10. Hukuk Dairesi 2016/5423 E. , 2018/3169 K.
"İçtihat Metni"....
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Tüzel kişi işverenlerin ortak ve yetkililerinin kamu alacaklarından sorumluluğu, 6183 sayılı Kanunun 35, mükerrer 35, mülga 506 sayılı Kanunun 80. ve bazı maddeleri dışında 01.07.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde düzenlenmiştir.
506 Sayılı Kanunun 80/12 maddesi, "Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur." hükmünü öngörmüş, 5510 Sayılı Kanunun 88/20 maddesi de bazı farklar dışında anılan maddeye paralel düzenleme getirmiş olup, "Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. " hükmünü öngörmüştür.
İnceleme konusu davada; dava dışı .... şubesinin yetkilisi olması nedeniyle davacıya 2012/4,4,6,7,8,9 dönemini ait prim borcunu içeren ödeme emrinin tebliğ edildiği, mahkemece davacının prim borçlarından şirket tüzelkişiliği ile birlikte sorumlu olduğu tespit edildiğinden davanın reddine karar verildiği, şirket ortaklarının ....olduğu, şirketin 18.03.2012 tarihli ortaklar kurulu kararı ile .... şube açılmasına ve şubeyi temsil etmek üzere davacının on yıl süre ile müdür olarak atanmasına ,şubeyi idare ve her konuda temsil hususunda yetkili kılınmasına karar verildiği, söz konusu kararın 05.04.2012 tarihli ticaret sicili gazetesinde ilan edildiği, daha sonra 30.10.2012 tarihli karar ile de şubenin kapatılmasına karar verildiği, kararın 22.11.2012 tarihli ticaret sicili gazetesinde ilan edildiği, ödeme emrinde şubeye ait işyeri sicil nosunun belirtildiği, Kurum tarafından borç şirket tüzelkişiliğinden tahsil edilemediğinden şirket ortaklarına da ödeme emri gönderildiğinin bildirildiği anlaşılmaktadır.
Ticaret Kanunu’nun 371/1. maddesinde; “Temsile yetkili olanlar şirketin amacına ve işletme konusuna giren her türlü işleri ve hukuki işlemleri, şirket adına yapabilir ve bunun için şirket ünvanını kullanabilirler. Kanuna ve esas sözleşmeye aykırı işlemler dolaysıyla şirketin rücu hakkı saklıdır.” hükmü bulunmaktadır.
TTK 623. maddede ise " (1) şirketin yönetimi ve temsili şirket sözleşmesi ile düzenlenir. Şirketin sözleşmesi ile yönetimi ve temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü kişilere verilebilir. En azından bir ortağın, şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerekir.
(2) Şirketin müdürlerinden biri bir tüzel kişi olduğu takdirde, bu kişi bu görevi tüzel kişi adına yerine getirecek bir gerçek kişiyi belirler.
(3) Müdürler, kanunla veya şirket sözleşmesi ile genel kurula bırakılmamış bulunan yönetime ilişkin tüm konularda karar almaya ve bu kararları yürütmeye yetkilidirler " hükmü düzenlenmiştir.
Davacı ortaklar kurulu kararı ile şubenin müdürü olarak atanmış ve şubeyi idare ve her konuda temsil hususunda yetkili kılınmıştır. Buna göre davacının şube işlerinin idaresinde, şubenin 3. kişilere karşı temsilinde yetkili ve sorumlu olduğunda şüphe yoktur. Davacının yetki ve sorumluluğu şube işleri ile sınırlıdır. Ancak bu şekilde yapılan yetkilendirme daha ziyade şubenin idari konuları ve yönetimi ile ilgili olup, mali konularda ayrıca yetki verilmesi gerektiği düşünülmektedir. Dolayısıyla şube müdürünün, kurumun prim borçlarından sorumlu tutulabilmesi için şubeyi hem mali hem de idari konularda temsil ve ilzama yetkili kılınmış olması gerekmektedir.
5510 sayılı yasanın 88/20 maddesinde, Kurumun sigorta primleri ve alacakları yönünden, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcilerinin Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı düzenlenmiş ise de madde metninde sorumluluğu düzenlenen kişiler şirketin ana yönetiminde yetkili ve görevli olan kişilerdir. Söz konusu maddede ifade edilen sorumluluk şartları şube müdürlerini kapsamaz. Ancak borcun şubeye ait olması, şube müdürüne şirketi idare ve temsil yanında genel merkez tarafından harcama yetkisi verilmiş olması halinde şube müdürleri de üst düzeyde yönetici kabul edilerek sorumluluğuna gidilebilir.
Somut davada; ticaret sicil kayıtları, şirket kayıtları, vekaletnameler, takip dosyası, müdür ataması ile ilgili bütün bilgi ve belgeler celp edilmek suretiyle ödeme emrine konu borcun şubeye ait olup olmadığı, davacıya prim ödemeyi de kapsayacak şekilde mali konularda yetki verilip verilmediği, şube veya davacı emrine belli miktarda paranın harcanmak üzere tahsis edilip edilmediği, muhasebe işlemlerinin şirket merkezince mi yürütüldüğü yoksa şubenin ayrı muhasebesinin mi olduğu davacının imza yetkisinin olup olmadığı hususları detaylı araştırılarak, şirket merkezi tarafından davacıya mali konularda harcama yetkisi verilip verilmediği ve 5510 sayılı Yasanın 88/20 kapsamında üst düzey yönetici veya yetkilisi ile kanuni temsilci olarak sorumlu olup olmadığı tespit edilmeli, davacının mali konularda yetkisinin olmadığının tespiti halinde bu durumun davacı yönünden haklı sebep kabul edilmesi gerektiği bilinmeli, elde edilecek sonuç değerlendirilmek suretiyle karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 09.04.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
...