4. Hukuk Dairesi 2013/9726 E. , 2014/4986 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Sivas 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18/12/2012
NUMARASI : 2011/6-2012/424
Davacı L.. D.. vekili Avukat İ.. Ö.. tarafından, davalı S.. Ş.. aleyhine 05/01/2011 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 18/12/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraflar vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalının temyiz itirazlarına gelince;
a)Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı, yerel S.. P.. Gazetesi 01/09/2010 tarihli sayısında yayınlanan "Güçlü İttifak İle Haksız Uygulamalar" başlıklı yazı içeriğinde çocuk yuvası müdürü davacı ile sosyal hizmetlerden sorumlu vali yardımcısı arasında gönül ilişkisi varmış intibaı uyandırıldığını, bu durumun kişilik haklarına saldırı mahiyetinde olduğunu iddia ederek uğradığı manevi zararın ödetilmesini istemiştir.
Davalı, davaya konu yayın ve haberlerde davacının iddia ettiği gibi gönül ilişkisi bulunduğuna dair en küçük bir ima dahi bulunmadığını, haberde sürekli olarak yazılanların iddialardan ibaret olduğunun vurgulandığını ve basın özgürlüğü kapsamında kaldığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece, yayının içerik olarak davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir.Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu"nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu olayda; davacı ildeki çocuk yuvasında müdür olarak görev yapmakta olup yayın içeriğinde de buradaki icraatları eleştirilmiştir, davacının yürüttüğü kamu görevi ile ilgili eleştirilere katlanması gerekmektedir.
Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, yayının tümü itibari ile eleştiri sınırları içinde kalması ve davacının kişilik haklarına yönelik bir saldırı bulunmaması nedeniyle istemin tümden reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile kısmen kabulü doğru olmamış, kararın bozulması gerektirmiştir.
b)6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 266. (HUMK"nun 275) maddesi uyarınca mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.
Somut olay, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenebilir niteliktedir. O nedenle, bilirkişi düşüncesine başvurulması maddeye açık aykırılık oluşturmakta olup kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2/a-b) sayılı bentlerde gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, (1) sayılı bentte gösterilen nedenlerle davacının temyiz itirazlarının reddine ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 25/03/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.