
Esas No: 2014/11879
Karar No: 2014/11879
Karar Tarihi: 22/11/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
FATMA YAVUZ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/11879) |
|
Karar Tarihi: 22/11/2017 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Volkan
SEVTEKİN |
Başvurucu |
: |
Fatma YAVUZ |
Vekili |
: |
Av. Ahmet
TUĞRUL |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, soyut ve yoruma açık değerlendirme ve hatalı gerekçe
ile mahkûmiyet kararı verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/7/2014 tarihinde
yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Edirne Cumhuriyet Başsavcılığının 2/5/2006
tarihli iddianamesi ile başvurucu ve diğer bir kısım şüpheliler hakkında,
başvurucuyu müteveffa K.E.nin evlatlığı olarak
gösteren nüfus kaydına istinaden Sulh Hukuk Mahkemesinden veraset ilamı
alınması ve buna dayanılarak da tapu kaydında satış işlemi yapılması nedeniyle
resmî belgede sahtecilik suçundan kamu davası açılmıştır.
7. Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 29/12/2006
tarihli kararı ile başvurucunun beraatine
hükmetmiştir.
8. Cumhuriyet savcısı ve katılan vekilinin başvurucu aleyhine
bulundukları temyiz istemi üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesinin (Daire) 4/4/2012 tarihli kararı ile "Sanığın Nüfus Müdürlüğünce verilen yalnızca kendisinin evlatlık olarak
gösterildiği nüfus kaydı ile Sulh Hukuk Mahkemesine başvurarak veraset ilamı
alması ve buna dayanarak tapuda hak tesis edici işlem yapmasından ibaret
eyleminde, soruşturma aşamalarında katılan K.nın H.
ve [K.E.] in evlatlığı olduğunu
bildiğini ifade etmesi ve kendisinin resmi kayıtlara göre evlatlık olmadığını
bilmemesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği gibi evlatlık ilişkisine
dayanarak katılan K.nın aynı gayrimenkulün 3/4"ünü
veraset yoluyla satıp devrettiği de gözetildiğinde" başvurucunun
mahkûmiyeti yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülmesi suretiyle beraat
kararı verilmesinin kanuna aykırı olduğu gerekçesi ile hüküm bozulmuştur.
9. Bozma sonrası Mahkeme 30/11/2012
tarihli kararı ile Daire kararında belirtilen gerekçelerle başvurucunun müsnet suçtan 3 yıl 1 ay 15 günlük hapis cezası ile
mahkûmiyetine karar vermiştir.
10. Temyiz üzerine anılan karar Dairenin 28/5/2014
tarihli kararı ile onanarakkesinleşmiştir.
11. Nihai karar başvurucuya 14/7/2014
tarihinde tebliğ edilmiş olup 21/7/2014 tarihinde süresi içinde bireysel
başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
12. 26/09/2004 tarihli ve 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu’nun 204. maddesinin (1) ve (3) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Bir resmi belgeyi
sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde
değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır.”
...
(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği
sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde,
verilecek ceza yarısı oranında artırılır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 22/11/2017 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
14. Başvurucu, soruşturma aşamasındaki beyanında veraset
ilamının iptali davasının sonuçlanmasıyla gerçek durumu (evlat edinilmediğini)
öğrendiğini ifade etmesine rağmen, bunun aksi yönünde gösterilen gerekçenin
hatalı olduğunu ayrıca soyut, genel ve yoruma açık "hayatın olağan akışı"
kavramı üzerinden cezalandırılmasına ilişkin değerlendirmenin de makul
olmadığını ileri sürmüştür.
15. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından
açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa"nın 36. maddesine "adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye"nin taraf
olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete
uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla
Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar
hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
16. Anayasa"nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu,
§ 76).
