201 sayılı Kanunun 4"üncü maddesinde de üç aylık ödeme süresi belirlenmiş olup; tüm bu düzenlemeler, 3201 sayılı Kanunla ilgili uyuşmazlıklarda üç aylık sürenin makul süre olarak alınabileceğini göstermektedir.
Buna göre, Kurumun hukuka aykırı işlemine karşı, Kurum işleminin tebliğ tarihinden itibaren üç aylık makul süre içinde dava açılması durumunda, borçlanılacak prim miktarının başvuru tarihindeki primler esas alınarak belirlenmesi; üç aylık makul süre geçtikten sonra dava açılması durumunda ise, dava yeni borçlanma iradesi sayılarak davanın açıldığı tarihindeki primler esas alınarak borçlanma bedeli belirlenmesi gerekir. Örneğin, ... vatandaşlığından izinle çıkan kişilerin, ... vatandaşı oldukları dönemde yurtdışında geçen süreleri borçlanma hakkının varlığı gözetildiğinde, başvuru tarihinde ... vatandaşı olunmadığı gerekçesiyle borçlanma başvurularının reddi hukuka aykırı olacağından, ödenecek borçlanma bedelinin burada belirtilen kriterlere göre belirlenmesi gerekir.
Diğer bir olasılık da, Kurumun borçlanma talebini değerlendirmeyip cevapsız bırakmasıdır. Bu durumda, 5510 sayılı Kanunun 42"nci maddesinde belirtilen üç aylık süre geçtiğinde Kurumun talebi reddetmiş olduğu esas alınarak, anılan üç aylık bekleme süresine yukarıda belirtilen üç aylık makul süre (3 + 3 =6 ay) eklenmeli; davanın Kuruma başvuru tarihinden itibaren 6 aylık süre içinde açılması durumunda yine Kuruma ilk başvurunun yapıldığı tarihteki prime esas kazancın esas alınması; başvuru tarihinden itibaren altı aylık sürenin geçmesinden sonra dava açılması durumunda ise, makul sürenin geçtiği ancak Kurum tarafından da başvuruya bir cevap verilmediği gözetilerek borçlanma bedelinin davanın açıldığı tarihteki prime esas kazanç miktarı esas alınarak belirlenmesi gerekecektir.
Mahkemece, yapılacak iş davacının kuruma yaptığı başvuru dilekçeleri ve yukarıda belirtilen mevzuat kapsamı dikate alınarak önceki bozma kararı gözetilerek, ödenecek primin hangi tarihteki prime esas kazanç miktarları esas alınarak belirleneceği tarih saptanarak infaza elverişli şekilde hüküm kurulmalıdır.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 20.09.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.