4. Hukuk Dairesi 2014/3398 E. , 2014/4988 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Gaziantep 5. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/11/2013
NUMARASI : 2013/282-2013/620
Davacı M.. Y.. vekili tarafından, davalı A.. D.. aleyhine 24/08/2010 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 07/11/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız hacizden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, açılan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının sahte bono düzenleyerek kendisine karşı icra takibi başlattığını, takibin kesinleşerek, otomobilinin haczedildiğini ve muhafaza altına alındığını, bu süre içinde aracını kullanamadığını, açmış olduğu menfi tespit davasını kazandığını beyanla, uğradığı zararın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece, açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Yerel mahkemenin 04/10/2011 tarih ve 2010/657-2011/538 sayılı davanın kısmen kabulüne dair kararı Dairemiz 20/11/2012 gün ve 2011/14534-2012/17399 sayılı ilamı ile "takibe konu kambiyo senedinin davacının ticari vekili tarafından düzenlenip davacıya ait eczane kaşesi basılıp imzalanarak tanzim edildiği ve alacaklıya verildiği, ticari vekilin davacı dışında başka şahıslara da aynı şekilde senetler düzenleyerek verdiği, hatta davacı tarafından ticari vekil hakkında suç duyurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Ticari vekil, ticari mümessil sıfatına sahip olmaksızın bir ticari işletme sahibi tacir tarafından ticari işletmenin bütün veya belirli bazı işlerini yapmak üzere temsil yetkisi ile donatılan kişidir. Ticari vekil özel yetki verilmedikçe ticari mümessil gibi kambiyo taahhüdünde bulunamaz. Ticari vekil, yetkisi olmayan bir işlem yapmışsa da bu durum tacir ve ticari vekil arasındaki iç ilişkiyi ilgilendirir ve iyi niyetli üçüncü şahsı bağlamaz. İcra takibinin dayanağı ticari vekilin düzenlediği kambiyo senedi olduğundan, davacının açmış olduğu menfi tespit davası sonucunda kötü niyet tazminatına hükmedildiğinden" reddi gerekir gerekçesiyle bozulmuştur.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; yerel mahkemenin Yargıtay bozma ilamına uyarak "... davaya konu bononun davacının ticari vekili tarafından düzenlendiği, ticari vekilin temsil yetkisi ile donatılan kişi olup, ticari vekil yetkisi olmayan bir işlem yapması halinde tacir ve ticari vekil arasındaki iç ilişkiyi ilgilendirdiği, iyi niyetli üçüncü kişiyi bağlamayacağı, davacının açmış olduğu menfi tespit davası sonucunda kötü niyet tazminatına hükmedildiğinden ..." davanın reddine karar verdiği anlaşılmaktadır.
İslahiye Sulh Hukuk Mahkemesi 2010/253-2010/298 sayılı ilamı ile dosya borçlusu davacı M.. Y.."in borçlu olmadığına karar verilmiş ayrıca davalı konumundaki alacaklı A.. D.. aleyhine, davacının talep etmiş olduğu kötü niyet tazminatının da alacaklının takibinde kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden reddine karar verilmiştir. Bu durum Dairemiz gerekçesine alınırken sehven yapılan hata ile "kötü niyet tazminatına hükmedildiğinden" şeklinde yazılmış yerel mahkeme gerekçesinde de bu şekilde yer verilmiştir. Bozma ilamının gerekçesi incelendiğinde de esas olanın menfi tespit davasında alacaklı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinin alacaklı davalı lehine değerlendirilmiş olduğu anlaşılacaktır. Bu hususa, davaya konu bononun davacının ticari vekili tarafından düzenlendiği, ticari vekilin temsil yetkisi ile donatılan kişi olup, ticari vekilin yetkisi olmayan bir işlem yapması halinde tacir ve ticari vekil arasındaki iç ilişkiyi ilgilendirdiği, iyi niyetli üçüncü kişiyi bağlamayacağı yani alacaklı olan davalı A.. D.."ın iyi niyetinin bir göstergesi olarak kabul edilerek destekleyici etken olarak yer verilmiştir ancak bozma ilamı ve hükümde maddi hata sonucu "kötü niyet tazminatına hükmedildiğinden" şeklinde yazılmıştır.
Şu durumda, davanın reddine ilişkin verilen karar sonuç olarak doğrudur. O nedenle, 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438/9. maddesi uyarınca gerekçe değiştirilerek karar onanmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının gerekçesinin değiştirilmesine ve bu açıdan temyiz itirazlarının reddedilerek kararın düzeltilmiş bu biçiminin ONANMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 25/03/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.