
Esas No: 2008/2547
Karar No: 2008/2882
Karar Tarihi: 29.05.2008
Hak Düşürücü Süre - Kadastro Tutanaklarının Kesinleşmesi - Kazandırıcı Zamanaşımı Zilyetliği - Tapu İptali Ve Tescil - Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2008/2547 Esas 2008/2882 Karar Sayılı İlamı
8. Hukuk Dairesi 2008/2547 E., 2008/2882 K.
8. Hukuk Dairesi 2008/2547 E., 2008/2882 K.
- HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
- KADASTRO TUTANAKLARININ KESİNLEŞMESİ
- KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI ZİLYETLİĞİ
- TAPU İPTALİ VE TESCİL
- 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 713 ]
- 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 1023 ]
- 3402 S. KADASTRO KANUNU [ Madde 12 ]
"İçtihat Metni"
Kadem ile Mehmet ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair (Kocaeli Dördüncü Asliye Hukuk Hakimliği)"nden verilen 13.12.2007 gün ve 466/507 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı vekili, kaçak ve yitik kişilerden kalan dava konusu yerin 1937 yılından önce vekil edeninin miras bırakanına tahsis edildiğini, kadastro tespiti sırasında davalı adına tespit gördüğünü, tespitin usulsüz olarak kesinleş-tirildiğini açıklayarak 537 parsele ait tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, somut olayda hak düşürücü sürenin geçtiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu 537 parsele ait kadastro tutanağında, 23.05.1960 gün ve 231 numaralı tapu kaydına dayanılarak, 22.10.1974 tarihinde Süleyman oğlu Şükrü adına tespit edilmiş, tutanağın 15.05.1975 tarihinde kesinleşmesiyle tapuya tescil edilmiştir. Davalı gerçek kişiler, kayıt maliki Şükrü"nün mirasçılarıdır. Gerçekten de tutanağın kesinleştiği tarihten 25.09.2007 dava tarihine kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12/3. maddesinde yazılı 10 yıllık süre geçmiş bulunmaktadır. Mahkemenin bu yaklaşımı yerinde ise de, davacı vekili tutanağın usulsüz olarak kesinleştirildiğini, hak düşürücü sürenin işlemeyeceğini açıklayarak görülmekte olan davayı açmıştır. Hak düşürücü sürenin işlemesi için tutanağın yasanın öngördüğü şekilde kesinleşmiş olması gerekir. Davacı vekili, tutanağın usulsüz olarak kesinleştiğini ileri sürmüş, mahkemece bu yön üzerinde durulmaksızın tutanağın arkasındaki açıklamalara değer verilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Öncelikle tutanağın yasanın öngördüğü şekilde kesinleşip kesinleşmediğinin belirlenmesi, ondan sonra dava açma koşulu olan hak düşürücü sürenin gözönünde tutulması gerekir. Bundan ayrı uyuşmazlığın çözümünde 3402 sayılı Kadastro Kanunumun 12/son fıkrası hükmünün gözönünde tutulması gerekir. Anılan maddeye göre kesinleşmemiş tutanaklar herhangi bir nedenle tapuya tescil edilmiş ve kayıt maliki 20 yıl müddetle davasız, aralıksız, malik sıfatıyla zilyetliğini sürdürmüş ise, iddia ve taşınmazın niteliğine bakılmaksızın kayıt maliki ve hukuki ardalarının TMK"nın 1023. maddesi hükmünden yararlanacakları belir-tilnjıiştir. Kadastro Kanunu"nun 12/son maddesinden açıkça anlaşıldığı üzere, tutanak usulsüz olarak da kesinleşmiş olsa bile 20 yıl ve daha fazla süreyle koşullarına uygun olarak tasarruf edilmiş ise, kayıt malikinin mülkiyet hakkına itiraz olunamaz ve dava açılamaz. Görülmekte olan davada 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12/son fıkrasında yazılı koşulların davalılar ve miras bırtakanı lehine gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmadığı gibi, bu yön dosya içeriğinden de anlaşılmamıştır. Tüm bu açıklamalar gözönünde tutularak öncelikle dava konusu parsele ait tutanağın yöntemine uygun bir biçimde ke-siıjtleştirilip kesinleştirilmediğinin araştırılması, tutanak usulüne uygun olarak kesinleştirilmiş ise şimdiki gibi davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine, tutanak hiç kesinleştirilmemiş ve usulsüz olarak kesinleştirilmiş ise tespit ve kesinleşme tarihinden itibaren taşınmazın hangi tarafın zilyetliğinde bulunduğunun tarafların gösterecekleri tanıklar taşınmaz başında dinlenilmek suretiyle araştırılıp belirlenmesi, bu yönün açıklığa kavuşturulmasından sonra anılan hüküm gözönünde tutularak uyuşmazlığın çözüme kovuşturulması gerekirken sadece hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan, kabulüyle hükmün HUMK"nın 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA) ve eşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 29.05.2008 tarihinde oy-irliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.