
Esas No: 2014/14400
Karar No: 2014/14400
Karar Tarihi: 21/11/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
TANER ALIR BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/14400) |
|
Karar Tarihi: 21/11/2107 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör |
: |
Şermin
BİRTANE |
Başvurucu |
: |
Taner ALIR |
Vekili |
: |
Av. Nizar SAVAŞ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, on beş yaşından küçük çocukla cinsel ilişkiye
girilmesi suçundan cezalandırılan başvurucunun suçun mağduruyla evlenmiş
olmasına karşın cezaevinde tutulmasından dolayı aile hayatının sürdürülememesi
nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/8/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 26/11/2008 tarihli
iddianamesi ile başvurucu hakkında suç tarihinde on iki yaşında olan (1994
doğumlu) mağdureyi kaçırıp alıkoyma ve cinsel
ilişkide bulunma suçlarını işlediği iddiasıyla ceza davası açılmıştır. 1/6/1988
doğumlu olan başvurucu, suç tarihinde on sekiz yaşını tamamlamıştır.
8. Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılama sırasında beyanı
alınan mağdure, kendi isteğiyle başvurucu ile
birlikte kaçtıklarını ve karı koca hayatı yaşadıklarını, bu beraberliklerinden
nüfusa kaydı yapılmayan (9/12/2007 doğumlu) bir çocuğunun olduğunu
belirtmiştir. Mağdurenin anne ve babası beyanlarında
sanıktan şikâyetçi olmadıklarını ifade etmişlerdir. Adli Tıp Kurumu Başkanlığı
2. İhtisas Kurulundan alınan 27/8/2010 tarihli raporda, mağdurenin
suç tarihinde on iki yaşını bitirmiş ve on üç yaşı içinde olduğu
bildirilmiştir.
9. Mahkemenin 14/2/2011 tarihli kararıyla başvurucunun on beş
yaşından küçük çocuğun cinsel istismarı suçu nedeniyle 8 yıl 4 ay hapis cezası
ile cezalandırılmasına, on beş yaşından küçük çocuğu hürriyetinden yoksun
bırakma suçu nedeniyle de 2 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına
hükmedilmiştir. Kararda, cezanın belirlenmesinde sanığın yargılama sürecindeki
hâl ve davranışlarının lehine takdiri indirim nedeni kabul edilerek cezadan 1/6
oranında indirim yapıldığı belirtilmiştir.
10. Karar, Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 7/7/2014 tarihli ilamı
ile onanmıştır.
11. Başvurucu kararı 31/7/2014 tarihinde öğrenmiş ve 19/8/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
12. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun suç
tarihinde yürürlükte olan "Çocukların cinsel istismarı" kenar
başlıklı 103. maddesinin ilgili kısmı (18/6/2014 tarihli ve 6545 sayılı Türk
Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 59.
maddesiyle yapılan değişiklikten önceki hâli) şöyledir:
"(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden;
a) Onbeş yaşını
tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve
sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen
her türlü cinsel davranış,
..., anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair
bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
... "
13. 5237 sayılı Kanun"un 103. maddesinin (6545 sayılı Kanun"un
59. maddesiyle yapılan değişiklikten önceki hâli) (2) numaralı fıkrasının
Anayasa"ya aykırı olduğu yönündeki itiraz Anayasa Mahkemesinin 12/11/2015
tarihli ve E.2015/43, K.2015/101 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
B. Uluslararası Hukuk
14. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) hukuka uygun şekilde
özgürlükten yoksun bırakılmanın doğal olarak ilgilinin özel hayatına ve aile
hayatına yönelik bir kısıtlama içereceğini birçok kararında vurgulamıştır (Khoroshenko/Rusya [BD], B. No:41418/04,30/06/2015, §
106; Messina/İtalya (No. 2), B. No: 25498/94,
28/9/2000, § 61).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 21/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, 30/10/2009 tarihinde mağdure
ile resmî nikahla evlendiklerini belirterek suçtan sonra evlenmiş olması
nedeniyle eyleminin suç olmaktan çıkarılması gerektiğini iddia etmiştir.
Başvurucu, iyi niyet duygularıyla bir yuva kurmak amacıyla geçmişte işlediği
suç nedeniyle haksız yere cezalandırıldığını, kendisinin cezaevine alınması
nedeniyle eşi olan mağdurenin de bir anlamda
cezalandırıldığını, uzun süre cezaevinde kalacak olması nedeniyle aile
birliğinin zarar gördüğünü ileri sürmüştür. Bu nedenlerle Anayasa"nın 41.
maddesinde yer alan ailenin korunması hakkının ihlal edildiğini iddia etmiş,
yeniden yargılama yapılmasına ve maddi ve manevi zararlarının tazmin edilmesine
karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
17. Anayasa’nın "Özel
hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesinin birinci
fıkrası şöyledir:
“Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının
gizliliğine dokunulamaz.”
18. Anayasa’nın "Ailenin
korunması ve çocuk hakları" kenar başlıklı 41. maddesi
şöyledir:
“Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların
korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için
gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.
Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça
aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme
hakkına sahiptir.
Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu
tedbirleri alır.”
