14. Hukuk Dairesi 2015/17307 E. , 2016/3681 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 17.01.2005 gününde verilen dilekçe ile tapu kayıtlarında vakıf şerhinin terkini istenmesi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 05.12.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, tapu kayıtlarındaki "...." şerhinin terkini isteğine ilişkindir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı ... vekilinin temyizi üzerine karar Dairemizce özetle "...davacılar, çekişme konusu bir kısım taşınmazlarda paydaş olduklarını, bir kısım pay sahiplerinin de mirasbırakanı olduklarını ileri sürmüştür. Davacıların mirasbırakanları olduğunu ileri sürdüğü kişiler...;...,...; ..., ..., ..; ...,...;... ve...; ...’dir. Ne var ki, dosya kapsamından davacıların murisi olarak isimlerini verdikleri kişilerle davacılar arasında bir bağlantı kurulamadığı, özellikle nüfus müdürü bilirkişinin raporundan anlaşılmaktadır. Bu yüzden öncelikle yapılması gereken iş, gerekirse davacılara tapu kayıtlarında isim düzeltilmesi davası veya bir tespit davası açmak üzere mehil vermek, bunların sonucunu beklemek ve yine gerek duyulursa yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak davacılar ile bazı paydaşlar arasındaki bağlantıyı sağlamak olmalıdır. Bu tür bir illiyet bağı kurulmadan, taraf teşkili sağlanmış gibi çekişmenin esasının incelenmesi doğru olmamıştır.
Davalı idarenin esasla ilgili hükme yönelik temyiz itirazlarına gelince;
27.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 18. maddesi hükmü gereğince; keşfen incelenmesi sonucu HMK"nın 266. maddesi uyarınca yukarıdan beri sayılan ilkeleri kapsar biçimde bilirkişiler kurulu görüşüne başvurularak sonucuna uygun bir hüküm kurulması ayrıca, HMK"nın 297/2. maddesi gereğince hükmün infaza elverişli olarak kurulması gerektiği" gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılamada davacı taraf dava konusu tapu kayıtlarının dayanağı belgeleri Türkçeye çevirmesi için bilirkişi ücretini yatırmamıştır. Ayrıca Yargıtay bozma ilamında belirtildiği üzere dava konusu taşınmazlarda hissedar olarak görünen...;..., ...; ...,......,...; ......, ...;... ve...; ...yönünden davacılara tapu kayıtlarında isim düzeltilmesi davası veya tespit davası açmak üzere süre ve yetki verilmesine rağmen dava açmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Elbirliği halinde mülkiyette, somut olayda olduğu gibi mirasçılar arasında ortaklık bağı vardır. Bu kişiler mirasçı sıfatı ile bir mala veya hakka birlikte malik olmak durumundadır. Türk Medeni Kanununun 701 ilâ 703. maddeleri uyarınca bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği bulunmadığından ortaklardan her birinin eşya üzerinde doğrudan bir hakkı da yoktur. Bu anlatımın doğal sonucu olarak da mülkiyet bütünüyle ortakların tümüne aittir. Elbirliği mülkiyetinde malikler mülkiyet payını ayırmadığından eşya üzerinde paydaş değil ortaktır. Yine bu tür mülkiyette işin özelliği gereği ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır. Şayet davalı olacaklarsa davanın ortakların tümü aleyhine açılması gerekir.
Türk Medeni Kanununda bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki açtığı bu davaya devam edilebilmesi için kural olarak öteki ortakların açılan davaya olur vermeleri ya da davanın miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile sürdürülebileceği benimsendiğinden ve dava ehliyetinin varlığı mahkemece re"sen araştırılması gereken hususlar arasında bulunduğundan davaya katılmayan ortakların olurları alınmaksızın veya Türk Medeni Kanununun 640. maddesi uyarınca miras şirketine atanacak temsilci aracılığıyla davanın sürdürülebileceği gözetilmelidir.
Mahkemece, davacılar vekiline tapu kayıtlarının tercüme ücretini yatırmak üzere verilen süre kesin süre olmadığı gibi sonradan dava konusu tapu kayıtlarında hissedar görünen..; ..., ...; .., .......,...;...., ....; ... ve ...; ... yönünden davacılara tapu kayıtlarında isim düzeltilmesi davası veya tespit davası açmak üzere süre ve yetki verilmesine ilişkin ara karar kurularak taraflara tebliğ edilmiş davacı vekili, son celsede tapu kaydında düzeltim davası açmayacağını belirtmiş ise de davacı vekiline bozma ilamı gereğince isim düzeltimi davası açması üzere verilen süre bir kısım paydaşlar yönünden olup bu paydaşlar dışında kalan davacıların dava konusu taşınmazların paydaşlarından kimin mirasçısı olduğu tespit edilip yukarıda belirtilen ilke gereğince tapu kayıt maliki murisler yönünden taraf teşkili sağlanmalı ayrıca, davacılardan müşterek pay maliki olanlar tespit edilmelidir.
Taraf teşkili sağlandıktan sonra dava konusu taşınmazların tapulama tutanakları üzerinde dava konusu vakıf şerhi bulunması nedeniyle TMK"nın 1027. maddesine aykırılıktan söz edilemez.
Bu nedenle 27.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 18. maddesi hükmü gereğince; miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlar dışındaki icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar taviz bedeline tabidir. Yasanın 3.maddesinde yapılan tanıma göre de, mukataalı vakıf; zemini vakfa üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, icareteynli vakıf ise değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını ifade eder. Hal böyle olunca somut uyuşmazlığın çözümü için, kayda işlenen vakfın mukataalı veya icareteynli vakıflardan olup olmadığının veya miri arazilerde mukataalı hayrata tahsis edilmeyen ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerekir.
Vakfiye kapsamındaki her taşınmazın coğrafi konumu ve hukuki durumu ayrı olacağından bu taşınmazların kadim köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklar içinde olup olmadığının keşfen incelenmesi, taşınmazın konumunun düzenlenecek paftada kadim köy ve kasaba ya da şehirlere göre haritasında işaret edilmesi, vakfın niteliği hakkında bu belirlemeden sonra görüş bildirilmesi zorunludur.
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin vakıf şerhinin doğrudan kaldırılması gerekip gerekmediğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması bu tür davalarda önem kazanmaktadır.
Hal böyle olunca vakıflara ait tapu kaydı ilk tesisinden itibaren getirtilmeli, vakıf durumunu gösterir kayıtlar ve dayanılan diğer belgeler merciinden istenmeli,... Müdürlüğünden kayda işaret edilmiş vakfın türü hakkında bilgi alınmalı ve HMK"nın 266. maddesi uyarınca yukarıdan beri sayılan ilkeleri kapsar biçimde bilirkişiler kurulu görüşüne başvurularak sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır.
Ayrıca, yukarıda açıklanan ilkelere uygun olarak yapılacak inceleme ve araştırma sonucu kayıtlardaki vakıf şerhinin terkini gerektiği kanısına varıldığı takdirde, her bir parsel numarası ve maliki ayrı ayrı yazılmalı, davacıların murislerinin ve davacıların müşterek payına hasren infaza elverişli şekilde HMK"nın 297/2 maddesi gereğince hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece yukarıda belirtilen hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 28.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.