Abaküs Yazılım
17. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/2466
Karar No: 2020/2245
Karar Tarihi: 27.02.2020

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/2466 Esas 2020/2245 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2019/2466 E.  ,  2020/2245 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı ... vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    -K A R A R-
    Davacılar vekili; davacı ... idaresindeki araç ile davalı ... idaresindeki davalı ... şirketine sigortalı bulunan aracın karıştığı kaza nedeni ile davacıların yaralandığını kaza tespit tutanağında kazanın kırmızı ışıkların yanmaması nedeniyle meydana geldiğinden yolun ve kavşaktaki ışıkların bakım ve onarımından sorumlu kuruluşun ..."nün asli sorumlu olduğunun tespit edildiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ... için 10.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi, ... için 5.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen, davalı ... yönünden poliçe limitleri dahilinde tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, davacı vekili müvekkili ... için maddi tazminat talebini 14.039,00 TL"ye çıkartarak davayı ıslah etmiş, davacı ... için istemiş oldukları 10.000,00 TL maddi tazminatın 2.500,00 TL"sinin aracın tamiri için gerekli olan tazminat miktarı olduğunu, maddi tazminat açısından geriye kalan 7.500,00 TL"sinin ise iş görmezlik ve iş gücü kaybına dayanan maddi tazminat olarak dikkate alınmasını beyan etmiştir.
    Davalılar ayrı ayrı davanın reddini talep etmiştir.
    Mahkemece, kararda yazılı gerekçelerle,
    davalı ... ... Sigorta şirketi yönünden açılan davanın konusuz kalması sebebi ile karar verilmesine yer olmadığına, 10.753,73 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 06.06.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ... ve Karayolları Genel Müdürlüğünden müştereken ve mütesellilen tahsili ile davacı ..."a verilmesine,
    800,00 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 06.06.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ... ve Karayolları Genel Müdürlüğünden müştereken ve mütesellilen tahsili iledavacı ..."e verilmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine, davacılar ... için 5.000,00 TL manevi tazminat, ... için 3.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 06.06.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ..."dan alınarak davacılara verilmesine, dair verilen hüküm, davalı ... vekili ve davalı ... vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
    1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı ... vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
    2-Karayolları Trafik Kanunu"nun 88. maddesinde "Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur" düzenlemesine yer verilmiş olup; motorlu araçların işletilmesi neticesi üçüncü kişinin zarar görmesi durumunda o aracın işleteni, aracın sürücüsü ve varsa teşebbüs sahibinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu; ayrıca, birden fazla kişinin zararı tazmin ile yükümlü olması durumunda, zarar görene karşı müteselsil sorumlu oldukları belirtilmiştir. Bu haliyle Karayolları Trafik Kanunu, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasını benimsemiştir.
    Yine 6098 sayılı TBK"nun 61. maddesinde "Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır" demekle birden çok kişinin zarardan aynı sebeple ya da çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır (818 sayılı BK"nun 51. maddesinde de paralel düzenleme mevcuttur). Bu durum iki veya daha çok kişinin şahsında sorumluluğun ya da herhangi bir tazminat yükümlülüğü şartlarının gerçekleşmesi halinde söz konusu olur. İşte bu tür durumlarda sorumlular hakkında müteselsil sorumluluk hükümleri uygulanacaktır.
    Davalıların davacılara karşı sorumluluğu, yasadan kaynaklanan müteselsil sorumluluk ve aralarındaki münasebet ihtiyari dava arkadaşlığıdır. Müteselsil borçluluk niteliği itibariyle bölünebilen bir edimin birden fazla borçlusundan her birinin edimin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu bir borçluluk türü olup borçlulardan birinin edimin tümünü ifa ederek alacaklıyı tatmin etmesi halinde, evvelce mevcut olmasa dahi ifayı gerçekleştiren borçlu ile diğer borçlular arasında bir hukuki ilişki doğacaktır. Alacaklıyı tatmin eden bir borçlu, kendisine isabet eden paydan daha fazla bir ödemede bulunduğu takdirde bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabilecektir. Bu durum bir borçlunun alacaklıyı tatmin etmesi halinde diğer borçluların da alacaklı karşısında alacaklının tatmin edilmesi ölçüsünde borçtan kurtulmalarının (BK m. 145/I) doğal bir sonucudur. Buna bağlı olarak yasa koyucu da alacaklıyı tatmin eden borçlunun kendi payından fazla ödemede bulunması durumunda bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabileceğini açıkça düzenlemiştir (BK m. 146/I). Bu şekilde belirlenen hak o borçlunun rücu hakkıdır. Yasa koyucu kendi payından fazla ödemede bulunan bir borçluya tanıdığı rücu hakkını kuvvetlendirmek amacıyla (BK m. 146/I) halefiyete de yer vermiştir. Açıklanan maddi hukuk hükümleri usul hukukunda dava olarak tezahür etmektedir. Müteselsil borçlular arasındaki ihtiyari dava arkadaşlığı nedeniyle hükmü temyiz etmeyenler hakkında lehe ya da aleyhe verilen kararın kesinleştiği düşünülebilirse de kesinleşme, sorumluluk davasına ilişkin olup ardından görülecek rücu davası yönünden yani borçlular arasındaki iç ilişki yönünden hüküm ifade etmez. Davalılar arasında açılabilecek rücu davası dikkate alındığında davalı ... vekilinin diğer davalı ... Sigorta A.Ş. nin de kendileriyle birlikte müştereken sorumlu tutulması gerektiğinden bahisle aleyhine hükmü temyizde hukuki yararı bulunduğu aşikardır.