17. Somut olayda başvurucu, veraset ilamının iptali davasının
sonuçlandığı 29/12/2005 tarihinde K.nın
resmî olarak evlat edinildiğini öğrendiğini, bir başka ifade ile kendisinin
evlat edinilmediğini bu tarihte öğrendiğini belirtmiştir. Bu durumu da
soruşturma aşamasında ifade ettiğini belirterek nüfus idaresince olaya karışan
memur hakkında yapılan idari soruşturmada kendi isteği ile ilgili nüfus
müdürüne verdiği 25/1/2006 tarihli beyanı kanıt olarak
sunmuştur. Daire ve Mahkeme kararlarında ise bunun aksi yönünde kendisinin
"soruşturma aşamalarında katılan K.nın H. ve K.E.nin evlatlığı olduğunu bildiğini ifade etmesi" şeklindeki gerekçenin doğru olmadığını
belirtmiştir. Yargıtay ve Mahkeme kararında belirtilen başvurucunun
"soruşturma aşamalarındaki ifadesi" ceza soruşturması aşamalarındaki
ifadesi olup kaldı ki başvurucunun idari soruşturmada verdiği ifadeden de
"K.nın da evlatlık olduğunu bildiğini"
açıkladığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan "kendisinin resmî kayıtlara göre
evlatlık olmadığını bilmemesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği"
şeklindeki değerlendirmenin de makul olmadığı ileri sürülmüş ise de
başvurucunun üzerine atılı müsnet suçu işlediği kabul
edilerek gösterilen gerekçeleri desteklemek için "hayatın olağan
akışı" tabirinin kullanıldığı anlaşılmaktadır. Başvurucunun, kararların
gerekçeden yoksun olduğuna yönelik açıklamalarının aksine Dairenin bozma kararı
ile bu kararı benimseyen Mahkeme kararının gerekçeleri (bkz. §§ 8, 9) yeteri
kadar açık bir biçimde gösterilmiştir. Dolayısıyla verilen kararda, hükme
ulaşılması için yeterli ve makul gerekçe bulunduğu görüldüğünden gerekçeli
karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
18. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Yargılamanın Sonucunun
Adil Olmadığına İlişkin İddia
19. Başvurucu, evlatlık verildiğini bildiği kişinin vefatı
üzerine mirasçı olduğunu zannettiği bu kişinin mirasçılarını gösterir nüfus
kaydının temini için nüfus idaresine müracaatta bulunduğunu, nüfus kütüğündeki
bilgilerin bilgisayara aktarılması sırasında yapılan hata nedeniyle kendisine K.E.nin evlatlığı ve tek mirasçısı olarak görülen nüfus
kaydının verildiğini belirtmiştir. Bu kayıt ile 21/7/2005
tarihinde Sulh Hukuk Mahkemesinden aldığı veraset ilamı ile resmî kurumlarda
işlem yaptığını bildirmiştir. Söz konusu nüfus kaydının, bilgilerin bilgisayar
ortamına aktarılması sırasında yapılan hata nedeniyle devlet memurlarınca
yapıldığının kabul edilmesine rağmen Daire ve Mahkeme kararlarında yapılan
tespit ve değerlendirmelerin maddi hataya dayalı olduğunu iddia etmiştir. Bunun
sonucu haksız şekilde mahkûmiyet kararı verildiğini ve hükmedilen ceza miktarı
nedeniyle de hükmün açıklanmasının geri bırakılması ya da cezanın infazının
ertelenmesi taleplerinde bulunamadığını belirterek adil yargılanma ile kişi
hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki tavsifi ile bağlı değildir (Tahir
Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, her ne kadar Anayasa"nın 19. maddesinde güvence altına
alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmekte ise
de başvurucunun bahse konu ihlal iddiaları delillerin değerlendirilmesine, hukuk kurallarının uygulanmasına,
hükmedilen ceza miktarına, diğer bir ifade ile münhasıran yargılamanın sonucuna
dayandırdığı görüldüğünden, bu iddialar mahiyeti gereği bir bütün olarak
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı
çerçevesinde incelenmiştir.
21. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlüklere müdahale teşkil eden bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi
kapsamındadır (Ahmet Sağlam, B.
No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
22. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi
ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme kararlarında bariz
takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir
hususun da bulunmadığı dikkate
alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.
23. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun, açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 22/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.