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
20. Aile hayatına saygı hakkı, Anayasa’nın 20. maddesinin
birinci fıkrasında güvence altına alınmıştır. Anayasa’nın 41. maddesinin ise
Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, aile hayatına saygı hakkına ilişkin
pozitif yükümlülüklerin değerlendirilmesi bağlamında gözönünde
bulundurulması gerekmektedir (Murat Atılgan,
B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 22; Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 36).
Bu kapsamda başvuru Anayasa"nın 20. maddesinde güvenceye alınan özel ve aile
hayatına saygı hakkı kapsamında ele alınmıştır.
21. Özel hayat kavramı eksiksiz bir tanımı bulunmayan geniş bir
kavram olup "bireyin kişiliğini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi" kavramı,
özel hayata saygı hakkının kapsamının belirlenmesinde temel alınmaktadır. Bu
yönü ile değerlendirildiğinde bahsi geçen hak, ilişki kurmak ve geliştirmek
üzere çevresinde bulunanlarla temas kurma hakkını da içermektedir (Serap Tortuk, B.
No: 2013/9660, 21/1/2015, § 31). Söz konusu olan diğer kişilerin içine aile
fertlerinin de dâhil olduğunda kuşku bulunmamaktadır ve aile ilişkilerinin
normal bir şekilde sürdürülebilmesi, aile fertlerinin birbiriyle zaman
geçirebilmesi de özel hayata saygı hakkının konusu kapsamındadır (Marcus Frank Cerny, §
36; Beşir Doğan,§ 27).
22. Öncelikle incelenmesi gereken husus, ailenin korunması ve
aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı kapsamında korunan hakkın
kullanımına veya haktan yararlanılmasına kamu gücünün işlem, eylem veya ihmali
nedeniyle doğrudan bir müdahalenin söz konusu olup olmadığıdır (Salih Karakoç, B. No: 2013/2954,
19/12/2013, § 38).
23. Anayasa Mahkemesi 5237 sayılı Kanun"un suç tarihi olan
22/11/2006 tarihinde yürürlükte olan hâliyle 103. maddesinin Anayasa"ya
uygunluğunu incelemiş ve bu hükmü Anayasa"ya uygun bulmuştur (AYM, E.2015/43,
K.2015/101, 12/11/2015, § 30).
24. Somut olayda suç tarihinde on sekiz yaşında olan
başvurucunun on iki yaşında olan mağdureyi kaçırıp
cinsel birliktelik gerçekleştirdiği belirtilerek on beş yaşından küçük çocuğun
cinsel istismarı suçu nedeniyle hapis cezasıyla cezalandırılmasına
hükmedildiği, kararın olağan kanun yolları denetiminden geçerek kesinleştiği
anlaşılmaktadır. Söz konusu cezanın belirlenmesinde derece mahkemesi tarafından
somut olayın özellikleri, mağdurenin kendi isteği ile
sanıkla kaçtığı ve karı koca hayatı yaşadığı yönündeki beyanları dikkate
alınarak başvurucuya aşağı hadden ceza verildiği, ayrıca lehine olan indirim
sebeplerinin de uygulandığı görülmektedir.
25. Anayasa’nın 19. maddesi gereği hükümlü ve tutukluların özel
hayatı ve aile hayatına birtakım sınırlamaların getirilmiş olması, hukuka uygun
olarak cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur (Mehmet Koray Eryaşa,
B. No:2013/6693, 16/4/2015, § 89).
26. Olayda suçtan sonra mağdureyle
evlenmiş olduğu anlaşılan başvurucunun cezaevinde bulunmasının aile hayatı
üzerinde birtakım olumsuz etkiler doğuracağı açıktır. Ancak bu durum kamu
makamlarının aile hayatını hedef alan işlem veya eylemlerinden kaynaklanmayıp
başvurucunun 5237 sayılı Kanun"un 103. maddesinde düzenlenen suçu işlemesi
nedeniyle verilmiş olan hapis cezasının infaz edilmesinden kaynaklanmaktadır. Tutuklu
veya hükümlü olan kişilerin aileleriyle birlikte yaşamalarına ara verilmesi
şeklinde bazı kısıtlamaların ortaya çıkması cezaevinde tutulmanın doğal bir
sonucudur ve bu şekildeki kısıtlamalar başvurucuyla aynı veya başka suçlardan
ceza mahkûmiyetine ya da tutuklanmalarına karar verilmiş olan herkes yönünden
geçerlidir.
27. Ayrıca ilgili mevzuat uyarınca hükümlü ve tutukluların
mektup, telefon veya diğer iletişim vasıtalarıyla aileleriyle, başka kişilerle
ve dışarıdaki kuruluşların temsilcileriyle haberleşmelerine, bu kişilerin
hükümlü ve tutukluları ziyaret etmelerine izin verilmesi mümkündür. Somut
olayda başvurucunun ailesi, yasal temsilcisi ve yakınlarıyla görüştürülmesinin
engellendiğine ilişkin herhangi bir iddiası da bulunmamaktadır. Tüm bu açıklamalar
ışığında somut olayda kamu gücünün işlem, eylem veya ihmali nedeniyle
başvurucunun aile hayatına yönelik bir müdahale olmadığı sonucuna varılmıştır.
28. Açıklanan nedenlerle başvurucunun aile hayatına saygı
hakkına yönelik bir müdahalede bulunulmadığı anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
21/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.