
Esas No: 2014/15321
Karar No: 2014/15321
Karar Tarihi: 22/11/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
BEYTULLAH KARAOĞLU BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/15321) |
|
Karar Tarihi: 22/11/2017 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Yakup MACİT |
Başvurucu |
: |
Beytullah KARAOĞLU |
Vekili |
: |
Av. Vildan
UMUT |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ortaklığın giderilmesi davasında usul ve kanuna
aykırı karar verilmesi, Yargıtay kararında itiraz edilen esaslı iddialara cevap
verilmemesi ve yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru form ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca mülkiyet hakkının ihlal edildiğine yönelik iddia
açısından başvurunun, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna, makul sürede yargılanma hakkı yönünden başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Dava konusu İstanbul ili, Avcılar ilçesi, Gümüşpala
Mahallesi 1370 parsel sayılı taşınmazla ilgili arsa malikleri ile müteahhitler
arasında İstanbul 2. Noterliğince 12/9/1986 tarihinde kat karşılığı inşaat ve
satış sözleşmesi düzenlenmiştir. Sözleşme kapsamında taşınmazın bir bölümünün
mülkiyeti müteahhitlere devredilmiştir.
9. Onaylanmış projede taşınmazda dokuz daire yapılması
planlanmış, ancak 4. ve 5. katlar kaçak olmak üzere fiilen on dört daire
yapılmıştır.
10. Müteahhitlerden Y.D. bu yerle ilgili diğer müşterek
maliklere karşı 1/7/1993 tarihinde Küçükçekmece Sulh Hukuk Mahkemesinin
E.1993/962 sayılı dosyasında ortaklığın giderilmesi davası açılmıştır.
11. Küçükçemece Sulh Hukuk
Mahkemesinin davanın kabulüne yönelik verdiği 10/12/2001 tarihli karar,
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 25/6/2002 tarihli kararında belirtilen "...taşınmaz üzerinde bina olduğuna ve bu binada
bulunan bağımsız bölümlerin bir kısım paydaşa ait olduğu iddia edildiğine göre,
yapılacak iş, bu bağımsız bölümlerin malikini saptamak bu konuda tarafların
ittifakını aramak, iddia ve savunmalar paydaşlaca
kabul görmediği takdirde, ilgilisine süre verilerek müşterek mülkiyet şeklinde
tasarruf edilen dava konusu taşınmazdaki bina veya bağımsız bölümlerin
malikinin mahkemece belirlenmesine olanak sağlamak, sonra yukarıda yazılı
ilkeler göz önünde tutularak dağıtılacak paylara uygulanacak oranları
belirleyip sonucuna göre gerekli karar vermek olmalıdır" gerekçesiyle
bozulmuştur.
12. Bozma üzerine dosya Küçükçekmece Sulh Hukuk Mahkemesinin
E.2002/1558 sayılı sırasına kaydedilmiş, yargılama sırasında Küçükçekmece 2.
Sulh Hukuk Mahkemesinin (Mahkeme) kurulmasıyla yargılamaya bu Mahkemenin
E.2004/67 sayılı dosyasında devam edilmiştir.
13. Mahkeme, 13/12/2011 tarihli kararı ile ortaklığın satış
yoluyla giderilmesine karar vermiştir.
14. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin
12/11/2013 tarihli kararıyla onanmıştır.
15. Karar düzeltme talebi üzerine aynı Dairenin 23/6/2014
tarihli kararında, düzeltilmesi istenilen Yargıtay ilamında benimsenen bozmaya
uyularak verilen Mahkeme kararındaki gerekçelere göre düzeltme isteğinde ileri
sürülen sebeplerin Kanun"da yazılı hâllerden hiç birisine uymadığını belirterek
talebi reddetmiştir.
16. Ret kararı, 14/8/2014 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ
edilmiş, 15/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 22/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucu, Yargıtayın karar
düzeltme talebinin reddine ilişkin kararında davanın esasını etkileyecek
nitelikteki itirazlara cevap verilmediğini belirterek gerekçeli karar hakkının
ihlal edildiğini iddia etmiştir.
19. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak açıkça gerekçeli karar
hakkından söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa"nın 36. maddesine
"adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede,
Türkiye"nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan
adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim
Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun
yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla
Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar
hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868,
19/4/2017, § 75).
20. Anayasa"nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır." denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli
yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan
Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 75).
21. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Tarafların muhakeme
sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip
incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına
verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de
gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK],
B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 34).
22. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine
sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilseler de davanın esas
sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 56).
23. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği
davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut
bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması,
başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde
davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile
yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve
diğerleri, § 35).
24. Aksi bir tutumla mahkemenin, davanın sonucuna etkili
olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında “ilgili ve yeterli bir yanıt”
vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların
cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
25. Öte yandan temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin
kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir
atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus, temyiz
merciinin bir şekilde temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini,
derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu
göstermesidir (Yasemin Ekşi, §
57).
26. Somut olayda Mahkemenin 10/12/2001 tarihinde verdiği kararın
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 25/6/2002 tarihli kararı ile ayrıntılı
değerlendirmede bulunarak bozulduğu,bozma kararının
ardından yapılan yargılamada Mahkemenin 13/12/2011 tarihinde davayı kabul
ettiği, kararın aynı Dairenin 12/11/2013 tarihli kararıyla onandığı ve karar
düzeltme talebinin ise bozma sonrası verilen karar ve onama kararına atıf
yapılmak suretiyle 23/6/2014 tarihli kararla reddedildiği anlaşılmıştır.
Dolayısıyla karar düzeltme ilamında, değerlendirme konusu Yargıtay ilamı ve
Mahkeme kararının hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu belirtilmekle gerekçeli
karar hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
27. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığına
İlişkin İddia
28. Başvurucu, arsa paylarının belirlenmesi talebiyle Sulh Hukuk
Mahkemesine açtığı davanın izalei şüyu dosyasında
bekletici mesele yapılmadığını, kararın kanun ve usule aykırı olduğunu
belirterek Anayasa"nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
29. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
açık bir keyfîlik içermesi ve bu durumun
kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş
olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular açıkça keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez
(Necati Gündüz, Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
30. Başvurucunun ihlal iddiası, yukarıda belirtilen içtihat
kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğindedir. Başvuru konusu davanın
yargılamasında başvurucunun iddiaları incelenmiş, Mahkeme kararının Yargıtay
18. Hukuk Dairesince bozulması üzerine yeniden yapılan yargılamada ortaklığın
satış yoluyla giderilmesine karar verilmiştir. Mahkemenin gerekçesi ve
başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün derece mahkemeleri
tarafından hukuk kurallarının ve delillerin değerlendirilmesinde ve
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
31. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
32. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
34. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın
ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
35. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
36. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında, somut olayda Küçükçekmece Sulh Hukuk
Mahkemesinde 1/7/1993 tarihinde açılan ortaklığın giderilmesi davasında,
Mahkemenin 10/12/2001 tarihinde davayı kabul ettiği, temyiz üzerine Yargıtay
18. Hukuk Dairesinin 25/6/2002 tarihli bozma kararının ardından yapılan
yargılamada Küçükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 13/12/2011 tarihinde
davanın kabulüne karar verdiği, kararın Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin
12/11/2013 tarihli kararıyla onandığı, karar düzeltme talebinin 23/6/2014
tarihli kararla reddedildiği anlaşılmıştır. Bu nedenle karmaşık niteliği
bulunmayan ve başvurucunun yargılamanın uzamasında önemli bir etkisinin de
tespit edilmediği başvuru konusu davada yaklaşık 20 yıl 11 aylık yargılama
süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
37. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir. …”
39. Başvurucu yeniden yargılama ve hakkaniyete uygun maddi ve
manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
40. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
41. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 23.400 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
42. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç, 1.800 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1.Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın sonucunun adil olmadığına ilişkin iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 23.400 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç, 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Küçükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesine
(E.2004/67, K.2011/1947) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
22/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.