8. Hukuk Dairesi 2010/4879 E. , 2010/6094 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katkı Payı Alacağı
... ile ... aralarındaki katkı payı alacağı davasının açılmamış sayılmasına dair Çarşamba 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 03.06.2010 gün ve 561/288 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 14.12.2010 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Avukat ... geldi. Başka gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ... vekili, evlilik birliği içinde satın alınarak davalı eş adına tescil edilen 22 ada 20 parsele katkısı nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 70.000 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, derdestlik itirazı ile zamanaşımı def’inde bulunmuştur.
Mahkemece, Çarşamba Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi’nde aynı taraflar arasında aynı konu hakkında görülmekte olan 2008/307 Esas sayılı dava dosyasının derdest olduğu, süresinde derdestlik ilk itirazında bulunulduğundan HUMK.nun 194. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya arasında bulunan karar suretine göre, aynı taraflar arasında, aynı hukuki sebebe tutunularak 21.1.2002 tarihinde açılan mal rejiminin tasfiyesine ilişkin 2008/307 Esas sayılı davanın yargılaması sonunda 28.10.2008 gün 307/442 Esas ve Karar sayılı hükümde özetle; eşler arasındaki mal rejimi devam etmekte olup henüz sona ermediği, tasfiye davasının koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kesinleşme tarihi açıklanmamıştır. Dosya ekindeki Çarşamba Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi’nin 8.3.2005 gün 490/141 Esas ve Karar sayılı yabancı mahkemelerin kararlarının tenfizine ilişkin karar suretinde ise, tarafların Almanya Cumhuriyeti Dusseldorf Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 6.2.2003 gün 252 f 197/02 sayılı kararı ile boşandıkları, bu kararın Nisan 2003 tarihinde kesinleştiği belirtilerek yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilmiş, hüküm 15.9.2005 tarihinde kesinleşmiştir. Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır (5718 s. K. m.50). Yabancı ilâmın kesin hüküm veya kesin delil etkisi yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder (5718 s.K. m.59). Bu hükümler gereğince; yabancı mahkemelerce verilen boşanma kararları, yetkili Türk mahkemelerince tanıma veya tenfiz kararı verildiği takdirde yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hukuki sonuçlarını doğurur. Buna göre, artık taraflar arasındaki evlilik birliği dolayısıyla da mal rejimi sona ermiştir. Yukarıdaki açıklamalara göre, 2008/307 Esas sayılı davanın açıldığı tarihte taraflar arasındaki evlilik birliği devam etmekte olup mal rejimi sona ermediğinden mal rejiminin tasfiyesine ilişkin görülebilirlik koşulu oluşmamışsa da temyize konu eldeki davanın açıldığı 12.11.2009 tarihinde eşler arasındaki mal rejimi sona erdiğinden davanın görülebilirlik koşulu gerçekleşmiştir. Buna göre, 2008/307 Esas sayılı dava dosyası eldeki davanın görülmesini engelleyen derdest dava dosyası sayılmaz. Yerel mahkeme hükmünün kararı bu nedenle yerinde görülmemiştir. Usul ekonomisi kuralı da bunu gerektirir. Mahkemece yapılacak iş; iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerini toplayıp tartışıp değerlendirilerek uyuşmazlığın esası hakkında olumlu veya olumsuz bir karar vermektir. Kabule göre de; karar başlığında Asliye Hukuk Mahkemesi yazılmakta ise de dava dilekçesi Aile Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesine verilerek esasa kaydedildiğinden davaya Aile Mahkemesi olarak bakıldığının kabulü gerekir.
Davacı vekilinin açıklanan nedenlerle yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasaya aykırı görülen yerel mahkeme hükmünün HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 825 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat aracılığıyla temsil olunan davacıya verilmesine ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 14.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.