21. Hukuk Dairesi 2014/14231 E. , 2015/9650 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, yapılan takibin iptaliyle, takip miktarın %20"si kadar kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacıya Kurum tarafından gönderilen, 2011/2800 takip numaralı ödeme emrinin borçtan sorumlu olmadığı nedeniyle iptali ile Kurumdan kötü niyet tazminatının tahsili istemine ilişkindir
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın süresinde açılmaması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
6183 sayılı Kanun’un “ödeme emri” başlıklı 55. maddesinin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “ödeme emrine itiraz” başlığını taşıyan 58’inci maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği ya da zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir. Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz / ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunludur.
İcra İflas Kanun’un “Menfi tesbit ve istirdat davaları” başlılklı 72. Maddesinin sekizinci fıkrasında; Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebileceği belirtilmiştir.
Öncelikle belirtilmelidir ki; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.04.2001 gün ve 21-201-297; 24.03.2004 gün ve 10-164-170; 02.11.2011 gün ve 21-571-680 sayılı kararlarında da benimsendiği üzere itiraz için öngörülen yedi günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır. Hak düşürücü süre, niteliği itibariyle sonuçlarını kendiliğinden meydana getirir ve bu nedenle re’sen nazara alınmalıdır.
Öte yandan; hak arama özgürlüğü T.C. Anayasası’nın 40’ıncı maddesi uyarınca güvence altına alınmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumu alacaklarının tahsilinde ilgili mevzuatın vergi alacaklarının ve Sosyal Güvenlik Kurumu alacaklarının tahsil uygulamalarındaki farklılıklar nazara alınarak ilgiliye, işleme karşı başvurabileceği kanun yolu ve süresinin açıkça belirtilmesi; bu kapsamda da alacağının tahsili amacıyla gönderilen ödeme emrinde 6183 sayılı Kanun’un 58’inci maddesi ile öngörülen itiraz hakkının kullanılabilmesi için yedi günlük süre içinde iş mahkemesine dava açabileceğinin ihtaratını içerir şekilde düzenlenmesi gerekir.
Somut olayda; davacının 506 Sayılı yasa kapsamında annesinden ve 1479 Sayılı yasa kapsamında babasından yetim aylığı aldığı, bu dönemde babaannesinin vesayeti altında olduğu ve maaş işlemlerinin babaannesi tarafından yapıldığı, Kurum tarafından 2004 yılında annesinden aldığı maaşın yersiz ödendiği gerekçesiyle iptal edildiği ve alınan maaşların borç kaydedilerek davacıya reşit olduktan sonra ödeme emri gönderildiği, ödeme emrinin TK md 21’e göre 31.10.2011 de tebliğ edildiği, davanın prim alacaklarına ilişkin olmayıp davacının aylığına ilişkin olduğu ve 7 günlük hak düşürücü süreye tabi olmadığı tebliğden itibaren 1 yıl içinde İİK md 72’ye göre menfi tesbit davası açabileceği anlaşılmaktadır.
Dava konusu uyuşmazlıkla ilgili olarak; Mahkemece ödeme emrinin tebliğinden sonra 1 yıllık dava açma süresi içinde açılan davanın esasına girip, tüm delillerin tartışılması suretiyle karar verilmesi gerekirken davanın süresinde açılmadığından reddi, isabetsiz olmuştur.
Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilerek karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle, taraflar yönünden BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 30.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.