    Zira görülmekte olan sorumluluk davasındaki karar, sorumlular arasındaki rücu davası yönünden kesin hüküm oluşturmaz ise de sorumluluk davasının kararı güçlü delil oluşturmaktadır. Hakkında güçlü delil oluşan davalının rücu davası yönünden sorumluluk davası hükmünü diğer müteselsil borçlu aleyhine temyiz etmesinde hukuki yararı vardır. İhtiyari dava arkadaşlarının sonradan birbirlerine karşı açacakları rücu davasında, esas alınacak mahkeme kararı, ihtilaf henüz önünde iken doğru olarak oluşmalı ve mahkeme davalıların ne oranda sorumlu tutulup tutulmayacaklarını sorumluluk davası sırasında halletmelidir. Bu kabul tarzı rücu davasında haksız yere temyiz edenler aleyhine güçlü delil oluşturmaması yönünden doğru olduğu gibi usul ekonomisi yönünden de tarafları tatmin edecektir. Temyiz etmeyen tarafların usulü müktesep hakları da mahkemece icrai nitelikte bir hüküm kurulmayacağı, bozma sonrası kararın gerekçesinde haklarındaki karar temyiz edilmediğinden kesinleşen davalıların da sorumluluk derecesinin tespit edilmesiyle yetinileceği dikkate alındığında ihlal edilmemiş olacaktır (YHGK., 04.11.2009 tarih, 2009/16-428 Esas, 2009/483 Karar).
    Yukarıdaki açıklamalar göz önüne alınarak somut olaya bakıldığında; davalılardan ... Sigorta A.Ş. davalı ..."nın kullandığı aracın ... sigortacısı, diğer davalı ... aracın sürücüsü olup, aracın neden olduğu kazada davacıların yaralanması nedeniyle talep edilen zarar davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir. Yargılama sırasında alınan uzman bilirkişi raporunda davacıların talep etmiş olduğu zarar davacı ... için 800 TL, Abdullah için 14.039,00 TL olarak tespit edilmiştir. Mahkemece davalı ... yönünden kusuruna karşılık gelen miktarın ödenmesi nedeniyle hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, diğer davalı ... aleyhine hüküm kurulmuştur. Hüküm sadece davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiş olup hükmü temyiz etmeyen davacılar vekili ve davalı ... yönünden kesinleşmiştir.
    Dava konusu olayda davalı ... ve davalı ..."nın müştereken ve müteselsilen sorumlulukları bulunduğunun anlaşılmasına göre, davalı ... yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi isabetli olmamış, temyiz edenin sıfatına göre bu husus bozma nedeni yapılmamakla birlikte, davalı ... vekilinin davalılar arasındaki rücu ilişkisinde aleyhine sonuç doğuracak nitelikte olan hükmü temyiz etmekte hukuki yararı mevcut olduğundan iş bu dava yönünden icrai nitelikte olmayacak şekilde iç ilişkide gözetilecek tespit mahiyetinde olmak üzere davalı ... ve davalı ..."nın müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları şeklinde karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    3-1086 Sayılı HUMK"nun 388 ve 389. maddeleri ile 6100 Sayılı HMK"nun karşılık 297/1-2 maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerektiği gibi, HUMK"nun 388/3. maddesi gereğince (HMK 297/c) hükmün gerekçesinde tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesi gerekir.
    Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiği T.C. Anayasasının 141/3. maddesinde de açıkça belirtilmiştir.
    Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
    Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri, davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini bilmeleri gerekir.
    Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
    Somut olayda hükmün manevi tazminata yönelik gerekçe kısmında hükmedilen tazminattan davalı ... ve davalı ..."dan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verildiği belirtilmekte iken hüküm kısmında tazminatın sadece davalı ..."dan tahsiline şeklinde belirtilmiştir.
    Bu haliyle mahkeme kararının gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası arasında çelişki bulunmaktadır. Hüküm fıkrası ile gerekçe kısmı arasında uyumsuzluk bulunduğundan 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı uyarınca bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulması gerekmiştir.
    4-Davacı, davalı ... hizmet kusuru nedeniyle dava etmiştir. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan idareler, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildirler. Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar, niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir. Hukuk Genel Kurulu"nun 04/11/2015 tarih 2015/17-86 Esas, 2015/2364 Karar sayılı kararı da bu yöndedir.
    Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re"sen) dikkate alınması zorunludur. O halde mahkemece, davalı ... bakımından davanın HMK 114/1-b. maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından HMK 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
    5-Bozma neden ve şekline göre davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının davalı ... vekilinin manevi tazminatın miktarına yönelik sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerekgörülmemiştir.
    SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin, (4) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (5) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının, davalı ... vekilinin manevi tazminatın miktarına yönelik sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ..."a geri verilmesine 27/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi