4. Hukuk Dairesi 2013/8910 E. , 2014/4960 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Şiran Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 26/09/2012
NUMARASI : 2005/94-2012/113
Davacı N.. Y.. vekili Avukat İ.. T.. tarafından, davalılar R.. C.. vd aleyhine 24/11/2005 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 26/09/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı Y.. C.. tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı Y.. C.."in aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davalı Y.. C.."in diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, haksız fiilden kaynaklanan maddi ve manevi zararların ödetilmesi istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı Y.. C.. tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı Y.. C.."in av tüfeğiyle ateş ederek kendisini kasten yaraladığını, diğer davalının ise faili azmettirdiğini belirterek, uğradığı maddi ve manevi zararların giderilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalılar, usul ve yasaya aykırı olan davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalı Y.. C.. yönünden maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş, diğer davalının hukuken sorumlu tutulmasını gerektirecek bir eylemi bulunmadığından bahisle bu davalı yönünden istemin reddine karar verilmiştir.
a)Dosya incelendiğinde; davalı Y.. C.."in av tüfeğiyle ateş ederek davacıyı kasten yaraladığı, diğer davalı R.. C.."in ise ateş etme eyleminden hemen önce “ete atın” diye bağırmak suretiyle asıl failin eylemine fer"an iştirak ettiği, davalıların bu eylemlerinden dolayı ceza mahkemesinde yargılanıp cezalandırıldıkları, mahkumiyet kararlarının ise temyizen onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda; 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 50. maddesinde düzenlenen birden fazla şahsın müşterek kusurlarıyla bir zarara yol açmaları, diğer bir deyimle tam teselsül hali mevcut olup, davalı R.. C.. doğan zarardan asıl fail olan davalı Y.. C.. ile birlikte müteselsilen sorumludur. Müteselsilen sorumluluğun bulunduğu durumda da davacı, alacağını sorumluların tamamından isteyebileceği gibi bunlardan biri veya birkaçından da isteyebilir. Bunlardan birisinin asıl fail olması diğerini sorumluluktan kurtarmaz. Zarar gören dilerse davasını diğer kişiye de yöneltebilir. Hal böyle olmasına rağmen, yaralama ve öldürme eylemlerine herhangi bir katkı sunmadan sadece bu neticeyle sonuçlanan kavgaya el uzatan kişiler için geçerli yargısal içtihadın eyleme katkıda bulunan davalı R.. C.. için geçerli kabul edilmesi ve anılan şahsın olaydan sorumlu tutulmaması doğru olmamıştır.
Diğer yandan, Türk Borçlar Kanunu"nun 74. maddesi (mülga BK m.53) gereği; ceza mahkemesince verilen beraat kararı hukuk hakimini bağlamaz ise de, Hukuk Hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız olmayıp Ceza Mahkemesince verilen mahkumiyet kararı hukuk hakimi yönünden bağlayıcı olup taraflar yönünden kesin delil niteliği taşımaktadır.
Şu halde, davalı R.. C.."in diğer davalıyla birlikte müteselsilen sorumlu tutulması gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle bu davalı yönünden tazminat istemlerinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı düştüğünden kararın bozulması gerekmiştir.
b)Borçlar Yasası"nın 47. maddesi gereğince yargıcın, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı"nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden yargıç, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel (objektif) ölçülere göre uygun (isabetli) bir biçimde göstermelidir.
Dava konusu olayda; olay tarihi, dava konusu olayın meydana geliş şekli, davacının yaralanma derecesi ile yukarıda açıklanan ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına hüküm altına alınan manevi tazminat miktarı fazladır. Daha alt düzeyde uygun bir manevi tazminata karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde karar verilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2/a,b) nolu bentlerde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, davalı Y.. C.."in diğer temyiz itirazlarının ilk bentte açıklanan nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/03/2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, davalılardan R.. C.."in azmettirmek suretiyle asli failin suçuna fer"an iştirak etmesi, diğer davalı Y.. C.."in de davacıyı av tüfeği ile kasten yaralaması nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı Y.. C.. tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, dava dilekçesinde 5.000,00 TL maddi tazminat talep ederken fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmamış olmasına karşın, yargılama sırasında aldırılan hesap raporunda, 159,00 TL geçici, 32.423,00 TL sürekli olmak üzere toplam 32,582,00 TL maddi zarar çıkması üzerine istemini ıslah ettiğini belirtmiştir.
Dairemiz çoğunluğu ile aramdaki uyuşmazlık, açılan davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmaması halinde, sonradan ıslah yolu ile istem miktarının artırılmasına usulen olanak bulunup bulunmadığı ve zararın hangi anda bilinebilir durumda olduğu noktalarında toplanmaktadır.
1086 Sayılı HUMK/nun 83 ve ardından gelen maddelerde düzenlenmiş olan ıslah; taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini kısmen veya tamamen düzeltmesine imkân tanıyan bir yöntem olup, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağının da bir istisnasıdır.
Yasal durum itibariyle, (Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonraki) kısmi davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş olan davacının dilerse, ek dava açmak yerine, saklı tuttuğu alacak bölümü için o (kısmi) dava içerisinde ıslah yoluyla talepte bulunabilmesi mümkündür.
Öğreti ve Yargıtay uygulamacılarının çoğunluğunun kabul ettiği gibi, ister zımni feragat, isterse kesin hüküm görüşüne dayanılsın, hem kısmi dava niteliğinde olduğunun anlaşılmasına olanak bulunmayan, dolayısıyla tam dava olarak kabulü gereken bir davada alacağın kalan bölümü yönünden, alacaklının herhangi bir talepte bulunamayacağı ortaya çıkmaktadır.
O halde, davasında fazla hak bakımından ihtirazi kayıt bildirmemiş olan alacaklının. HUMK"nun 185/2. maddesi çerçevesinde davalının muvafakat etmesi durumu dışında, bu alacak bölümü yönünden ıslah ya da ek dava yoluyla talepte bulunamayacağının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmaması nedeniyle, ıslah edilen bölümün reddi gerekirken kabulünün doğru olmadığını düşündüğümüzden Dairemiz çoğunluğunun kararına bu yönüyle katılmıyoruz.24/03/2014